Başbakan Ahmet Davutoğlu, 733’ncü Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenliklerinde hep yaptığı gibi, iddialı konuşuyor. “Yeni Bir Cihan Devleti doğuşuna şahitlik edeceğiz.”
Konuşmasının hemen öncesinde, sahnede mikrofon dalaşından kürsü yıkımına kadar giden rezillik, tüm katılımcıların birbirlerine karşı slogan atmadan edemediği çekişme, ardından patlayan arbede ve kavgalar etkilememiş belli ki, “Cihan Devleti” kurmaktan bahsediyor!
*
Aslında Ortadoğu’da “Cihan Devleti” olma gereklerimizi yeterince sergilemiştik zaten! “Bizim iznimiz olmadan yaprak bile kımıldayamazdı” artık! “Bundan böyle oyun kurucu biz olacağız” diye ilan etmiştik tüm dünyaya… “Edilgen politikaları terk edip, direk sahne alacağız” derken, pek derin stratejilerden bahsetmeyi ihmal etmiyorduk.
Büyük düşünüyor, büyük oynuyorduk!
Birde baktık ki; Ortadoğu kan gölü!
Sakallı insanların din adına “kelle kestiği” bir bataklık! İnsanlık tarihinin en dehşet gelişmelerinden birine dönme eğilimi taşıyan vahşet! Sınırların anlamını yitirdiği, mezhep savaşlarının insanın kanını dondurduğu bir kan deryası…
Sonuna kadar saplandık, tam ortasına düştük, hapsolduk!..
Türkmenlerin yanı başımızda en büyük bedeli ödemek zorunda kalıp, soykırım tehdidinden çıkamadığı bir sahipsizlik dönemi!
Cani IŞİD terör örgütüne kendi elimizle teslim ettiğimiz 49 insanımız hala rehine!
Aynı zamanda ülkemiz içince bu canilerin kamp ve büro açma rahatlığına anlaşılmaz şekilde müsamaha gösterilişi.
Yine IŞİD’in büyük paralar kazandığı mazot kaçakçılığında ülkemizin kullanılışı.
Nihayetinde;
Bölücü terör örgütü PKK’nın IŞİD canilerine karşı, uluslar arası partner olma konumu kazanmasının kuvvetle dillendirildiği bir kahpe gidiş!
Dahası var;
Savaştan kaçan iki milyonu aşkın insanı ülkemizde misafir edip bakımını üstlenirken ve hala insanlar oluk oluk gelirlerken, uluslar arası alanda Türkiye için bir takdir duygusu yerine, teröre, teröristlere destek iddialarının her gün gündem oluşturması…
Bu garabet durum, hangi dâhiyane buluş, hareket ve girişimlerin sonucudur. Hangi aymazlığın bedelidir, bir türlü sorulmaz, söylenmez, görülmez!
*
Peki, sadece Ortadoğu mu?
Dışişleri Bakanımız sahne alıyor.
Türkiye dış gelişmelerde en ağır dönemi yaşarken, göreve gelişinden iki hafta sonra sosyal medyada şu mesajı paylaşıyor; "Bakanlık birimlerinden dış politika konusunda bilgi almaya devam ediyorum."
Dış politikayı öğreniyor, belli ki!
İlk defa bir devlet bankamız uluslar arası alanda kara para trafiği ile ilgili işlem durdurma olayına maruz kalıyor. Devamında çok ağır gelişmelere gebe bir durumun ağırlığı her geçen gün daha da hissediliyor.
Ülkemizi dinleyen devletler ortaya çıkıyor. Bırakın özür dilemeyi, birde tabii ki dinleriz meydan okumasında bulunuyorlar. Türkiye ise en ufak bir tepki göstermekten aciz, anlaşılamaz bir teslimiyet içinde. Alman politikacı isyan ediyor; “Türkiye dinlemeye karşı benim kadar ses çıkarmadı!”
Dinlenilenlerin devlet sırrı olduğu kadar şahsi(!) sırlarında olduğu, sus-pus davranışın kaynağında bunun olunduğu ısrarla ifade edilişine de hiç ses yok nedense…
PKK dağlarda marjinal bir terör örgütü iken, bugün güneydoğumuzda fiili sahiplenme adımlarını atar olmuş, bir halk hareketi konumu kazanmaya başlamış, devlet kurumları da bu alçakça başkaldırıyı meşru kılar konumda pervasızlar.
Hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal sıradan icraatlardan… Fetvalar ilk defa sipariş üzere veriliyor!
Fuhuş çocuk yaşlarda, uyuşturucu 11 yaşa inmiş. Bonzai illeti okullara evlat gönderen ailelerin büyük kâbusu!
Kutuplaşma iliklerimize kadar işlemiş. Kayırmacılık açık ve net silah olarak kullanılmakta! Yargı ele geçirilme cenderesinde tuz buz olurken, Adalet duygusu artık insanlarımız için, çok yabancı bir duygu haline gelmiş.
Gelir dağılımındaki dengesizlik korkunç boyutlarda.
Koca koca futbol kulüplerimiz birbirini linç derdinde, tetikçi futbolcular türetme telaşında.
Türedi zenginleşenlerin hızı bir yanda, iş kazalarında ölen gariban emekçilerimizin sahipsizliği bir yanda…
*
İşte “Yeni Türkiye” diye allandıra-ballandıra, bağıra-çağıra anlatılan ülkemiz!
Önceliklerin kişiselleştiği, algı operasyonları kıskacında tüm değerlerimize imha girişimleri!
Bir çöküş, çözülme, çürüme dönemi…
Paldır küldür sergilenen büyüklük teranelerinin fon müziği eşliğinde; Haldır huldur gidişten bir “cihan devleti” çıkarmak!
Perdelemek, maskelemek.
Yapılan budur!..