AKP iktidarının HAVELSAN Genel Müdürü Ömer Faruk Yarman, büyük projelere imza atmıştı, Başbakan Erdoğan’a yakın bir isimdi. Balyoz davasında, bir dijital “belgede” adı geçtiği için tutuklandı ve 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Başbakan Erdoğan’ın Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ dışında tutuklanmasına şaşırıp, üzüldüğü ikinci ismin Ömer Faruk Yarman olduğu öne sürüldü.
Balyoz gerekçeli kararının açıklanmasından sonra Yarman Ailesi de kolları sıvayıp, ne olup bittiğini anlamaya çalıştı. Özellikle ODTÜ’de Profesör olan kardeş Fatoş Yarman Vural, tabir-i caizse ders çalışır gibi karar üzerinde çalıştı. Çalışması bitince de son sözünü söyledi:
“Bu kumpasa bilerek göz yumduğu için Başbakan’a hakkımı helâl etmiyorum!..”
Prof. Vural’ın’ın hakkını helâl etmediği başkaları da var. Bunları sıralamadan önce, “Gerekçeli kararda düzinelerce gerçek dışı varsayım, çelişki ve saptırma var” diyen Prof. Vural’ın tespitlerinden birisini kendi ağzından aktaralım:
“Mahkemenin itibar ettiği TÜBİTAK bilirkişi raporunun sonuç bölümünde dijital dosyaların 2003 yılı ve öncesine ait olduğu ve daha sonra ekleme yapılmadığı; yani güncellenmediği ifade edilmektedir. Bu durum, gerekçeli kararın 1039’uncu sayfasında da şu şekilde yer almaktadır:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında TÜBİTAK’tan Görevlendirilen Bilirkişiler Erdem Alparslan, Tahsin Türköz ve Dr. Hayrettin Bahşi tarafından hazırlanan 19.02.2010 tarihli raporun sonuç kısmında: CD’lerin oluşturulması ve içerdiği dosyalar incelendiğinde şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1-Dosyaların oluşturulma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu tespit edilmiştir.
2-Dosyalar oluşturulurken ve CD’ler yazılırken kullanılan programların ve üzerine yazılan CD’lerin dokümanların oluşturulduğu tarihlere ait olduğu kanaatine varılmıştır.
3-CD’lere sonradan eklem yapılmadığı tespit edilmiştir.
4-Dosyalarda tespit edilen kayıt ve diğer bilgilerle dosyalar üzerinde işlem yapan kişiler, işlem zamanları ve başka bilgileri ekteki bilgiler ışığında tespit edilmiştir şeklinde belirleme yapıldığı anlaşılmıştır.
Bu bilirkişi raporuna dayanarak, 11 nolu CD içinde yer alan ve Ömer Faruk A. Yarman’ın darbeye teşebbüsü ile ilgili delil olarak gösterilen SAVUNMA SANAYİ tablosunun son kaydedilme tarihi de 25.02.2003 olarak belirtilmektedir. Bu durum gerekçeli kararda şu ibareyle belirtilmiştir:
Yeniden yapılandırma safhasında kullanılması öngörülen şahısların bulunduğu listeyi içerir SAVUNMA SANAYİ isimli belgenin; fyarman isimli kullanıcı tarafından 09.01.2003 tarihinde oluşturulduğu, en son ‘Suha TANYERİ’ isimli kullanıcı tarafından aynı isim ile 25.02.2003 tarihinde kaydedildiği anlaşılmıştır.
Ancak, sanıkların 11 nolu CD ve içindeki dosyaların çoğunun içinde 2005, 2006, 2007 yıllarına ait bilgilerin ve 2007 de ortaya çıkan Calibri fontunun yer almadığını kanıtlamaları sebebiyle mahkeme bu belgelerin çeşitli aşamalarda güncellendiği kanaatine varmıştır. Bu durum, yine aynı gerekçeli kararın 1039’uncu sayfasında şu şekilde belirtilmektedir:
Ayrıca bizzat Microsoft’un açık kaynaklarda verdiği bilgilere göre microsoft office’nin önceki versiyonları kullanılmak suretiyle bir veri hazırlandığında, hazırlanan veriyi yeni versiyon bir program ile açılmaya çalışıldığında bilgisayarın otomatik olarak açmaya çalıştığı ve eski tarihli veriyi sanki açılma tarihindeki yeni versiyonu ile yazılmış gibi dönüştürerek açabileceğini, bu nedenle de somut olarak 2003 yılında yazılmış olan bir word belgesinin 2007 yılında yeni versiyon yüklü bir bilgisayarda açıldığında bu 2003 tarihinde yazılmış olan belgenin sanki 2007 yılında hazırlanmış ve yazılmış gibi görüneceğinin belirtildiği, bu hususun huzurda dinlenen uzman kişilerce de doğrulandığı…
Sonuç olarak gerekçeli karara göre, suç tarihi 2003 ve öncesi olarak belirlenmiştir. Aksi takdirde tüm iddianame ve verilen hükümler çökmektedir. Zira, bu durumda dijital belgelerin üstverisinde bulunan 2002-2003 tarihleri yanlış olacaktır. Böylece de sayısal belgelerin düzmece olduğu kabullenilmiş olacaktır. Bu durumda 11 No’lu CD’deki belgelerin tek oturumda ve 25 Şubat 2003 tarihinde EN SON “Suha Tanyeri” tarafından kaydedilmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Esasen, 11 No’lu CD, tek kere yazılabilir bir CD olduğu için CD kapatıldıktan sonra herhangi bir güncelleme teknolojik olarak mümkün değildir. Bu tip CD’ler aynı müzik CD’leri gibidir. Yani şarkı, bir kez kaydedilip kapatıldıktan sonra üzerlerine başka şarkıcıların şarkıları kaydedilemez, ya da şarkıcının sesi güncellenemez. TÜBİTAK da raporunda bu durumu detayları ile açıklamıştır. Ama ne var ki, bu CD’nin içinden 2004, 2005, 2006 ve 2007 tarihlerine ait bilgiler çıkmıştır. Peki o zaman ne olacaktır? Yeni, bir varsayım gerekmektedir. EN SON 25 Şubat 2003 tarihinde saklanan ve kapatılan ve güncelleme yapılması olanaksız olan bu CD’ye güncellemeler yapmak gerekir. Yani bu CD’ler 2007 yılına kadar güncellenmiştir. Yani belgeler hem güncellenmiştir hem de güncellenmemiştir. Bu varsayım hangi mantık, hukuk ve ahlâk sisteminde geçerli olabilir? Bunu kim yutar?”
Prof. Fatoş Yarman Vural bu teknik izahtan sonra duygu, düşünce ve isyanını şöyle dile getirdi:
“Bu ve benzeri çelişkileri görene kadar hakimlerin, savcıların, masum, iyi niyetli ve ancak çıkar çevreleri tarafından kandırılmış insanlar olduğu inancımı koruyordum. Ama şu anda aynı şeyi söyleyemiyorum, ne yazık!. Ben birkaç aylık bir çalışmayla sahtecilikleri görebildiysem, onlar haydi haydi görüyorlar… Biliyorlar… Ve bir gün Millet adına verdikleri bu kararın yanlışlığını Millet de görecek. Bunu Silivri’dekiler, Hasdal’dakiler ve biz sevdikleri görebilir miyiz, bilmiyorum. Ama ömrüm yeter de bu haksızlıkları yapanların terk-i dünya ettiklerini görebilirsem, cenaze törenlerine gidip, ‘hakkınızı helâl ediyor musunuz?’ diye soran imama var gücümle; ‘HELÂL ETMİYORUM!’ diye bağıracağım. Cenaze törenlerine belki yetişemem. Onun için şimdiden söyleyeyim:
Bu kumpasa bilerek göz yumduğu için Başbakan’ a hakkımı helal etmiyorum!
Bu kumpasta tüm yargı sisteminin kullanılmasına izin verdiği için Adalet Bakanına hakkımı helal etmiyorum!
Bu pisliğe bulaşan, HAK’ın değil, başka güçlerin hizmetkârı olan savcı ve hakimlere hakkımı helal etmiyorum!
Gerçekleri bildiği halde susan ve konuşmayan askerlere hakkımı helal etmiyorum!
Gerçekleri bilerek ve gizleyerek, yanlış haberlerle Milletimizi kandıran medya yazarlarına hakkımı helal etmiyorum!..”
İşte bir kızkardeşin, daha önemlisi bir Profesörün isyanı.
Bu ülkede “darbecilerin” yargılandığına ve “hukukun üstünlüğünün tesis edildiğine” inanan kaldı mı acaba?