Alparslan Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu ile siyaset yapan her iki ismi de yakından tanıyan, Ülkücü Hareketin tarihini yazan Milliyetçi-Ülkücü camianın kanaat önderlerinden Hakkı Öznur Ayasofya’nın ibadete açılması ile ilgili TBMM’de verilen bir önerge ile ilgili merhum Türkeş ve Yazıcıoğlu hakkında “Ayasofya ile ilgili oylamaya katılmadılar” “9 kişi oylamaya katılsaydı Ayasofya ibadete açılacaktı” vb. ifadelerin televizyon ekranlarında dile getirilmesi üzerine olayın iç yüzünü safahatını ve gerçekleri anlatan, bir açıklama yapmıştır.
Açıklamasında, Mehmet Çelik adlı tarihçi profesörün meclis tutanaklarını okumadan, verilen önergenin mahiyetini bile araştırmadan, önerge ile gerçek dışı ifadeler kullandığını bugün hayatta olmayan, ömürlerini aziz Türk milletine hizmete ve davalarına vakfetmiş üç büyük lider Türkeş, Yazıcıoğlu, Erbakan’a saygısızlık ettiğini aziz ruhlarını ve camialarını incittiğini ifade etti.
Öznur; Türkeş ve Yazıcıoğlu’nun Ayasofya ile ilgili geçmişten günümüze açıklamalarını, tavırlarını, Yazıcıoğlu’nun Mecliste ve bir çok yerde yapmış olduğu tarihi öneme sahip konuşmalarını yine Ülkücü Hareket’in 1965’den günümüze, Ayasofya ile ilgili tarihî mücadelelerini, yapmış oldukları millî ve İslamî eylemleri, etkinlikleri, yayınladıkları açıklamaları, belgelerle tarihe not düşmek amacıyla anlattığını belirtti.
Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur’un açıklamasının tam metni şöyle:
ÜÇ BÜYÜK LİDERE BÜYÜK SAYGISIZLIK
‘CNN TÜRK Masasında Ayasofya ile ilgili bir programa katılan Prof. Dr. Mehmet Çelik, Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili konuşmasında, bugün aramızda olmayan üç büyük siyaset ve devlet adamı Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu ve Necmettin Erbakan’ın isimlerini de zikrederek, bu 3 liderin Ayasofya’nın ibadete açılması ile ilgili oylamaya katılmadıklarını, 9 milletvekili oylamaya katılsaydı kanun teklifinin TBMM’den geçeceğini, Ayasofya’nın ibadete açılacağını iddia eden sözler sarf etmiştir.
İsimleri zikredilenler arasında üzerim(iz)de, büyük hakları ve emekleri olan Türk milletinin iki büyük lideri, ömürlerini aziz Türk milletine ve Türklüğe adamış rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve milletin adamı şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu olduğu için, Prof. Dr. Mehmet Çelik’in bu konuda yapmış olduğu konuşmadaki yanlışlıkları, bilgi eksikliklerini, yanlışlıkları düzeltmek ve aydınlatmak zorundayım.
Önce Prof. Dr. Mehmet Çelik ne demiş ona bir bakalım:
“94 seçimlerinde, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller Başbakan, Durutürk bir önerge verdi. Ve konu 94’te Meclis’e getirildi. 150 oy aldı, geçmedi.. Kaç oy gerekiyordu? Dokuz oy. Dokuz oy daha alsaydı bu mesele bugün yoktu. Kim yoktu? Meclis’e kim girmedi bu oylamaya? Tansu Çiller girmedi. Necmettin Erbakan girmedi. Alparslan Türkeş girmedi. Mesut Yılmaz girmedi. Deniz Baykal girmedi. Muhsin Yazıcıoğlu girmedi.”.
Şimdi de işin aslını ve doğruları Çelik’in söylediği cümleler üzerinden şöyle özetleyelim:
İDDİA: Ve konu 94’te Meclis’e getirildi. 150 oy aldı, geçmedi. Üç parti anlaştı, ANAP, DYP, RP. Kaç oy gerekiyordu? Dokuz oy. Dokuz oy daha alsaydı bu mesele bugün yoktu.
GERÇEK: Bu konuda gerçek iddia edildiği gibi değil. Bir kere Ayasofya’nın ibadete açılması şimdiye kadar TBMM Genel Kurulunda hiç görüşülmemiştir. Bahse konu oylama bu konunun içtüzüğün 28. Maddesi uyarınca komisyonlarda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu Gündemine alınıp alınmaması ile ilgilidir. Konuyu gündeme taşıyan akademisyen daha bu ayrımı bile bilmemektedir. Ayrıca zahmete edip TBMM tutanaklarına baksaydı konunun 150 oy alarak reddedilmeyip, katılanların salt çoğunluğu yettiği için kabul edildiğini de görürdü.
DYP 19. Dönem Isparta eski milletvekili Ertekin Durutürk’ün Yeni Asya Gazetesi’nin Ankara temsilciliği tarafından, 29 Mayıs 2013 günü düzenlenen “Mahzun Mabed: Ayasofya” konulu konferansta söylediği “9 rey daha alsaydık o gün kanunlaşırdı” sözünü televizyon ekranlarında sarf etmiştir.
Olayın aslı ve seyri ise şöyle gelişmiştir:
Ayasofya’nın ibadete açılması ve Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi’nde sürekli Kur’an okunmasıyla ilgili kanun teklifi, DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk tarafından 18’nci dönemde verilmiş; ancak, görüşülememiş; 19’uncu dönemde bu teklifi yeniden vermiştir. Bu arada yine 19’uncu dönemde, Refah Partisi Kocaeli Milletvekili ve Grup Başkanvekili Şevket Kazan ve 21 arkadaşı da tekrar aynı teklifi vermişlerdir. Refah Partisi 14 Şubat 1992 tarihinde yine Ayasofya ile ilgili bir Kanun teklifi önergesi vermişti. RP adına konuşan İstanbul milletvekili Ali Oğuz, önergeyle ilgili bir konuşma yapmıştı.
DYP 19. Dönem Isparta eski milletvekili Ertekin Durutürk daha önce verdiği kanun teklifinin komisyonda görüşülmediğinden muzdarip olmuştur. Bu konunun komisyonda görüşülmeden TBMM gündemine alınması için bir önerge hazırlamıştır. Bu önergenin görüşmeleri sırasında SHP Grubu ise bu oylamanın açık oylama ile yapılması için başka bir önerge sunmuştur. RP Grubu adına Abdüllatif Şener ve arkadaşları da Ayasofya Camiinin ibadete açılmasıyla ilgili kanun teklifinin İçtüzüğün 38’nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergenin açık oylama ile yapılması için başka bir önerge vermiştir. Oylama şekli ile ilgili verilen bu iki önerge Meclis Başkanlığı tarafından aynı mahiyette olduğu için birleştirilmiştir ve oylama açık oylama şeklinde 13 Nisan 1994 günü TBMM Genel Kurulunda yapılmıştır. Oylamaya 238 milletvekili katılmış ve önerge 87 red ve 1 geçersiz oya karşılık 150 kabul oyu ile TBMM Genel Kurulu gündemine alınmak üzere sıra sayısı almıştır. Ancak mesele burada kalmıştır ve bu önerge sonucu 649 sıra sayısı alarak TBMM’nin tozlu arşivlerinde kalarak KADÜK kalarak o günden bugüne kadar hiçbir şekilde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmemiştir.
“DOKUZ OY” HİKAYESİ DOĞRU DEĞİL, ÖNERGE KABUL EDİLMİŞTİR.
İDDİA: “ Üç parti anlaştı .Dokuz oy daha alsaydı bu mesele bugün yoktu.”
GERÇEK: Oylamaya 205 milletvekili katılmamıştır. Buna rağmen önerge kabul edilmiştir. “ 9 oy daha alsaydı bu mesele bugün yoktu” Ayasofya ibadete açılacaktı” sözleri gerçek dışıdır. Üç partinin anlaşması yok. Meclis tutanakları ortadadır. Kanun teklifi ile kanun tasarısı birbirinden çok farklıdır.
“ Erbakan Türkeş Yazıcıoğlu oylamaya katılmadı. 9 kişi katılsaydı ibadete açılacaktı” algısı oluşturmak, ömürlerini bu aziz millete adamış, vatan, millet, bayrak sevdalısı üç milli ve yerli lider Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Necmettin Erbakan’ın aziz ruhlarına saygısızlıktır. Onların temsil ettiği büyük camialara o büyük liderlerin izinden giden milyonlara haksızlıktır. Prof. Dr. Mehmet Çelik Türkeş, Yazıcıoğlu ve Erbakan’ı ağzına almadan önce 40 defa düşünüp bir defa konuşmalıdır.
Refah Partisi lideri Prof. Dr Necmettin Erbakan başta olmak üzere, RP’nin Ayasofya’nın ibadete açılması ile ilgili tarihi mücadeleleri ortadayken, önergeyi verenlerden biri de RP grubuyken, “Erbakan da oylamaya katılmadı” havasını vermek, algısını sergilemek, hem merhum Erbakan’ın ruhuna hem Refah Partisi’ne saygısızlıktır.
DYP milletvekilinin önergesine DYP lideri Tansu Çiller ve bir çok DYP milletvekili de RET oyu vermiştir. Tutanaklarda İstanbul milletvekili Tansu Çiller’in RET oyu verdiği yer almaktadır Ancak Ayvaz Gökdemir, Sadık Avundukluoğlu gibi bazı DYP’liler kabul oyu kullanmıştır. Oylamaya katılmayan DYP milletvekilleri de vardır. ANAP’tan kabul oyu verenlerle birlikte, RET oyu veren ve oylamaya katılmayan milletvekilleri de olmuştur.
RP lideri Necmettin Erbakan, MHP lideri Alparslan Türkeş, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, Yeni Parti Genel Başkanı Yusuf Bozkurt Özal, Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali, DYP’den Abdülkerim Doğru, Köksal Toptan, Abdülmelik Fırat, ANAP’tan Hasan Korkmazcan, Ülkü Güney, Mehmet Vehbi Dinçerler, Mehmet Keçeciler, Ekrem Pakdemirli, Eyüp Aşık, YP’ den Ercüment Konukman, Hüsnü Doğan MHP’den Rıza Müftüoğlu, Oktay Öztürk, Servet Turgut, Osman Develioğlu Osman Ceylan RP’den Mukadder Başeğmez, Hasan Mezarcı, Oğuzhan Asiltürk, Kemalettin Göktaş, gibi bazı RP milletvekilleri de TBMM’de bulunmadıkları ve yapılan iş sadece bir önerge oylaması olduğu için oylamaya katılmamıştır.
OYLAMAYA KATILAN BBP VE MHP MİLLETVEKİLLERİ KABUL OYU KULLANMIŞTIR
BBP Ökkeş Şendiller, Esat Bütün, Saffet Topaktaş, Recep Kırış, İsmet Gür, Ahmet Özdemir katılmış, kabul oyu vermiştir.
MHP milletvekilleri Osman Sevimli, Koray Aydın, Muharrem Şemsek, Tuncay Şekercioğlu, Seyfi Şahin, Mustafa Dağcı, Yaşar Erbaz katılarak kabul oyu kullanmıştır.
BBP milletvekili Recep Kırış meclis kürsüsünde “Isparta Milletvekili Sayın Ertekin Durutürk’ün “Ayasofya ibadete açılmalıdır” konusunda bir önerisi vardır. Tüm Meclisimiz tarafından da desteklenmelidir” demiştir.
SHP İstanbul milletvekili Algan Hacaloğlu ve SHP Hatay milletvekili Nihat Matkap önergenin aleyhine konuşmuşlar, müze halinde kalmasını istemişlerdir. Matkap, koalisyon hükümeti adına DYP- SHP hükümetinin müze kalması konusundaki görüşünü ifade etmiştir BBP ve RP milletvekilleri Matkap’a “Sen patrikhanenin sözcüsü müsün? Sen Bizans’ın sözcüsü müsün?” diye sert tepki göstermişlerdir.
YAZICIOĞLU MECLİSTE AYASOFYA İLE İLGİLİ BASIN TOPLANTISI YAPMIŞTIR
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 9 Mayıs 1995 günü TBMM de düzenlediği basın toplantısında Ayasofya’nın müze olarak kullanılmasının tarihi köklerimize saygısızlık niteliği taşıdığını savunarak, ”bu saygısızlığa son verilmeli ve Ayasofya Camii mutlaka ibadete açılmalıdır” demiştir. Muhsin Yazıcıoğlu, Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili kanun teklifinin gündemde beklediğini anımsatarak, Meclis Danışma Kurulu’nun teklifin öncelikle ele alınması için toplanmasını istemiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, Meclis’in bu konuda tereddüt taşıması halinde konunun referanduma götürülmesi ve her halükarda milletin isteğinin yerine getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının çok yönlü faydaları olduğunu kaydeden Yazıcıoğlu, şöyle demiştir:
“Bunlardan ilki, toplum vicdanında Fatih’in emanetine sahip çıkmaktan dolayı meydana gelecek rahatlamayla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihiyle bağdaşmasına bir katkı sağlanacaktır. Bir diğer önemli fayda da dünya kamuoyuna verilecek haysiyet ve fazilet mesajıdır. Ayasofya’yı ibadete açacak Türkiye, bugün dünyada ezilip büzülen, tarihi misyonuna sahip çıkamayan, ezik bir dış politika anlayışını terk ettiğini, yerine tarihi değerlerinden kompleks yerine şeref duyarı, yeryüzünde kendi değerleriyle ayakta durmayı fazilet bilen, başı dik bir dış politika anlayışını benimsediğini hissettirecektir.”
Muhsin Yazıcıoğlu, 3 Eylül 1995 günü düzenlediği bir basın toplantısında yine Ayasofya konusuna değinerek ”Yunanistan, müftümüzü tutuklayıp cezaevine atıyor, camileri kilise haline getiriyor. Biz ise Fatih’in emaneti Ayasofya’yı ibadete açamıyoruz” demiştir.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, hem meclis kürsüsünde hem meydanlarda, milli ve İslami değerlere saldıranlara anladıkları dilden cevap veren, büyük bir liderdir.
6 Temmuz 1993 günü Mecliste bir görüşmede Uşak SHP milletvekili Ural Köklü İslamî değerlerimize saldırmış bunun üzerine Muhsin Yazıcıoğlu meclis kürsüsünden şunları ifade etmiştir:
“Hiç kimse, şeriat düzeni istemekle şeriatı birbiriyle karıştırmasın. Kimse, bu anlamda, milletimizin inançlarına burada küfretme hakkını kendinde bulmamalıdır. Bu kürsü, inançlara küfür kürsüsü değildir.” Şeriata küfrederseniz, milletimin inancına küfretmiş olursunuz. Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edeceksiniz”.
Milli ve İslami meselelerde hep öncülük eden liderlik yapan inandığı hak davada şehit düşen milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu için Ayasofya gibi hassas bir konuda, oylamaya katılmadı algısı yapmak tek kelimeyle ahlaksızlıktır. Oylama ibadete açılma ile ilgili değil genel kurul gündemine alınmayla ilgiliydi. Mehmet Çelik konuya vakıf değildir. Önergenin oylanması ile yasanın oylanması arasındaki farkı bile bilmiyor.
ÜLKÜCÜ HAREKET MİLLÎ VE İSLAMÎ MESELELERDE HEP ÖNDER OLMUŞTUR
Ülkücü Hareket her zaman Ayasofya’yı müzeye çeviren Bakanlar Kurulu kararını anayasaya, kanunlara ve vakfiyedeki hükümlere aykırı bulmuştur. Ülkücü Hareket’in bütün kurumları, milli ve İslami meselelerde hep ön safta olmuş, her türlü emperyalizme her zaman tavır koymuştur.
CKMP/MHP, BBP, Genç Ülkücüler Teşkilatı (GÜT), Ülkü Ocakları Birliği (ÜOB), Ülkü Ocakları Derneği (ÜOD), Büyük Ülkü Derneği (BÜD), Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD), Ülkü Yolu Derneği (ÜYD), Ülkü Ocakları, Nizam-ı Âlem Ocakları/Alperen Ocakları ve dünden bugüne tarihimizdeki bütün ülkücü, milliyetçi kuruluşlar, Ayasofya’nın ibadete açılması için her türlü çabayı göstermiş, yüzlerce etkinlik yapmıştır. Ülkücü gençlik teşkilatları, yürüyüşler yapmış, mitingler düzenlemiş, yüz binlerce bildiri dağıtmıştır. Şanlı tarihimiz bunların belgeleriyle doludur.
GENÇ ÜLKÜCÜLER PAPA 6. PAUL’A SERT TEPKİ GÖSTERMİŞTİR
Katolik Kilisesi’nin 262’nci Papası 6. Paul, 25 Temmuz 1967 günü Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın davetlisi olarak ülkemize gelmiş; Sunay, Başbakan Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından havaalanında törenle karşılanmıştı.
Adalet Partisi hükümeti, Papa’ya özel muamele göstermiştir. Papa, 27 Temmuz günü Ayasofya’yı da ziyaret etmiştir. Mihmandarlık yapan Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in şaşkın bakışları arasında Papa Ayasofya’da birden yere diz çöküp haç çıkartarak ‘İşte cennet burası’ diye haykırmıştır. Böylece 6. Paul, İstanbul’un fethinin ardından Ayasofya’da alenen dua eden, ilk Hristiyan dini lider olmuştur.
Papa, 6. Paul’un Ayasofya içerisinde diz çökerek dua etmesi, Türk milletini derinden yaralamıştır. Milli şuur ve tarih bilincine sahip CKMP gençlik kolları bir açıklama yaparak, AP hükümetini, Vatikan’ı ve Katolik dini lider Papa’yı sert bir şekilde eleştirmiştir.
BEŞ BİN ÜLKÜCÜ TEKBİRLERLE AYASOFYA’YA YÜRÜMÜŞ NAMAZ KILMIŞTIR
25 Ekim 1975 yılında İstanbul Ülkü Ocakları, binlerce mensubu ile Ayasofya’ya gitmişler, Ayasofya’nın, Türk’ün olduğunun tescili için ezan okuyup, namaz kılmışlardır. Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelen 5000 ülkücü, sloganlarla Ayasofya’ya yürümüştür. Ülkücü Gençlik tekbir sesleri ile Ayasofya’ya girmiş, Türk bayrağı asmış, Kur’an-ı Kerim okumuş namaz kılmıştır.
Milliyetçi Hareketin Lideri Alparslan Türkeş, dönemin Ülkü Ocakları Derneği (ÜOD) Genel Başkanı Sami Bal’ı, Ayasofya’nın ibadete açılması için yapmış oldukları bu ulvi tavırlarından dolayı tebrik etmiş, Ülkücü gençliği kutlamıştır.
TÜRKEŞ: AYASOFYA İBADETE AÇILMALIDIR
İstanbul Ülkü Ocakları’na mensup binlerce ülkücü, vakur bir şekilde Ayasofya’dan ayrılıp, Taksim’e doğru marşlarla yürümüştür. Avrupa basın-yayın organları, Ayasofya’ya girişi birinci haber olarak vermiştir. MHP lideri Başbuğ Alparslan Türkeş bir konuşmasında şunları söylemiştir:
“Ayasofya bir mabettir, bir camidir. Onun, mabet olarak kullanılması en hayırlı yoldur. Ayasofya üzerinde tasarruf hakkı, aziz Türk milletine aittir. Ayasofya Camii, ibadete mutlaka açılmalıdır”
CKMP/ MHP’de Genel Başkan Yardımcılıkları yapan Dündar Taşer, Ahmet Er, Osman Yüksel Serdengeçti dava büyüklerimiz milliyetçi hareketin birçok toplantısında Ayasofya’nın ibadete açılması için tarihsel öneme sahip konuşmalar yapmıştır.
Ülkücü hareketin Fikri mimarlarından iman , ahlak adamı gönül insanı Ahmet Er, Birlik Akademisinde verdiği bir sohbette “13 Kasım tasfiyesi yaşanmasaydı, Milli Birlik Komitesi’nde görevimize devam etseydik, Ayasofya Camiini ibadete açacaktık. Bir kararnameyle bu iş halledilecekti” demiştir.
PAPA’YI PROTESTO EDEN AYASOFYA’DA NAMAZ KILAN ALPERENLER GÖZALTINA ALINMIŞTIR
2006 Kasım’ında Türkiye’yi ziyaret eden katı Katolik lider Papa 16. Benedikt ülkemize gelmeden kısa bir süre önce Regensburg Üniversitesi’ndeki konuşmasında İslam’ı bir şiddet dini gibi gösterip, Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhinde çok çirkin, ahlaksız, saygısız ifadeler kullanmıştı. Bu sözleri İslam dünyasını ayağa kaldırmıştı.
Alperen Ocakları’na bağlı Alperen gençlik, 22 Kasım 2006 günü Ayasofya’ya giderek, İslam düşmanı açıklamalarıyla bilinen Papa 16. Benedikt’in Türkiye’ye yapacağı ziyareti protesto etmişler, ardından Ayasofya Camii’ne girerek iki rekat ‘şükür namazı’ kılmışlardır. Siyasal iktidarın talimatı üzerine Alperen Ocakları Genel Başkanı ve Ocak mensubu 40 Alperen gencimiz gözaltına alınmıştır. Güvenlik güçleri, Alperen gençliğin üzerine biber gazı sıkmış, sert muamelelerde bulunmuştur. Alperen gençler, vakur duruşlarını asla bozmamıştır.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, gözaltılara anında sert tepki göstermiştir. Yazıcıoğlu, eylemin, “gençlerin milli hassasiyetleri ve duyarlılıklarından kaynaklandığını” kaydetmiştir. Yazıcıoğlu, Papa’nın Hz. Peygambere karşı hakaret ve İslam’ı terörle özdeşleştirme çaba ve girişimlerinin,Türk gençliğinde tepkiye sebep olduğunu vurgulamış ve şunları söylemiştir:
“Milli ve İslami değerlere bağlı sevgili gençlerimiz, hiçbir taşkınlığa, kavgaya, gürültüye sebep vermeden, Ayasofya’ya giderek burada namaz kılmışlardır. Bu gençler devletine, milletine, vatanına, bayrağına sevdalı, ülkemizin yarınlarıdır. Türk ülküsüne, milli şuur ve yüksek tarih bilincine sahip Alperen gençlik şanlı ecdadının ruhuna, duruşuna, tavrına uygun hareket etmiş Ayasofya Türk milletine aittir demiştir. Gençlerimize terörist muamelesi yapılması, asla kabul edilemez. İktidar, Türk milletinin yarınları, olan vatansever gençlerimizin milli hassasiyetlerini yok saymış, onların milli tepkilerini suç olarak görmüştür.”
MUHSİN YAZICIOĞLU: NAMAZ KILMAK SUÇ MU?
22 Kasım 2006 günü bir açıklama yapan Muhsin Yazıcıoğlu, “Ayasofya’da namaz kılmak çirkin bir hadise kınıyorum” diyen, karanlık zihniyeti sert bir şekilde şu sözlerle eleştirmiştir:
“ Papa dinimize, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e dil uzattı. İslam’ı şiddet ve terörle irtibatlandırmaya kalkan ,yüce dinimize hakaret eden, çirkin, küstah sözler sarfeden , amacı hristiyan birliğini temin etmek, bizans’ı hortlatmak olan Papa 16. Benedict’i uçağın kapısında kırmızı halıyla karşılayanlar, Ayasofya’da namaz kılan ihlaslı, imanlı, vatanperver gençlerimize hakaret etmekteler.
4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçiren Amerikan emperyalizmine, Amerikalı conilere ses çıkarmayanlar, çuvalın hesabını sormayanlar, şimdide vatikan’ın papanın sözcülüğüne soyunmuşlardır. Milli ve İslami değerlere bağlı, Türkiye’nin geleceği olan Alperen gençliğe tepki gösteren çevrelere baktığımızda bunların İslam’a hakarette bulunan Papa’nın, Vatikan’ın, Türkiye’de ki açık ve gizli hizmetkarları ve iş birlikçileri olduklarını görürüz.
Muhsin Yazıcıoğlu Alperen Ocaklarını Ayasofya konusundaki duyarlılıklarından ve yapmış oldukları demokratik eylemden dolayı sahip çıkmış ve şu ifadeleri kullanmıştır:
”Bu ziyaret öncesinde Papa’nın Ayasofya’da dua etmek istediği ve Ayasofya’yı kutsamak istediği deşifre oldu. Alperen Ocakları’na mensup gençlerin camide namaz kılarak gösterdiği bu demokratik tepkisi sonrasında Papa’nın Ayasofya’da dua edip Ayasofya’yı kutsama girişimi tamamen ortadan kalktı. Bu gelişme sonrasında Türk devletinin, hükümetinin daha duyarlı hale gelmesi sağlanmıştır.
Fatih’in Türk milletine armağanı olan Ayasofya camisinde gençlerin namaz kılmasını bile içlerine sindiremeyenler her halde Papa’nın Ayasofya’da dua etmesine alkış tutacak değiller.. Papa’ya da biber gazı sıkılacak mı?”
Muhsin Yazıcıoğlu, Alperen Ocakları yeni Genel Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Papa’nın Türkiye ziyareti öncesinde, ”İnançlara, peygambere ve dine küfür ettiği, İstanbul’a Constantinopolis, Ayasofya’ya kilise dediği için” Alperen Ocaklarına mensup gençlerin Ayasofya’da namaz kıldığını anımsatmış, bu eylemle ”milli kimliğin vurgulandığını” ifade etmiştir.
MUHSİN YAZICIOĞLU: ALPERENLERE MARJİNAL DİYENLERİN KENDİLERİ MARJİNALDİR
AKP hükümetinin milli ve demokratik bir eylem yapan Alperen Ocakları üyelerini “marjinal” olarak nitelemeleri üzerine Yazıcıoğlu, ”Asıl marjinal kendileridir muhalefette başka iktidarda başka konuşuyorlar, buradan ‘hadi oradan’ diyorum, asıl marjinal sizsiniz” diye konuşmuştur. Muhsin Yazıcıoğlu Ayasofya ve Papa ile ilgili sorular soran gazetecilere şunları söylemiştir:
“’Türkiye’deki mevcut yasalar Papa’nın Ayasofya’da dua etmesine imkan vermez. Yasalara rağmen Papa’nın burada dua etmesi Türk devletine meydan okumaktır, yasalara karşı meydan okumaktır. Devlet varsa gereğini yapar ve böyle bir yanlışlığa müsaade etmez. Böyle bir yanlışlığa müsamaha gösterilemez ve devletin de müsamaha göstermemesi lazım’
”Biz dinlere, liderlere de saygılıyız. Bizim gösterdiğimiz saygı ve hassasiyeti onlardan da bekliyoruz. Papa’nın Türkiye ziyareti öncesinde bir gerilim yaşanıyorsa, bunun sebebi Papa’nın yaptığı açıklamalar ve davranışlarıdır.
Papa 16’ncı Benedikt, yüce dinimize ve Peygamber Efendimize dil uzatma küstahlığını göstermiştir. Papa’nın sözlerine ve ziyaretine kimse sessiz kalamaz. Batı dünyası Ayasofya ve İstanbul’u kaybetmeyi hazmedemedi. 1967 yılında Katolik kilisesi lideri Papa 6. Paul Ayasofya’ya girerek dua etmiştir. Milletimiz tepki göstermişti. Tekrar aynı şey yaşanmamalıdır.
VATİKAN VE BATI BASINI: BOZKURTLAR AYASOFYA’DA NAMAZ KILDI
Türkiye’nin milli direnci ve milletimizin gözbebeği olan Alperen gençlerimizin millî eylemi, başta Vatikan olmak üzere Batı dünyasını rahatız etmiş, çılgına çevirmiştir. AKP medyası, tekelci medya, kartel medyası, Vatikan medyası, dünya medyası ile aynı dili kullanarak, Alperen gençlik aleyhine algı operasyonları yapmış, iftiralarda bulunmuş, karalama kampanyaları yürütmüştür. Karanlık ve kirli Vatikan medyası, “Bozkurtlar Ayasofya’yı işgal etti” manşetlerini atmışlardı. Yine 2012 yılının Mayıs ayında, İstanbul Alperen Ocakları’na mensup yüzlerce Alperen, Ayasofya Müzesi’nin cami yapılarak, ibadete açılması için Ayasofya Meydanı’nda sabah namazı kılmıştır. Ellerinde bayrak ve pankartlarla Ayasofya Meydanı’nda toplanan Alperenler, İstanbul’un fethinin yıl dönümü dolayısıyla Ayasofya Müzesi’nin camii yapılarak ibadete açılmasını istemişlerdi.
AYASOFYA FETİH VE KILIÇ HAKKIDIR
“Yeniden maneviyata dönüş” diyen, “Hedef yeniden Türk-İslam medeniyetini inşa etmek ve kurmak ve kuracağız” diye yola çıkan “rehber Kur’an, hedef Turan” diyen 12 Ekim 1969 yılı genel seçimlerinde, devletin radyosunda “Muhammedi Nizam” diyen, 1973-1977 genel seçimlerinde “önce ahlak ve maneviyat” diyen, “hak, hukuk, adalet milliyetçi hareket diyen” Ülkücü harekettir.
1977 yılında “Kur’an-ı Kerim ders olarak okutulmalıdır” kampanyası yapan, yüz binlerce bildiri dağıtan Büyük Ülkü Derneği, Ülkü Ocakları Derneği’dir. “Davamızın adı İ’lây-ı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem” diyen, milletin hareketi Ülkücü Hareket, bu mübarek yolda binlere evladını şehit vermiştir.
12 Eylül darbesinde, hedef Milliyetçi Hareket ve Ülkücülerdi. 19 Ağustos 1991’de başlayan, 587 sanıklı ‘MHP ve Ülkücü Kuruluşlar’ davasında, Başbuğ Türkeş ve Muhsin Başkan, idamla yargılandılar.
220 Ülkücünün idamı istendi. Türkiye’nin dört bir yanında kurulan işkence merkezlerinde, 100 binden fazla ülkücü, işkenceli sorgulardan geçirildi. Onbinlerce ülkücü cezaevlerinde yattı. 1968–1980 arası 2100 Ülkücü hareket mensubu şehit düştü. 9 yiğidimiz, can ülküdaşımız, , dava arkadaşımız darağaçlarında şehit düştü. Onlarca dava arkadaşımız hapishanelerde şehit edildi. Bir kez daha ifade ediyoruz: Ayasofya Ayasofya fetih ve kılıç hakkıdır. Ve ibadete açılmalıdır.