Halk arasında grip adıyla bilinen influenza hastalığı esas olarak soğuk havalarda salgın yapabilen ve her yıl beklenen aylarda ve sayılarda görülen, ağır hastalık ve yaşam kaybı oranları tahmin edilebilen bir virüs hastalığıdır.
Yaz sonunda tek tük vakalarla başlayan grip vakaları kuzey yarım küre ülkeleri ile benzer olarak ülkemizde de Kasım ayında artışa geçip Ocak ayında tepe noktasına ulaşır ve Nisan ayına kadar sayısı azalarak devam eder.
Bu dönemde grip virüs sayıları diğer soğuk algınlığı (nezle gibi) virüslerini aşan oranlarda görülür. Grip virüsü 1918 yılında dünyada görülen en ağır pandemiye neden olmuş ve 1918 ile 1920 arasında iki yıl içinde o sırada 2 milyardan az olan dünya nüfusunun üçte birini hasta etmiş ve tahminen 20 ila 50 milyon kişinin yaşam kaybına yol açmıştı.
En düşük tahminler bile doğru olsa, İspanyol gribi aynı dönemde devam eden Birinci Dünya Savaşı’ndan daha çok can almış oldu. O zaman hastalığa bir virüsün değil bakterinin neden olduğu düşünülüyordu ve kullanılacak bir ilaç yoktu. İlk antibiyotik 1928 yılında keşfedilmiş, ama ilk antibiyotik ve ilk grip aşısı 1940 larda kullanıma girmişti. Hijyen ve uygun sağlık hizmetleri de yetersizdi.
Günümüzde grip hastalığının etkili bir aşısı ve antiviral ilaçları var. Artık salgınlarda yaşam kaybı oranları da yüksek değil. En son grip salgını 2009 yılında domuz gribi diye bilinen H1N1 salgınıydı. Yaklaşık 203,000 kişinin yaşamını kaybettiği tahmin edilmişti.
Covid 19 virüsü ise dünya gündemine 2020 yılının başında girdi. Yaşam kaybı oranı % 3-4 olan bir salgın olarak başlayan virüs enfeksiyonu, dünyayı kasıp kavuran ve gündelik hayatı durduran küresel bir salgına dönüştü, Mart Nisan ve Mayıs aylarında Avrupa ve daha sonra Kuzey Amerika’da hızla yayıldı. Yaşam kaybı oranı çoğu Avrupa ülkesinde un üzerine çıktı. Hastalığın etkeni olan koronavirüs (Covid-19) insanda soğuk algınlığı yapan ve kliniği çok iyi bilinen diğer koronavirüslerden farklı olup virüsün özellikleri ve vücutta yaptığı hastalık tablolarına dair öğrendiklerimiz hala yeterli değildir. Salgın ise tüm ülkelerde devam etmektedir.
Grip, Koronavirüsten Nasıl Ayırt Edilebilir?
Öncelikle COVID-19 ve grip (influenza) virüsleri benzer hastalıklara neden olur. Yani, her ikisi de az belirti veren hastalıktan, hafif, orta veya şiddetli hastalık tablolarına ve hatta yaşam kaybına kadar geniş bir hastalık yelpazesi olarak ortaya çıkan solunum yolu hastalığına neden olurlar.
Her iki hastalıkta en sık görülen belirtiler boğaz ağrısı, boğazda gıcıklanma, kuru öksürük, kas ve eklem ağrıları, iştahsızlık, karın ağrısı ve ishaldir.
İki virüsün bulaş yolları da benzerdir. Ortak olarak temas, damlacık ve yüzeylerden bulaşırlar.
Farklılıklarına gelince bulaş hızı, iki virüs arasındaki önemli bir fark noktasıdır. Grip, COVID-19 virüsünden daha kısa kuluçka dönemine ve daha kısa bir seri aralığa (ardışık vakalar arasındaki süre) sahiptir. Gripte kuluçka süresi 2-4 gündür. COVID-19 virüsü için seri aralığı 5-6 gün olarak tahmin edilirken, grip virüsü için seri aralığı 3 gündür. Bu, gribin COVID-19’dan daha hızlı yayılabileceği anlamına gelir.
Ayrıca gripte hastalığın ilk 3-5 gününde, belirtiler ortaya çıkmadan önce virüsün yayılması başlıca bulaşma faktörüyken, COVID-19 virüsünde bulaşın belirti başlamadan 24-48 saat önce olduğu düşünülüyor.
Çocuklar toplumda grip virüsünün bulaşmasında çok önemli itici güçleridir. COVID-19 virüsü için ilk veriler, çocukların yetişkinlerden daha az etkilendiğini ve 0-19 yaş grubundaki klinik hastalık oranlarının düşük olduğunu gösteriyor. Çin’deki ev içi bulaşma çalışmalarından elde edilen ilk veriler, çocukların daha çok yetişkinlerden enfekte olduğunu göstermektedir. Duyarlı yaş grubu iki virüsde farklıdır.
COVID-19 için bugüne kadarki veriler enfeksiyonların% 80’inin hafif veya asemptomatik olduğunu, ‘inin ciddi enfeksiyon geçirip oksijen gerektirdiğini ve % 5’inin solunum desteği gerektiren kritik enfeksiyonlar olduğunu göstermektedir. Bu şiddetli ve kritik enfeksiyon oranları, influenza enfeksiyonunda görülenden daha yüksektir.
Şiddetli influenza enfeksiyonu için en çok risk altında olanlar, çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve bağışıklığı baskılananlardır. COVID-19 için şu anki bilgilerimiz risk gruplarının; ileri yaş, altta yatan hastalığı olanlar (tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, kronik akciğer hastalığı, şeker hastalığı gibi) ve sağlık çalışanları olduğunu göstermektedir.
COVID-19 için yaşam kaybı oranı, gripten, özellikle mevsimsel gripten daha yüksek görünmektedir. COVID-19’un gerçek yaşam kaybı oranının tam olarak anlaşılması biraz zaman alacak olsa da, şimdiye kadar elde ettiğimiz veriler kaba yaşam kaybı oranının % 3-4 arasında olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak grip ve Covid-19 u birbirinden ayırt edecek çok önemli klinik belirti yoktur ve hastaneye başvuran hastalarda sorgulama ve muayene ile ayırt etmek kolay değildir. Covid-19 da gripten farklı olarak tat ve koku alma kaybı olması ve zatürre gelişen hastalarda ciddi nefes darlığı gelişmesi fark olarak tanımlansa da hastalara bu şekilde ayırıcı tanı konması zordur.
2020 yılı öncesinde kış aylarında yukarda tanımlanan ortak belirtilerle başvuran hastaya test yapmadan grip tanısı konabilirken, önümüzdeki 2020/2021 kış mevsiminde tanı koymak için test yapmak gerekecek. Çünkü iki hastalığı ayırt etmek için burundan alınan sürüntü örneklerinden yapılacak viral testlere ihtiyaç olacak. İki hastalığı birbirinden ayırmamızın temel nedeni grip hastalığının etkili bir tedavisi olmasıdır. Covid-19 hastalığının ise hala etkili, onaylanmış tedavisi ve lisanslı aşısı bulunmamaktadır.
Önümüzdeki kış mevsiminde iki hastalığı birbirine karıştıracak ve ayırmakta zorlanacağımız çok sayıda benzer vaka göreceğimiz tahmin ediliyor ama iki hastalığı birlikte geçirecek vakalar olmasından da endişe ediliyor.
Bu nedenle çok etkili aşısı olan grip hastalığına karşı risk gruplarının aşılanması hem hastaları hem sağlık çalışanlarını çok rahatlatacaktır.