“Daha fazla hata, daha fazla çözüm
Bunu geri çevirmek için, sıradan aşktan çok daha fazlasına ihtiyaç var
Değişimi hızlandırın
Yedi deniz yükseliyor
Gelecek sonsuza dek yok oluyor…”
Bu sözler dünyaca ünlü rock grubu Pearl Jam’in ‘Retrograde’ isimli şarkısına ait. “Retrogate”, cismin çevresinde döndüğü gezegen ile ters yönde dönmesini sağlayan yörünge anlamına geliyor. Yani tersine giden ve tersine gittikçe kötüleşen bir dünyayı anlatıyor. Aynı bugün olduğu gibi…
Pearl Jam’in geçen aylarda çıkardığı ‘Gigaton’ albümünde yer alan ve iklim krizine dikkat çeken şarkısının klibinde İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in bir “falcı” olarak görünmesi ve ‘sihirli küreyi’ eline aldığında, buzulların eridiği, büyük şehirlerinin sular altında kaldığı bir dünya görmesi, bizi şaşırtmıyor.
Greta Thunberg, İsveç Parlamentosu önünde gerçekleştirdiği oturma eylemiyle tüm dünyayı iklim krizine karşı harekete geçmeye çağıran ve bu eylemi küresel bir greve dönüştüren 17 yaşındaki iklim aktivisti…
Önce yaşıtlarını harekete geçirdi… Tüm dünyada çocukların, “Güneş, rüzgar bize yeter. İklim adaleti istiyoruz” demelerini sağladı…
Daha sonra dünya liderlerine kafa tuttu; “Umut gençlerde diyorsunuz. Bu ne cüret? Boş laflarınızla benim rüyalarımı, çocukluğumu çaldınız. Gözümüz üzerinizde…” dedi.
“Yaptığınız hiçbir şeye inanmıyoruz” diye bağırdı ve onları suçlamaya devam etti: “Sıfır karbon emisyonuna’ veya ‘karbon nötrlüğüne’ ulaşmak için hile yapmanızı veya sayılarla oynamanızı da söylemiyoruz. Biz size Amazon gibi ormanlar çok daha yüksek bir oranda katledilirken başkasına Afrika gibi yerlere ağaç dikmesi için para vererek ‘emisyonlarınızı telafi etmenizi’ söylemiyoruz. Ağaç dikmek iyidir elbette, ama yapılması gerekenin kıyısında bile değil ve gerçek azaltmanın ve doğayı yenilemenin yerini tutamaz. Hiçbir politik ideoloji veya ekonomi modeli iklim ve ekolojik acil durumun üstesinden gelmeyi ve bütüncül, sürdürülebilir bir dünya yaratmayı başaramadı. Çünkü dünya, eğer hala farkında değilseniz, şu anda yanıyor. Evimiz yanıyor!”
Greta geçtiğimiz yıl Time Dergisi tarafından Yılın Kişisi seçildi; fakat söylediklerini hiçbir lider ciddiye almadı. Ta ki, o virüs gelene kadar… Greta’nın yapamadığını COVID-19 yaptı ve evimizdeki yangını şimdilik söndürdü. Ama hepimizi küçük evlerimize kapatma pahasına…
CO2 oranları 2006 seviyesine indi!
Uçakların uçmadığı, fabrikaların çalışmadığı, dükkanların açılmadığı, insanların evlerinden çıkamadıkları bir dünyada nefes aldığımız hava temizlenmeye, yeşil daha yeşil, mavi daha mavi görünmeye başladı. Dünya genelinde enerji tüketimi ve dolayısıyla karbon emisyonları önemli ölçüde azaldı.
Global Carbon Project (Küresel Karbon Projesi) tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan rapor, Nisan ayındaki günlük emisyonların, 2019’daki ortalamalar ile karşılaştırıldığında küresel ölçekte yüzde 17 düşüşle 17 milyon ton azaldığını ve 2006 yılında gözlemlenen seviyeye düştüğünü ortaya koyuyor. Ancak rapor, bu durumun uzun vadeli olmayacağını ve daimi bir emisyon azaltımıyla sonuçlanmayacağını da öngörüyor.
Raporun yazarlarından Stanford Üniversitesi öğretim görevlisi ve Küresel Karbon Projesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Rob Jackson, “Emisyon azaltımının ölçeği ciddi; ancak bu düşüş, Paris Anlaşması’ndaki iklim taahhütlerimize ulaşmanın zorluğunu da gösteriyor. Geçici ve mecburi davranışlar yerine, yeşil enerji ve elektrikli araçlar aracılığıyla sistemin tamamına yönelik bir değişime ihtiyaç duyuyoruz” diyor.
COVID-19 sınırlamalarının en yüksek seviyeye ulaştığı 7 Nisan’da, ulaşım kaynaklı emisyonlar, küresel ölçekte yaşanan düşüşün yüzde 43’ünü oluşturuyor. Sanayi ve enerji üretimi kaynaklı emisyonlar da, küresel ölçekteki düşüşün yüzde 43’ünden sorumlu.
Havacılık sektörü, COVID-19 krizi sebebiyle getirilen kısıtlamalardan en çok etkilenen ekonomik sektör olarak öne çıkıyor. Küresel emisyonların yüzde 3’ünü oluşturan havacılık sektörünün, pandemi sürecindeki emisyon azaltımına etkisi yüzde 10 düzeyinde.
İnsanların evde çalışması nedeniyle konutlardaki tüketimde yaşanan artış, diğer sektörlerden kaynaklanan emisyon azaltımının sadece küçük bir kısmına karşılık geliyor. Pandemi nedeniyle yapılan sınırlandırmaların en yoğun yaşandığı dönemde ülke ölçeğinde karbon emisyonlarındaki düşüş ortalama yüzde 26 seviyesinde.
Bisikleti teşvik etmek, yol yapmaktan daha ucuz
Raporun yazarlarından Doğu Anglia Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Corinne Le Quéré, COVID-19 kapsamında uygulanan toplumsal sınırlandırmaların, enerji kullanımı ve CO2 emisyonlarında büyük ölçekli değişimlere sebep olduğunu söylerken, bu ani düşüşün ekonomideki, ulaşım sektöründeki ve enerji sistemlerindeki yapısal değişiklikleri yansıtmadığı için geçici olacağını ifade ediyor. Le Quéré’nin yorumları şöyle: “Dünya liderlerinin, COVID-19 krizi sonrasındaki ekonomik planlamalarında iklim değişikliğini ne ölçüde dikkate alacağı, önümüzdeki yıllarda küresel ölçekte atmosfere salınacak emisyonlarda belirleyici rol üstlenecek. İklim değişikliğiyle mücadele hedefleriyle uyumlu ekonomik teşvik paketlerinin daha gerçekçi, dayanıklı ve gelecekte yaşanabilecek krizlere karşı daha dirençli olmasını sağlamak için, özellikle kısıtlamalar sırasında emisyonlarda yaşanan düşüşün yarısını oluşturan ulaşım sektörü için önümüzde birçok fırsat var. Örneğin şehir merkezlerinde ve banliyölerde, yürüyüşü ve bisiklete binmeyi ya da elektrikli bisiklet alımını destekleyen finansal teşvikler, toplumun refahını ve hava kalitesini artırmanın yanı sıra, yol inşasından daha ucuz olması ve sosyal mesafeyi koruması açısından öne çıkıyor.”
Uzun vadeli davranış değişikliklerine ihtiyacımız var
Geçici ve mecburi davranışlar yerine, yeşil enerji ve elektrikli araçlar aracılığıyla sistemin tamamına yönelik bir değişime ihtiyaç duyduğumuz kesin. İşte bu yüzden, Uluslararası Enerji Ajansı gibi kuruluşlar ve sürdürülebilirliği ‘iş yapış modeli’ olarak benimseyen şirketler, içinde bulunduğumuz dönemin, temiz bir dünya inşa etmek için inanılmaz bir fırsat sunduğunu dile getiriyorlar. Greta da, bu süreçte, aynı iklim mücadelesinde olduğu gibi, herkese birlikte hareket etmeye çağırıyor. Özellikle de gençleri…
Yaşam veya ölüm bizim davranışlarımıza bağlı
“Yaşam veya ölüm bizim davranışlarımıza bağlı. Bu virüsü ciddiye almalıyız. Evde kalmaktan, ellerimizi sabunla yıkamaktan bahsediyoruz. Temiz suya ulaşamayan, evi olmayan çocuklar var. Bu salgın, günümüzde ve uzun vadede bütün çocukları etkileyecek, ancak en fazla etkilenen savunmasız gruplar olacak. Çocuklar COVID-19 sonucu ortaya çıkan gıda kıtlığı, kısıtlanan sağlık hizmetleri, şiddet ve eğitimsizlikten derin şekilde etkilenecekler” diyen Greta, iklim krizinde olduğu gibi, COVID-19 salgınının da en fazla zararı en savunmasız gruplara verdiğini söylüyor. Bu nedenle de, çocukların COVID-19’dan korunmasına destek olmak amacıyla iklim değişikliği mücadelesi için topladığı bağışların 100 bin dolarını UNICEF’e bağışladı.
Bu arada, Greta Thunberg, Mayıs ayı başında genç arkadaşlarıyla beraber, küresel ısınmayla mücadelede yeterli çaba göstermedikleri gerekçesiyle Almanya, Fransa, Brezilya, Arjantin ve Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e (BM) şikâyet etmişti.
Greta ve 15 genç arkadaşı; 5 ülkeyi 30 yıl önce imzaladıkları Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor. Bu ülkelerin, karbon emisyonlarının çevreye vereceği zarardan haberdar oldukları ancak önlemek için hiçbir şey yapmadıklarını savunuyor.
‘Pesimist olmayın diyorsunuz. Sonra… Sessizlik‘
“Çocuklar endişelenmemeli diyorsunuz. ‘Bunu bize bırakın. Tamir edeceğiz, sizi yüzüstü bırakmayacağız. Pesimist olmayın’ diyorsunuz. Sonra… Hiçbir şey. Sessizlik. Hatta bazen sessizlikten de beter. Yeterli adımlar atılıyormuş gibi boş sözler ve vaatler. Görünen o ki tüm çözümler şu anda yaşadığımız toplumda mevcut değil. Emisyonlarımızı radikal biçimde düşürmeye başlayacak teknolojik çözümleri bekleyecek vaktimiz de yok. Bu yüzden dönüşüm kolay olmayacak. Zor olacak. Bununla şu anda yüzleşmezsek, bütün kartları açık oynamazsak, bu durumu vaktinde çözemeyeceğiz” diyor Greta.
Seneler önce, Antoine de Saint Exupéry’nin Küçük Prens’te dediği gibi: “Geleceği öngörmeye ihtiyacımız yok; sadece geleceği mümkün kılmaya ihtiyacımız var.”
Ve bunu sancak, dünyamız için “iyi” olmayı seçerek başarabiliriz.
Türkiye tehdidin farkında
Araştırma şirketi Barem, global ortağı WIN Grubu ile birlikte, insanların “Küresel İklim Değişikliği” konusunda görüşlerini derlemek üzere 39 ülkede 30 bine yakın kişiyle görüşerek önemli bir araştırmaya imza attı.
Araştırmada insanların, küresel ısınmaya neden olan bir iklim değişikliğinin varlığı, varsa buna insanlığın katkısı, insanlık için tehdit olma durumu ve geri dönülebilir olup olmadığı konularındaki düşünceleri sorgulanıyor. Araştırmanın sonuçları ilginç. Örneğin Türkiye 39 ülke arasında yüzde 95’lik oranla iklim değişikliğini tehdit olarak gören ilk 5 ülke arasında. Araştırmada öne çıkan sonuçlar şöyle:
• Dünya nüfusunun yüzde 86’sı, küresel ısınmaya neden olan iklim değişikliği konusunda endişeli. Nüfusun yüzde 86’sı küresel ısınmanın insan yapısı olduğunu; yüzde 84’ü insanlık için tehlike arz ettiğini düşünüyor.
• Türkiye’de farkındalık dünya ortalamasının üstünde. Türkiye’de küresel ısınmanın insanlık için ciddi bir tehdit olduğunu düşünenler yüzde 95, bunun insan faaliyetlerinin bir sonucu olduğu fikrini onaylayanlar ise yüzde 90 oranında.
• Ülkelerin küresel ısınma önermelerini kabul etme oranları ile ilk 10 ülke ve son 10 ülke sıralaması yapıldığında; Türkiye’nin küresel ısınma farkındalığı en yüksek 10 ülke içinde 5. sırada yer aldığı görülüyor. Çarpıcı olansa, küresel ısınma farkındalığında ABD, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin son 10 içinde yer alması. Türkiye’de farkındalık oranı yüzde 94 iken, bu oran ABD’de yüzde 72.
• İnsanlık, küresel iklim değişikliği sorununu çözmek adına bir fırsat olduğu ve geri dönüş için henüz vakit olduğu konusunda ikiye ayrılıyor. Yüzde 48’lik bir grup, geri dönüş için hala vakit olduğu fikrini savunurken, yüzde 46’lık bir grup bunun için artık çok geç olduğunu düşünüyor. Türkiye’de ise nüfusun yüzde 50’si sorunun çözüleceğine dair umutlu.
• Ülke bazında bakıldığında 39 ülkenin 25’inde küresel iklim değişikliğinin geri dönülebilir bir durum olduğu düşüncesi hakimken 14 ülkede insanların çoğu bunun için artık çok geç olduğunu kanısında. Artık çok geç diyenlerin başında yüzde 84 oranla Hindistan geliyor. Brezilya ise yüzde 20’lik oranla bunu inkar ediyor.
Kaynak: Dünya