Çünkü, Tuğçağ Dumlupınar’dan haberi olmayanlar, bu alanda bilim insanı yetiştirmesi beklenemez.Sanmayın ki Tuğçağ Dumlupınar’ı HI-SEAS, INPE’ye ülkemizi yönetenler destekleyip gönderdi. Ülkemizin uzay programı ile ilgili çalışma yapan bakanlık, daire başkanlıkları, hatta Cumhurbaşkanlığı, hatta muhalefette bulunan siyasi partizan yapılar, bu gibi ilklerimizden haberleri yok ve olamaz. Çünkü, haberdar olmak için, bilime, uzaya, göklere ilginiz olması gerekir.
Gök Vatanın Evladı: Tuğçağ Dumlupınar (Röportaj Makale-Üç Dilde: İngilizce-Portekizce)
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 15 Mayıs 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti’nin açılış konuşmasında:
“İstikbal göklerdedir. Çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar.” demiştir.
Bu makale-röportajımda sizlere bu veciz söze kendini tüm zerresi ile adamış, “Gençliğe Hitabe”deki “Ey Türk Gençliği!” diye işaret edilen ve yaptıkları hakkında üzülerek belirtmem gerekir ki çok az bilinip ve tanınan Tuğçağ Dumlupınar’ı tanıtmak-tanıştırmak istiyorum.
Tuğçağ Dumlupınar, Uzay Araştırmaları ve Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu (HI-SEAS)’na seçilen, eğitim alıp, “Baş Bilim İnsanı” mürettebat kademesine yükselip (Chief Scientist), programa katılanlara eğitim alan-veren, Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nde (INPE) doktora çalışması yapan Türk İstikbalinin Evladı.
Peki, dünyada uzay araştırma programları nedir-ne işimize yarar?
Bilimsel Keşifler ve Araştırmalar: Uzay araştırmaları, evrenin doğası hakkında daha fazla bilgi edinmek için yapılan bilimsel çalışmaları içerir. Astronomi, astrofizik, gezegen bilimi gibi alanlarda yapılan keşifler, gezegenimiz ve evrenimiz hakkında önemli bilgiler sağlar.
1- Teknolojik Gelişim: Uzay araştırmaları, yeni teknolojilerin geliştirilmesine öncülük eder. Uzay teknolojileri, iletişim, navigasyon, malzeme bilimi gibi alanlarda yenilikçi çözümler sunabilir.
2- Uluslararası İşbirliği ve Diplomasi: Uzay araştırmaları genellikle uluslararası işbirliğini teşvik eder. Farklı ülkeler arası ortak projeler, diplomasi ve barışçıl ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunabilir.
3- Yeryüzü Uygulamaları: Uzay araştırmalarının yeryüzüne etkileri de önemlidir. Uydu teknolojileri, hava tahmini, doğal afetlerin izlenmesi, tarım yönetimi gibi birçok alanda pratik uygulamalar sağlar.
4- İnsanlığın Geleceği için Hazırlık: Uzay araştırmaları, uzayda insan varlığını sürdürme ve uzayda yaşam konularında ilerleme sağlayarak insanlığın uzaydaki potansiyel geleceğine hazırlık yapar.
Bu nedenlerle, uzay araştırma programları sadece bilimsel keşiflerle sınırlı kalmayıp birçok farklı alanda insanlığın ilerlemesine katkıda bulunabilirler.
Bunun haricinde Tuğçağ Dumlupınar’ın baş bilim insanı olarak dünya bilim insanlarına eğitim verdiği “Ay Misyonu” nedir, kısaca aktarmak isterim:
“Ay misyonu,” Ay’a insanlı veya insansız bir görev yapma amacıyla gerçekleştirilen uzay görevlerini ifade eder. Bu tür misyonlar, Ay’ın yüzeyini incelemek, örnekler toplamak, bilimsel deneyler yapmak veya Ay’da kalıcı bir insan varlığı oluşturmak amacıyla gerçekleştirilir.
En bilinen Ay misyonları arasında, NASA’nın Apollo programı yer alır. Apollo 11 görevi, 20 Temmuz 1969’da Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’in Ay’a iniş yapmasıyla tarihe geçti. Bu görev, insanoğlunun Ay’a ilk kez ayak basmasını sağladı. Sonraki yıllarda, çeşitli ülkeler ve uzay ajansları, Ay’a yönelik çeşitli insansız ve insanlı misyonlar gerçekleştirdi.
Günümüzde de Ay’a yönelik çeşitli misyonlar planlanmakta ve uygulanmaktadır. Örneğin, NASA’nın Artemis programı, insanları yeniden Ay’a götürmeyi ve Ay’da sürdürülebilir bir varlık oluşturmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda Çin, Hindistan, Rusya ve Avrupa Uzay Ajansı gibi birçok ülke ve kuruluş da Ay’a yönelik misyonlar geliştirmektedir.
Ay misyonları, uzay keşfi açısından büyük bir öneme sahip olup, gelecekte Mars gibi daha uzak hedeflere ulaşma yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Tuğçağ Dumlupınar’ın eğitim alıp, eğitim verdiği (Seçildiği) yer olan Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu (HI-SEAS) EMMIHS (Euro Moon Mars IMA HI-Seas) görevi, uzay keşifleri için uzun ve kısa süreli insanlı uzay misyonlarını simüle eden bir araştırma projesi. Bu projede, mürettebat üyeleri Mars gibi uzak gezegenlere yapılacak potansiyel görevlerde karşılaşabilecekleri zorlukları deneyimlemek için izole edilmiş bir ortamda yaşamaktadır.
HI-SEAS Hakkında:
Konum: HI-SEAS, Hawaii‘deki Mauna Loa yanardağının yamacında, yaklaşık 2.500 metre yükseklikte yer almaktadır. Bu bölge, Mars yüzeyine benzeyen volkanik arazi yapısı ve düşük bitki örtüsü ile seçilmiştir.
Amaç: Proje, uzun süreli uzay görevlerinde psikolojik, sosyal ve operasyonel zorlukları araştırmayı amaçlamaktadır. Bu, mürettebatın izolasyon, sınırlı kaynaklar, iletişim gecikmeleri ve stres gibi koşullarda nasıl performans gösterdiğini incelemeyi içerir.
Mürettebat ve Görevler: HI-SEAS projelerinde, seçilen mürettebat üyeleri (genellikle bilim insanları, mühendisler ve diğer uzmanlar) belirli süreler boyunca (örneğin 4 ay, 8 ay veya 1 yıl) simülasyon habitatında yaşar. Bu süreçte, dış dünyayla sınırlı iletişim kurarlar ve Mars’ta karşılaşılabilecek günlük zorlukları deneyimleyerek bilimsel araştırmalar yaparlar.
Araştırma Alanları: HI-SEAS görevleri, grup dinamikleri, bireysel psikoloji, stres yönetimi, sağlık ve beslenme, enerji ve kaynak yönetimi ve astrobiyoloji gibi çeşitli bilimsel alanlarda veri toplar.
Önem: HI-SEAS, NASA ve diğer uzay ajansları için uzun süreli uzay görevleri planlamasında kritik bilgiler sağlar. Proje, Mars veya Ay’da kalıcı insan varlığı için gereken altyapı, insan faktörleri ve operasyonel stratejiler hakkında değerli veriler sunar.
Kısaca, HI-SEAS, insanlı Mars misyonları için hazırlık yapmada önemli bir rol oynayan ve uzayda yaşamın gerektirdiği disiplinleri derinlemesine inceleyen bir proje. Araştırmalar, gelecekteki uzay görevlerinde karşılaşılabilecek zorlukları daha iyi anlamamıza yardımcı olması ve bu zorlukları aşmak için stratejiler geliştirir.
Günümüzde Tuğçağ Dumlupınar’ın doktora çalışması yaptığı kurum olan Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE) ise, Brezilya’nın uzay araştırmaları ve uzay jeofiziği: uzay havası, atmosfer ve iklim bilimi, meteoroloji, Güneş Fiziği, Astrofizik, ve uzaktan algılama ve ölçüm kabiliyetleri gibi çeşitli bilimsel alanlarda faaliyet gösteren önde gelen kurumlarından biridir. 1961 yılında kurulan INPE, Brezilya Bilim, Teknoloji ve Yenilik Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmaktadır.
Görev ve Faaliyetler:
Uzay Araştırmaları: INPE, Brezilya’nın uydu geliştirme ve uzaya fırlatma programlarını yürütür. Özellikle uzaktan algılama ve çevre izleme uyduları üzerinde çalışmaktadır.
Meteoroloji ve İklim Bilimi: Enstitü, Brezilya’nın iklim değişikliği, hava durumu tahminleri ve meteorolojik araştırmalarında önemli bir rol oynamaktadır.
Amazon Ormansızlaşması İzleme: INPE, Amazon yağmur ormanlarının ormansızlaşma oranlarını izlemek ve raporlamak için uydu görüntülerini kullanır. Bu, Brezilya hükümetine çevre koruma konusunda bilgi sağlar.
Astrofizik ve Atmosfer Bilimleri: Enstitü, Uzay jeofiziği, astrofizik, güneş fiziği, ve atmosfer bilimleri üzerine araştırmalar yapar ve bu konularda uluslararası işbirlikleri gerçekleştirir.
Önemli Projeler:
CBERS (China-Brazil Earth Resources Satellite) Programı: Brezilya ve Çin’in ortaklaşa geliştirdiği bu uydu programı, Dünya’nın doğal kaynaklarını izlemek ve yönetmek amacıyla kullanılmaktadır.
Amazon Ormansızlaşma İzleme Sistemi (PRODES): Amazon’daki ormansızlaşma oranlarını takip eden bu sistem, dünyanın en kapsamlı çevre izleme programlarından biridir.
1- Amazon Bölgesel Mikrometeoroloji Deneyi’ne katılım, INPE ve İngiliz Grupları arasındaki işbirliğinden kaynaklanan ilk bilimsel deney.
2- Brezilya Antarktika Programı (PROANTAR) faaliyetleri 1983 de başlatıldı ve INPE’den bilim insanları ve teknisyenlerin aktif ve kalıcı katılımını sağladı. INPE, Antarktika’da jeofizik, üst atmosfer fiziği, meteoroloji, iklim ve oşinografi araştırmaları geliştirdi.
3- INPE, Görüntü İşleme için Etkileşimli Sistem’i (SITIM) başlattı ve üretim haklarını endüstriye devretti.
4- Etkileşimli Görüntü İşleme Sistemi (Sistema Interativo de Tratamento de Imagens – Sitim).
5- Brezilya’da gerçekleştirilen BIME deneyine benzer şekilde, ancak ABD, Maryland’deki Wallops Roket Fırlatma Tesisi’nde fırlatılan roketlerle iyonosferi ölçen IME Projesi (İyonosferik Modifikasyon Deneyi).
6- Uydu itici gücünde kullanılan hidrazin ayrışması için katalizörlerin geliştirilmesi. Negatif iyonlu plazmalardaki solitonların PQUI makinesine (Durak Plazma) ilk küresel gözlemi.
7- PION Projesi, ikincil uydu itici gücü için iyon iticileri geliştirmeye adanmış olarak başlıyor.
8- Maden ve Enerji Bakanlığı’nın termonükleer füzyona olan ilgisi göz önüne alındığında, radyo ile plazma ısıtmada kullanılmak üzere 32 GHz girotron geliştirmeyi amaçlayan PRAD projesi başlatıldı.
Küresel İş birlikleri:
INPE, birçok uluslararası uzay ajansı ve araştırma kuruluşuyla iş birliği yapmaktadır. Çin, ABD-NASA, Avrupa Uzay Ajansı (ESA), ve diğer birçok ülke ile ortak projeler yürütmektedir.
Yukarıda kısa olarak bahsetmiş olduğum uzay araştırma programında çalışmaya hak kazanan Tuğçağ Dumlupınar, Uzay Araştırmaları ve Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu’na seçilen ve ardından bu simülasyonun eğitimini veren baş bilim insanıdır.
Şimdi buradan ülkemiz uzay programı konusunda milyon dolarlar harcayıp, turist gibi uzaya astronot gönderen devletimizin yetkililerine şunu sormak isterim:
Çekilişle uzay insanı seçmenin haricinde, uzaya göndereceğiniz ve uzayda bilimsel çalışmalar yapacak ve hatta bu konuda başka devletlere ve milletlere eğitim verme bilgisine sahip, yetiştirdiğiniz kaç tane uzay araştırma programı bilim insanımız var?
Ülkemizin desteklediği, uluslararası alanda kabul görmüş-çalışmalarını yürüten, diğer devletlerin yetişmesi için gönderdiği bilim insanlarına eğitim veren bir bilim insanımızın olmadığını biliyorum.
Çünkü, Tuğçağ Dumlupınar’dan haberi olmayanlar, bu alanda bilim insanı yetiştirmesi beklenemez.
Sanmayın ki Tuğçağ Dumlupınar’ı HI-SEAS, INPE’ye ülkemizi yönetenler destekleyip gönderdi. Ülkemizin uzay programı ile ilgili çalışma yapan bakanlık, daire başkanlıkları, hatta Cumhurbaşkanlığı, hatta muhalefette bulunan siyasi partizan yapılar, bu gibi ilklerimizden haberleri yok ve olamaz. Çünkü, haberdar olmak için, bilime, uzaya, göklere ilginiz olması gerekir.
Tuğçağ, tüm bu konumuna tırnaklarıyla kazıyıp, didinerek gelmiş Türk’ün feraset ve azminin zafere ulaşmış örneğidir.
Tuğçağ Dumlupınar’ı, küresel ölçekte, uzay programlarıyla alakalı çalışma yapan ülkelerin liderlerinden tutun da bu alanda çalışma yapan bilim insanları yakından takip edip, kendisinden eğitim almak için sıraya girmiş durumdalar… (Ülkemizin ise gözleri kör-kulağı sağır)
Düşünün dostlar, uzaklarda bir Türk Genci var ve bu Türk, milyar dolar harcasanız dahi böyle bir konuma zor gelecek biri. Ama ülkemizi yönetenlerin Tuğçağ Dumlupınar’dan haberi bile yok…
İşte, Tuğçağ özelinde, ülkemizi yönetenlerin, Türk gençlerine verdiği değer ve önemi buradan anlayabilirsiniz. El alem gider uzaya, bizi yönetenlerle birlikte deve sırtında gidiyoruz çöle… vs.
Biraz Tuğçağ Dumlupınar’ı tanıyalım. Kimdir, ne iş yapar, hedefleri nelerdir, kendisi gibi bilime ve uzaya meraklı olan genç kardeşlerine tavsiyeleri nelerdir? Bu soruları kendisine yöneltip cevapları alalım.
.
– Tuğçağ Merhaba! Seni kısa olarak tanıya bilir miyiz?
Cevap:
Merhabalar Emrah Hocam! Öncelikle sizlere teşekkürlerimi ileterek başlamak icap eder. Çünkü bakmak ile görmek arasındaki farkı bilen sizler, sosyal medya platformu X’de (Twitter) yüksek algı ve bilinciniz ile benim Uzay Bilimleri çalışmalarıma dikkat kesildiniz ve oradaki diğerleri gibi geçip gitmeyerek, bunların yüksek ciddiyetine vakıf olarak bizlere bu mülakat-röportaj imkanını yüce milletimize duyurmak için tanımış oldunuz. Siz ve sizin gibi kıymetli aidiyet duygusu yüksek vatanseverler hep var olsunlar İnş’Âllah. Çok kısaca “Tuğçağ kimdir” bahsedelim. Kıymetli sizler gibi hakikati görebilenler anlayacaktır.
En başından itibaren dünyaya gelişi ile vazifesi kadim Türk geleneklerinden “İsminin anlamını yaşasın ve yaşatsın!” olan bilincin ve ruhun her daim gayesinde ve erek’inde olan, tam ve keskin anlamıyla “Türk istikbalinin (beklenen) evladı” olarak tanımlayan bir vesile ve geçmişten geleceğe bir kardeşinizim. Sadece isimin anlamını yaşatmak değil kutlu Soy ismim olan DUMLUPINAR’ın da Kızıl Tuğumuz Gazi Başkomutan Atatürk’ün bizatihi kendi ifadesiyle “Milletin Makus talihini yendiği yer” Kurtuluş Savaşımızda büyük kut almış, bugün 102’nci zafer yıllını bayram olarak kutladığımız şanlı cephelerimizden olan Dumlupınar’da 7 mermi ve şarapnel madalyaları ile Kuva-yı Milliye başkenti Balıkesirli “Asil Kan” Gazi bir dedenin Gök Mavi Tuğ torunuyum. Sanırım bu kısa(!) tanımlar kafidir ancak akademik açıdan merak edenlere “polimat” tarafıma ufak değinelim.
Ata, dede ve baba mesleğim olan askerlik ile hayata çok genç çocuk yaşta, erkenden vazifelerine girişmiş Peygamber Ocağımızdaki Atatürk’ün okulundan mezun ve uzun yıllar şanlı üniforması ile vatanına hizmet etmiş eski bir SAT (Sualtı Taarruz) Komandosu ve milli triatletim.
Hayat üniversitesi mezuniyeti dışında şu anda, ömrümdeki altıncı üniversitem olan INPE’de Uzay Jeofiziği alanında Doktora çalışmalarımı yürütmekteyim. Sizlerin de bildiği üzere ülkemizin ilk Analog Astronotuyum. Ülkemizde ilk defa dile getirdiğimiz tanımı ile bizatihi müstahsili olduğum “Gök Vatan” doktrinim ve etiketim ile vatana armağan bu milli payeyi, sosyal medyamda da duyurmaya gayret göstermekteyim.
Geçmişten aldığımız milli vizyonumuz olan vasiyeti günümüz zamanı liderliği için geliştirerek “Yurtta Barış, Dünyada Barış, Uzayda Barış!” mottosunu, içinde bulunduğumuz “(Sessiz) Uzay Yarışı ve Savaşları” (devam edecek muhtemel yapay ve doğal afetler/salgınlar dahil) için devlet politikası olması gerekliliğini savunan ve ülkemiz için “tam liyakat ile tam bağımsızlık” parolası ile kuvvetler üstü “Uzay Kuvvetleri Komutanlığı” kurulması acil reçetesini ve Gök Vatan tanımımı her ortamda dile getiren bir Astrofizikçiyim.
– Burada Uzay Programı hakkında genel bilgi aktardım. Sence, bir bilim insanı olarak “Uzay Programları”nın ülkelere-milletlere olan katkısı nedir?
Cevap:
İşte tam burada bahsettiğim Barış Fethi ve “Tam Bağımsızlık” kurtarıcı (kimine göre mehdiyet) reçetesi 21. Yüzyılda Uzay çağında deve üzerinde Kandura elbise ile gelmeyecek, Bilim ile uzay roketinde astronot kıyafeti ile gelecek. Uzay programları, bir milletin bilimsel ve teknolojik altyapısını güçlendirerek, bağımsızlığını pekiştiren ve uluslararası alanda itibar kazandıran en stratejik yatırımlardan biridir.
Bilim insanı olarak, uzay çalışmalarının yalnızca bilimsel keşifler değil, aynı zamanda teknolojik yenilikler, milli güvenlik, iletişim, çevre izleme ve afet yönetimi gibi kritik alanlarda doğrudan kritik başat etkileri olduğuna inanıyorum. Bilimin ve bilimsel kurtarıcı metotlarla yönetilen vatanın önemini şu şekilde ifade etmek gerekir ki; Ülkemizi depremlerinin olmasını belki engelleyemese bile milletimizi enkaz altında kalmaktan ve her türden hak menfaat ve bağımsızlığını kaybetmesinden koruyacak anahtardır. Bizlerin de bu alanlarda çözüm önerileri vardır, bir sonraki yayımlarda detaylı anlatabiliriz ama şu çok nettir ki geçmişte de görüldüğü üzere:
1933’de Cumhuriyetin 10. Yıl Atatürk Nutkunda da belirtilen “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke” durumundan ülkeyi kurtaran, Dünya büyük buhranda iken ülkeyi o yıl %~15,8 büyüten, Bütçeyi de o yıllarda Osmanlıdan kalan borçlar ödeniyor olmasına rağmen yıllık yaklaşık 11.000.000,00 TL bütçe fazlası verdiği, 1 Doların ~1,17 Lira olduğu, Almanya’nın bizi gerçekten kıskandığı, yurtdışına devlet adına yüksek tahsil yapması için “Kıvılcım Olarak” gönderilen “Volkanlar Olarak” gelen seçilmiş talebelerin Türk lirasının yüksek gücü ve karizması ile Almanya ya 1 Mark’ın yaklaşık ~ 0.20-30 kuruşlarla ifade edildiği döviz kurları ile gönderdiği, asıl meselenin faiz-enflasyon tahterevallisi değil adalet-yatırım-üretim rallisi olduğu, her konunun bilimsel ve akıl dolu kurtarıcı çözümler olduğunu belirtmeliyim. İşte bilim budur!
“Akletmez misiniz?” diye sorarım okuyuculara. Tanıdık geldi mi bu soru? Ülkemizin Kurucu ayarları bu bilim, ilim, fen, irfan idi. Bugün bilim şunu söylüyor, enflasyon sebep mutsuzluk ve bozulan toplum sağlığı ve artan suç oranları sonuç. Yüzyıl önce enflasyon negatif idi yani o liyakatli sistemde millet mutlu, toplum sağlığı ve iç huzur gayet mükemmel idi Kurtuluş Savaşından çıkmış bir ülke için. Bugün geldiğimiz noktada ülkelerin İçişlerinden sorumlu kişiler “Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış birisiyim” gibi benzeri talihsiz sözlerde ve itiraflarda bulunabiliyorlar. Bu, toplum olarak bizim ayıbımızdır. Mesela okuyabileceğiniz bilimsel makaleden örnek vereyim. Enflasyonun intihar ve cinayet oranları ile ilişkisini inceleyen araştırmalar:
– İntihar çalışması: 38 çalışmanın 31’i, ekonomik durgunluk dönemlerinde intihar oranlarının arttığını ilişkisini gösterdi. (Systematic review of suicide in economic recession, World J Psychiatry, 2015)
– Cinayet ve suç çalışması: 65 ülke, 1965–2015: Enflasyon oranlarındaki yüzde 1’lik artış, cinayet oranlarını yaklaşık yüzde 2 artırıyor şeklindeki ilişki göze çarpmakta. (Inflation and Cross-National Homicide, 2021)
Gördüğünüz üzere ister TÜİK verisi de kullansanız ENAG verisi de kullansanız gelecek sene için iç güvenlik analizi tahminini bilimsel olarak yapabilmeniz için kafanızda benim kadar saç olan bir bakan olmanıza gerek yok. Bu analizler için, ancak veri analizi ve bilimsel okur yazarlığınızın olunması kâfi ve azami şarttır. Bu yüzyılda şu çok açıktır ki:
Yeni Dünya Liderleri, Çağın Liderleri, Başkomutan ve Cumhurbaşkanlarının artık bu yüzyılda “Bilim insanlarından” çıkacak olması, çok açıktır ve Uzay Çağımızın gerekliliğidir. Türkiye olarak bizlerin buna hazırlığı bu yönde millet ile el ele olmalıdır ki zaten bu beklentiyi şurada da görebilirsiniz; NATO Stratejik partnerimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin Eski Başkanı Bill Clinton’ın gazi meclisiz TBMM’nde (1ç999) de belirttiği gibi “21. yüzyıl anahtarıdır” bu topraklardan çıkacak olan. Bu ülke bu bilimsel kurtarıcı anahtar ve toplum mühendisliği oyunlarıyla 73 parçaya bölünmüş toplumların birleştirici anahtarının ahlaklı, hakkaniyetli metotlar olan Bilim ve Uzay Çalışlarında olduğunu görmeli.
Öte yandan Milli Güç ve İnovasyon anlamında Uzay programları, bir ülkenin milli gücünü artırır. Geliştirilen yeni teknolojiler, savunma sanayisinden tarıma, sağlık sektöründen enerjiye kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulur. Geceleyin Güneşin yok iken senin tarlalarına Güneş ışığını ayna gibi yapay Güneş olarak batıdan doğarak ısıtır ve üretim gece dahil 24 saat barış şartlarında devam edersin. Zorunlu ve kaçınılmaz savaş şartları olur ise de bu çifte amaçlı kullanımlı “dual-use” Uzay teknolojiyi; Yapay Güneş Uydusu aynanın odak noktası değiştirilmek suretiyle bir noktada büyüteç gibi toplayarak yakıcı hale getirip adeta bir lazer gibi kullanmak suretiyle kendi vatanını korursun.
Bu bir tür tehdit stratejisidir aynı zamanda. Ayrıca, uzay araştırmalarının sağladığı veriler, iklim değişikliği, doğal afetler ve çevre kirliliği gibi küresel sorunların çözümüne yönelik stratejilerin oluşturulmasına katkı sağlar. Nükleer enerji gibi faydaları ise hepimiz biliyoruzdur.
Öte yandan, ekonomik ve sosyal gelişim açısından Uzay çalışmalarına yapılan yatırımlar, ülke ekonomisini ve istihdamını destekler. Uydu sistemleri gibi sulh ve savaş şartları dair her an kritik öneme haiz olan GPS teknolojileri ve telekomünikasyon gibi ticari uygulamalar, yeni iş imkanları yaratır. Unutmayınız şu prensibi “Muhabere olmadan Muharebe olmaz!”. Ayrıca, bu programlar genç nesillere ilham verir, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarına olan ilgiyi artırır.
Diğer lisans ve çalışmalarımdan birisi de olan “Uluslararası İlişkiler” ve bu minvalde “Uluslararası İş birliği ve Barış” konularında Uzay programları çalışmaları, ülkeler arasında iş birliğini teşvik eder. (Örneğin bakınız A.B.D ve Rusya Uluslararası Uzay İstasyonunda barış içinde beraber çalışıyorlar) Ortak çalışmalar, küresel barışın korunmasına da hizmet eder. “Yurtta Barış, Dünyada Barış, Uzayda Barış” ilkesine uygun olarak, uzayda rekabetten çok iş birliği ve barışın tesis edilmesi, insanlığın geleceği için hayati önem taşır. Savaşın ne büyük acılar olduğunu bizzat tecrübe ile çok iyi bilen birisi olarak şunu demeliyim: Unutmayın Türkiye’mizin babası Mustafa Kemal Atatürk’ün konu hakkındaki şu sözleri çok doğrudur “Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır.” Daha da öteye götürelim, Uzay çağında Uzay teknolojisi savaşları dönemlerinde bu yönde sivil ve askeri önlemler almamak milli güvenlik sorunu oluşturacağı için ülkeyi düşüreceği bu kritik durum ve öngörüsüzlük vatan hainliği olmuş olur.
Sonuç olarak; uzay programları, yalnızca bilimsel bir keşif arayışı değil, aynı zamanda milletlerin geleceğini şekillendiren ve onlara yol gösteren stratejik bir güçtür. Bu alanda atılan her adım, ülkeleri dünya sahnesinde daha güçlü ve etkili kılacaktır.
-Senin ülkemiz, devletimiz tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmediğini biliyorum. Devletimizin neden senden haberi yok? Basında neden senden bahseden haberler az?
Cevap:
Haberleri var. Ama bu durumu ben de zaman zaman sorguluyorum. Aslında gerekli kurumları ve makamları şifahen ve bizzat kendim gerek telli hatlar ile gerekse e-postalar ile bilgilendirdim. Buna kendi üniversitem Ankara Üniversitesi de dahil, Basın İlişkiler masasına gençlerimize bu konuların örnek olması ve onlara duyurulması için bildirdim. Ayrıca, basın-medyadaki kıymetli zannettiğimiz eğitim gazeteci ve yazarlarına da ulaşmaya çalıştım.
Sanmaktan öte farkındayım ki herkes bir kişi ağzına bakıyor. Koltuğu ve onun “reytingi” peşinde. Ülkemizin büyük bir potansiyeli olduğunu biliyorum ve bu potansiyelin daha fazla destekle ve tanıtımla ortaya çıkabileceğine inanıyorum. Şu ana kadar yürüttüğüm çalışmalar, genellikle kişisel çabalarım ve uluslararası bağlantılarım üzerinden ilerledi. Maalesef, bazen bürokrasinin içinde sesimizi duyurmak zor olabiliyor ve belki de bu yüzden devletimizin bazı birimleri ve medya kuruluşları, henüz tam olarak benim çalışmalarımdan haberdar değil.
Ancak bu, ülkemizin geleceği için azimle çalışmamı engellemiyor. Ben bir savaşçıyım. Yaptığım kıtalararası başarılar, önce tüm insanlık için ve sonrasında aziz milletim ve devletim için. Bugüne kadar “kimliksiz ama mahlaslı” üniformalı ve üniformasız yaptıklarım vatan istikbali içindi ve bir gram takdir beklemeden yapıldı.
Birçok önemli görevde beni başarıya götüren doğmamış yetimin ve geçmişlere ve tüm tarihimizdeki şehitlerimizin hakkını düşünerek pes etmedim. Bu motivasyon kendim için olsaydı sanırım su koyardım. Mentörüm 19 Dünya Rekoru sahibi, “şimdilik” dünyada en çok tanınmış olan, her daim bilimsel ve akılcılık ile çalışan, bir o kadar da yüreği ve gönlü güzel SAT Komandomuz, Namık EKİN Hocamdır.
Dolayısı ile bilim ve teknoloji alanında attığım adımların, zamanla mentörlerimde olduğu gibi daha fazla dikkat çekeceğine ve hem devletimizin hem de toplumun desteğini alacağına inanıyorum. Nitekim boynuz kulağı geçmeli değil mi?
Bilim insanlarının başarılarının yayılması ve daha geniş kitlelere ulaşması için medyanın rolü çok önemli. Bu nedenle, bu tür sorular ve röportajlar, toplumda ve devlet kademelerinde farkındalığı artırma adına çok değerli. Bu tarz kıymetli vatandaşlarımız toplumun her köşesinde var ve basın yüzünden ortaya çıkmamış durumda. Hollywood ülkemizde olsa, hayatı elli kere film olmuş olacak insanlarımız var.
Unutulmamalıdır ki; bilimsel çalışmalar adeta bir keskin nişancı -sniper- olmaya benzer; çelik gibi sabır ve süreklilik gerektirir. Zamanla, emeklerimizin karşılığını alacağımız ve ülkemizin bu alanda daha fazla ilerlemesine katkıda bulunacağımız konusunda umutluyum.
-Dünya genelinde senin gibi uzman ve “Ay Misyonu”, “Uzay Programı” konusunda yetkilendirilmiş kaç bilim insanı var?
Cevap:
Dünya genelinde, analog astronotlar ve uzay simülasyon habitatları sayıca sınırlıdır ancak giderek artan bir ilgi ve yatırımla genişlemektedir. Bilinen büyük analog astronot habitatları arasında örneğin NASA’nın HERA (Human Exploration Research Analog) ve yakın takipte ve kontakta olduğum CHAPEA (Crew Health and Performance Exploration Analog) habitatı, Mars Society’nin Mars Desert Research Station (MDRS) ve Hawai’i Space Exploration Analog and Simulation (HI-SEAS) gibi habitatlar yer almaktadır. Bu tesislerde, astronot adayları ve bilim insanları, uzay görevlerini yerinde ve birebir simüle etmek için çeşitli analog görevlerde yer alırlar.
Analog astronot sayısı, bu görevlerde yer alan bireylerin sayısına göre değişir ve dünya genelinde bu alanda çalışan bilim insanı ve astronot sayısı tam olarak bilinmemekle beraber benim de içinde bulunduğum Analog Astronot Topluluğu (Analog Astronaut Community) üye sayısından Dünya genelinde bir çıkarımda bulunulursa birkaç binler civarında demek tutarlı bir yaklaşım olabilir. Ancak, resmi olarak yetkilendirilmiş ve “Ay Misyonu” veya “Uzay Programı” konusunda yetkili olan bilim insanları sayısı oldukça sınırlıdır. Genellikle bu kişiler, büyük uzay ajansları (NASA, ESA, Roscosmos vb.) tarafından seçilen ve görevleri doğrudan yürütmekle sorumlu olan uzmanlardan oluşur.
Dolayısıyla, benim gibi bu alanda çalışan ve özellikle “Ay Misyonu” veya diğer uzay programları üzerine odaklanan bilim insanlarının sayısı dünya genelinde bir çıkarım olarak göreceli olarak azdır denilebilir. Bu bireyler, genellikle uluslararası iş birlikleri çerçevesinde çalışır ve ülkelerinin uzay programlarına önemli katkılarda bulunurlar. Birçok gelişmiş ülkede sivil-devlet ortaklaşa veyahut devlet-hükümet fon destekli kurulan uzay simülasyon ve araştırma merkezleri bulunmaktadır.
– “Ay Misyonu” konusunda dünya genelinde bildiğin kaç eğitimci-misyona katılanlara eğitimi veren senin gibi baş bilim insanı veyahut eğitmen var?
Cevap:
Dünya genelinde Ay veya Mars Misyonu konusunda uzmanlaşmış ve misyon katılımcılarına eğitim veren az sayıda baş bilim insanı ve eğitmen bulunmaktadır. Bu roller, genellikle yıllar süren akademik çalışmalar veyahut uzmanlaşmış alan deneyimi ve uzay araştırmalarına yapılan katkılar sonucunda elde edilir. Fakat en önemlisi görev hedef ve maksadına göre mürettebat seçimi yapılır. NASA, ESA, Roscosmos gibi büyük uzay ajanslarında bu tür pozisyonlarda çalışan uzmanlar bulunabilirken, bazı ileri teknoloji şirketleri de özel sektör bünyesinde bu alanda lider eğitmenlere sahiptir.
Ancak, bu tür pozisyonları dolduran kişilerin sayısı sınırlıdır ve bu pozisyonlar son derece yüksek derecede uzmanlık gerektirecek konular içerebilir. Örneğin; mikro yerçekiminde Uzay yürüyüşleri veyahut Araç Dışı Aktivite dediğimiz EVA (Extra Vehicular Activity) görevlerini içerecek bir göreve mürettebat personeli seçerken, liyakatsiz seçimlerde bulunamazsınız.
Örneğin; bu tarz bir gerçek görev için eğitimler planlanır ve mürettebat adayları seçilirken, adaylar arasında Analog yer eğitimlerinde sualtındaki saf oksijenli eğitim dalışı icralarında birebir gerçek görevdeki mikro yerçekimi uzay yürüyüşü simüle edilecek ise bu konuda bir savaş dalgıcı (combat diver) geçmişi ve dalış ihtisası olan bir aday var ise bu aday bu donanımlara sahip olmayan diğer adaylara örneğin sıradan bir savaş pilotuna göre seçim aşamalarında bu görev için seçim kriterlerini geçme konusunda çok daha avantajlı olacak ve görev başarısı ihtimali çok daha başarılı olacaktır.
Bakınız bu tim arkadaşlığı ve ekip çalışması nedir tam olarak bilmeyen pilotlardan astronot seçme fantezisi ve trendi çok geride kaldı, artık trend şu yönde seçme aşamalarında NAVY SEAL özel ihtisaslı yani Türkçesi ile bizdeki SAT Deniz Komando gibi sualtında mikro yerçekiminde saf oksijenle dalabilen ve Taktik Deniz Dalış Ekipmanları- DPV’ler ile dalış pilotluğu yapabilen, savaş eğitimi ve çatışma görmüş, denizaltı ve askeri gemilerde görev yapmış, ekip ruhu nedir bilen yüksek kondisyonlu adaylar seçmelerde daha başarılı olmakta bu saydığım görev hassasiyetleri kapsamında.
Bakınız efsane örnek en son ki Uluslararası Uzay İstasyonu Komutanı görevi ile Deniz Komando (Navy Seal) Astronot Christopher Cassidy, veya Artemis Ay görevi için seçilen Deniz Komando ve Doktor Jonathan Yong Kim. Eğer uzaya ticari olarak astronot yerine sadece turist gönderilecek ise, bunun kim olduğunun bir önemi yok, pilot seçebilirsiniz. Azami sağlık şartlarını sağlaması yeterlidir.
Özellikle Uzay görevi simülasyonu gibi hassas ve kritik projelerde, liderlik ve eğitim pozisyonlarına atanmak için yalnızca teorik bilgi yeterli değildir; aynı zamanda işte bu denli sahada elde edilen deneyim de çok büyük önem taşır. Bu bağlamda, bazı spesifik alanlarda uzmanlık veya saha operatörlüğü gerektiren görevler için en az beş yıllık iş tecrübesi gerekebilmektedir. Bu süre, profesyonellerin bilgi ve becerilerini derinleştirerek alandaki süreçlere tam anlamıyla hakim olmaları ve görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri açısından kritik bir dönemdir. Dolayısıyla, “Ay Misyonu” gibi karmaşık projelerde liderlik yapmak, uzun yıllara dayanan bir birikim ve kapsamlı bir uzmanlık gerektirir.
Ben SAT Komandoluk geçmişim gereği savaş paramedikliği, paraşüt, patlayıcı madde uzmanlığı, hayati idame, elektronik haberleşme uzmanlığı ve savaş dalgıcı-dalış operatörlüğü vs. gibi 7 dalda uzmanlık gerektiren alanlarda sahada tecrübe kazanmış, acil durum prosedürleri dahil Liderlik-Takipçilik (Leadership-Followership) ünsiyetlerine sahip, stres ve şok anında doğru ve sakin kararlar alabilen, tim görevlerinde ekip çalışması ve ekibi riske atmamak gibi disiplinlere, eğitim ve donanımları dünya çapında elit seviyedeki bir birlikte yetişmiş ve kendini bu tarz eğitimleri bitirme başarı oranı yüzde 5 olan dünyanın en zor kursunda kanıtlamış birisi olmaktan, cumhuriyet tarihinde en yüksek maddi ve manevi eğitim maliyetine sahip ve yetiştirdiği bir vatan evladı olarak, bunun hakkını her daim ödemeye çalışan birisiyim. Bu tarz yerlerde çalışmak için bu özelliklere sahip olmanız önemlidir.
Takdir edersiniz ki stresli anlarda ve izole çalışma ortamlarında ilişkilerin yönetimi en önemli yeri tutar. Bayram zamanı herkes güle oynaya iş yapar, ama gelin görün ki sınırlı şartları olan, duş almak/tuvalet gibi durumlar için suyunuzun dahi olmayışı, internetsiz telefonsuz, ıslak kumanyasız/yemeksiz, bazen elektriksiz ve gün ışıksız ortamlarda ve uzay simülasyonunda küçücük alanlarda çalışmak herkesin becerebileceği işler değildir.
İşte tam burada benim geçmişte Donanmada denizaltı firkateynler dahil yüzer unsurlarda, toprak parçası ve Güneş yüzü görmeden uzun süreli yaptığım denizaşırı görevlerin tecrübeleri titanyumdan değerli hale geliyor. Bu tarz fobilerinizin olmaması gerektiğini eklememe gerek yoktur sanırım.
Uzay görevlerinin en önemli engelleri, bu tarz insan faktörleri olarak görülmektedir. Ayrıca çok uluslu bir mürettebatta çalışacağınız için sizin de kazanım ve deneyimleriniz bu yönde yeterli olmalı. Uluslararası Uzay Üniversitesi gibi mezun olduğum Uzay Çalışmaları Programı formatındaki 40 ülkeden 40 kültürden 100 katılımcı ortamlarda çalışmış olma ile edinilen uluslararası, kültürlerarası, disiplinlerarası (international, intercultural, interdisciplinary) tecrübeler elzem yer tutuyor.
Özetle şu soruyu kendinize sormalısınız: Ay’a kısa süreli (örneğin bir hafta veya bir ay) veyahut Mars’a 9 ay süreliğine belki de süresi uzayacak bu kısıtlı şartlarda ki göreve gidecek olsanız yanınıza nasıl birisini ekip arkadaşı olarak almak/seçmek istersiniz?
– Bildiğim kadarı ile şuan doktora çalışması yapıyorsun. Doktora çalışman hangi bilimsel alanda? Ve hangi ülke ve kurumda?
Cevap:
Doktora çalışmamı, Brezilya Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE) bünyesinde, Uzay Jeofiziği alanında yürütüyorum. Araştırmalarım, Dünya, Ay ve diğer Güneş Sistemi gezegenlerimizin atmosferlerinde meydana gelen meteor fenomeni olaylarını ve bunların jeofiziksel etkilerini incelemeye odaklanıyor.
Özellikle Ay’ın ince atmosferi ile onun toprağı dediğimiz regolith – meteor ve uzay havası arasındaki ilişkiyi derinlemesine araştırıyorum. Bunun yanı sıra, Uzay Jeofiziği çerçevesinde, ülkemizin büyük yaralarından biri olan depremler konusunda da çalışmalar yaparak, tahmin ve önleyici stratejiler geliştirmeye yönelik çözümler sunmayı amaçlıyorum. INPE, bu alanlarda dünyanın en önde gelen araştırma merkezlerinden biri olup, geniş bilimsel altyapısı ve uluslararası iş birliği olanakları sayesinde, araştırmalarıma küresel ölçekte katkı sağlayacak veriler elde etmemi mümkün kılıyor. Umarım bu güzellikleri bir gün ülkemize getirebilir ve bizlerinde bu alanlarda söz sahibi olmamızı sağlarız.
– Tuğçağ, değerli hocam, hayatındaki nihai hedefin nelerdir?
Cevap:
Hayat için hedefin nihaisi yoktur hocam. Ancak bu hayat ve sonrası da yaşayacak fikirler ve basamaklar vardır ve olmalıdır da. Bunların şahsi ve milli sır olanlarının ise dillendirilmemesi etkisi sadece psikolojik bir destek değildir. Ancak vazifelerden bahsedebiliriz ki bunlardan sır olmayanlardan bir tanesi Ulu Başbuğ, Uçaksavarın Mucidi Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. “Kanatlı bir gençlik memleketin geleceği bakımından en büyük güvencedir. Bir gün batılı ayaklar Ay’da ayaklarının izlerini bırakacaklarsa, bunların arasında bir de Türk’ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek, aşamalar kaydetmek gerekir.” ifadesi bir emir, bir vazifedir. Ben bunları tanışmış olduğum Astronotlara anlattığım zaman hepsi bu kadar büyük bir vizyona ve liderliğine şok olup kalıyorlar.
Üzerine şunu soruyorum; Ay’a ilk adımı atan görev komutanı Neil Armstrong ve Apollo 11 ekibinin, uzay görevi sonrası Anıtkabir’i Atatürk’e minnet ziyareti ettiğini biliyor muydunuz? Evet şaşırdığınızı biliyorum. Çünkü Armstrong’un da sözleri ile o insanlık için büyük adım olan o mürettebatı, yani insanlığı Ayda Türkler Atatürk vesilesiyle kurtardı. Evet, Ay’a ayak bastıkları yıl (1969) özel bir uçakla Ata’nın huzuruna gelme nedeninin ATATÜRK’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği ilk uçak mühendisimiz Nejdet Eraslan’in oğlu Arsev Eraslan’in yazdığı manüel yazılım programı olmasaydı, bilgisayar programının bozulduğu Apollo 11’in Dünyaya geri dönemeyeceği olmasını her Türk gencinin bilmesi gerekir. Bu bilimsel akıl ve liyakat, o dönemin devlet politikası idi ve sonucunda insanlığı Ay’da bir Türk kurtardı. Bunu anlattığım zaman Astronotların saygısı Türklere ve Atatürk’e katlanarak artıyor. Üstelik onun Nobel Barış ödülü adaylık yönleri olan hümanist ve barışçıl gönlünü duyunca ise neredeyse bu insanların hepsi büyük bir saygı ve sevgi ile Türk olmak isteyecek hale geliyorlar.
Hatta tarihe barış getirmiş liderlerimizi, yiğitliklerimizi, kahramanlıklarımızı, bilim ve ilim adamlarımızı anlatınca ve ortaya koyulanları tümden görünce ise hakikate bir adım yaklaşma duygusu onları heyecanlandırıyor. İşte bu da bu vizyonun yan etkileri ve hedefleridir. “İnsanlık kurtarmak Türk’ün vazifesidir” sözü tarih öncesinde de tarih boyunca da kendini göstermiştir. Türkçeden çeviri olarak batı dillerinde “Gönül” kelimesinin karşılığı dahi yoktur.
Dünyanın ilk ve en kadim aynı zamanda en matematiksel yapısına sahip dilimizin köklerindeki bu Ölçü (matematik), Akıl ve Gönlü, insanlık için Barış için yeniden birleştirmek ve söylediğim gibi ve sanırım yeryüzündeki hayat perdesi kapanmadan önce şu an, tıpkı başta olduğu gibi şu son vakitlerimiz için söylediğiniz nihai hedefimiz bunlar olmalı bu dünya için.
– Seni ve çalışma alanını seven Türk Gençlerine tavsiyen nedir? Nasıl bir yol izlemeliler ki Tuğçağ Ağabeyleri gibi ulaşılması güç olan yerlerde olsunlar?
Cevap:
Estağfurullah, ulaşılması imkânsız bir hedef yoktur. Zor hemen başarılır, imkânsız ise biraz zaman alır. Bunlar hep doğru gayrete bağlıdır. Genç kardeşlerimiz bizim geleceğimiz. Onlara tavsiyem bu konuştuklarımızı okusunlar, okuyucuya vermek istediğimiz mesajları alsınlar.
İnternet çöplük vaziyette, bir bilginin doğrusuna ulaşmanın zor olduğunu bilsinler ve o bilgiye başka diller vasıtasıyla da ulaşmaya çalışsınlar. Sorgulayıcı beyne sahip olsunlar. Her söylenilene inanmayıp, doğruyu kendileri bulacak yapı ve ahlaka sahip olsunlar. Bir başkasının kendilerinden emin olmasına haiz olmanın önemini bilsinler.
Şan ve şerefle dolu geçmişine, tarihine ise sahip çıksınlar.
Bugün gençlerimiz banknotlarımızın ön ve de arka yüzündeki kıymetleri ve onların yaptıkları işleri dahi bilmiyorlar. Baksınlar okusunlar. Dünyayı yerinden oynatmak ve seyrini değiştirmek bir Türk için ne kadar kolay olmuş, bunun fakına varsınlar ve üzerlerindeki gücü fark etsinler. Ve en önemlisi de geçmişine ve geleceğine karşı sorumlu ve borçlu olduğunu bilerek vatanına, yaşama, insanlığa ve içinde bulunduğu topluma ve hatta galaksiye faydalı birisi olmaya çalışsınlar.
– Uzay Programları ve Ay Misyonu hakkında senden bilgi almak isteyenler (Üniversiteler-Liseler-Bilim İnsanları vs.) ile elektronik iletişim adresini paylaşmak ister misin? Seninle iletişim kurmak isteyenler, seninle nasıl iletim kursunlar?
Cevap: Özellikle sosyal medya platformdan “LinkedIn” hesabıma ulaşabilirler. Onun dışında elektronik posta adresimi buraya bırakayım.
– Bir Türk Bilim İnsanı olarak eklemek ve dikkat çekmek istediğin bir konu var mı? Özellikle “Türk Gençliğine”.
Cevap:
Başarıya giden yol akıldan ve bilimden geçer. Bizi diğer canlılardan ayıran özelliklerimizden birisi budur. Şu kurucu gök seçilmiş lider Atatürk’ün sözleri unutmasınlar “Hayatta en hakiki mürşit; ilimdir bilimdir fendir irfandır. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.”
“Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı.
Tanrının insanı yer ve içer.
İnsanın adamı düşünür ve yaratır.”
Tarihte, doğum öncesi ve sonrasında Türk milletinin kudretini aldığı Gök bağlılığı ile yüksek medeniyetinin her zaman dünya sosyetesine ışık tuttuğunun bilinmesi gerek. Türk gençliğinin, bugün bu kavramların birbiriyle çelişmediğini görenlerden olmasını isterim. “Adam olma” yolunda bulunduğu topluma bu minvallerde fayda sağlayacaklardır. Hepsine selam olsun.
Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nde Uzay Jeofiziği Alanında çalışmalarını halen sürdüren, ABD’nin Hawaii eyaletinde yürütülen NASA’nın İnsan Araştırmaları Departmanı’nın da (HRP) baş eğitimci olan Tuğçağ Dumlupınar Hocamıza bu güzel bilgiler için teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılarını diliyorum.
Gök Vatan’ın evlatlarına sonsuz sevgiler…
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com