Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinde de bir devletçik oluşturmak için Akdeniz’e kadar uzanan bir alanda etnik bir temizlik yapılması ABD/İsrail mahfillerinde hazırlanan stratejik bir projedir. Bunun için küresel güç ABD önce IŞİD’i sonra da PYD/PKK’yı kullanmıştır.
2011 yılında tezgâhlanan iç savaş sırasında etnik temizliğe tabi tutulan Suriyelilerin eşi benzeri az görülen kitlesel göç dalgalarıyla Türkiye karşı karşıya bırakıldı.
Suriye’den Türkiye’ye boca edilen kitleler PYD/PKK’ya alan açmak için yapılan etnik temizlikten başka bir şey değildi. En azından Suriye iç savaşı böyle bir sonucu doğurmuştur.
Türkiye, topraklarına giren milyonlarca düzensiz göçmenin sorunlarıyla uğraşırken Suriye’nin kuzeyinde PYD/PKK/ABD/BAE/İsrail el ele vererek Türkiye’ye giden halkın boşalttıkları alanda bir butik devlet inşa etmek için gerekli olanları yapıyorlar.
ABD’nin bölgeye onbinlerce TIR silah ve mühimmat yığması butik devletin güvenliğini, Suriye’nin petrol bölgelerine el koyarak elde ettiği gelirin de oluşturulan butik devletin giderlerini karşılamak için kullanıldığı açıktır.
Bu yüzden olacak ABD’li yetkililer Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de kalması gerektiğini söylüyor. AB raporlarında da Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin kalıcı olması üzerine hesapların yapılması gerektiğinden söz ediyor.
Bu noktada cevaplanması gereken soru şudur: Türkiye altı milyonu bulan Suriyeliyi Türkiye’de tutarak PYD/PKK’nın amaçlarına rahatça ulaşmasına hizmet mi edecek yoksa göçmenlerin topraklarına barış içinde dönmelerini sağlayarak ABD ve PYD/PKK’nın heveslerini kursaklarında mı bırakacak?
Göçmenler kalsın/gitsin diyenler!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize sığınan Allah’ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız” diyor.
Gazeteci Nagehan Alçı, “Göçmenler bu ülkede yaşayacak, üretecek, kazanacak ve katkı sağlayacaklar. Şu anda da Türkiye tam bir ekonomik kriz yaşamıyorsa bunun sebebi sayıları 5 ila 7 milyonu bulan, bu ülkede akıl almaz bir çalışkanlıkla üreten ve kazandığını da burada harcayan göçmenler. Göçmenlerin Türkiye’nin üzerine yük olduğu çok büyük bir yalan.”
Böyle bir tespit ancak Ekonomik Nobel’le (!) değerlendirilir.
AKP’li Yasin Aktay, “İşverenler, yatırımcılar, sanayiciler Suriyelilerden çok memnun. Çok önemli bazı yerlerde Suriyelileri çekin, bu ülke ekonomisi çöker.”
Bunu duyanlar Adana tabiriyle “yav he he” diyerek geçsinler.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, Mülteciler “bazı şehirlerde sanayiyi ayakta tutuyorlar. Gaziantep sanayisine gidin yüzbinlerce insan en ağır ve en zor işlerde çalışıyorlar. Kayseri sanayisinde de öyle. İşçi bulamıyorlar, bu adamlar çalışıyor.”
Bu durumda Özhaseki gibileri geçici sığınmacıları istismar etmekten ve ülke sanayisini onlara emanet etmekten sorgulanması gerekir.
Bu cenahtan en sağduyulu açıklama ise Şamil Tayyar’dan geldi: “Türkiye, ‘Atalım, kovalım’ efelenmesiyle, ‘Çökeriz, biteriz’ yanılsaması arasına sıkıştırılamaz. Fazla vergi gibi saçmalıklara mahkûm edilemez. Makul çözüme ihtiyaç var. Herkes katkı sunmalıdır” dedi.
Muhalefet tarafından ise en tartışmalı söylem Bolu Belediye başkanı Tanju Özcan’dan “yabancı uyruklu kişilerin su faturası ve katı atık vergisi ücretlerine 10 kat zam yapılacağı” yönündeki açıklamasıyla geldi.
Demek ki öfke aklın yerini alınca insanlara bir şeyler oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ise “Suriyeliler bizim akrabalarımız ama onlar doğdukları topraklarda mutlu olurlar. Suriyeli kardeşlerimizi, huzur içinde kendi ülkelerine göndereceğiz.”
Türkiye’nin en temel ve stratejik sorunlarından biri haline dönüşmüş olan “geçici sığınmacı” sorunu karşısında söylenenler akıl almaz düzeydedir. Suriyeliler yük değil imkân sağlıyormuş, sanayiyi ayakta tutuyormuş, ekonomik krizi önlüyormuş vb. söylemleri edenlerin bu ülkenin kaderine hükmetmeleri bu ülkenin en büyük talihsizliğidir. Bu sözler bir kez daha iktidarlar halk tarafından iş başından uzaklaştırılmadan önce akıllarının başlarından uzaklaştığını göstermektedir.