Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye dediğimiz topraklar üzerinde yaşayan Türk Milleti, enteresan bir süreçte ilerliyor.
Halkımızın geneli tarih bilgisinden yoksun olduğu için bu sürecin varacağı noktadan habersiz!..
Bu sebeple geçmişte yaşananlar ile bugün yaşananlar arasında bir bağ kuramıyor ve başına gelecekleri süzemiyor.
Hâlbuki milletimiz genel olarak tarih bilgisi ve şuuruna sahip olsa idi günümüzde karşılaştığımız sorunların 100 yıl ya da daha öncesinde de başımıza geldiğini çok rahatlıkla görürdü.
Türklerin, Atatürk’ten bu yana düzenli ve sürekli azalan etkisi, devlet üzerinde sona ermiştir, diyebiliriz. Yani işin hüküm cümlesi, varlığı Türk Milletine dayalı, milli bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nde Türklerin etkisi sıfırlanmıştır.
Nasıl ki; Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin isteği ve baskısı ile adı geçen ülkelere bağlı kanı bozuklar nazır yapılıyorsa, bugün de kimlerin görevli olduğuna bakıp pek farklı bir durumda olmadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hatta hatırlarsanız, muhteşem denilen ve özlem duyulan Osmanlı, öyle bir çöküş yaşamıştır ki; Türk Ordusu’nun başına bir Alman, genelkurmay başkanı olarak getirilmiştir.
Bugün de adının önüne “İngiliz” yakıştırması yapılan bakanlar, Türkiye’nin tamamının pkk ve barzani bayrakları ile kaplı olduğu haritaları sanal âlemde retweetleyebilmektedir.
Ülkemizdeki; siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel karakterli tüm olumsuz gelişmeler, bize tarih içinde yaşadığımız kötü olayları yeniden yaşama ihtimalimizin yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu noktada, Türk toplumunun en dinamik gücü olan ve yarınları emanet edeceğimiz gençliğimizin durumunu sorgulamak istiyorum.
Türk Milletinin nüfusu büyük oranda gençlerden oluşmaktadır. Bu bizim için doğru değerlendirildiğinde büyük bir avantajdır.
Gençlerimizin olan biteni yakından izlediğini düşünüyorum. Gelişmelerden onları soyutlamak mümkün değildir. Ülkemizde meydana gelecek olumlu veya olumsuz gelişmeler, onların yaşamını doğrudan etkileyecektir.
Ülke, tartışmasız bir kültürel ve ahlaki yozlaşma içindedir. Ekonomik dengeler ve gidişat bozuktur. Gençler arasında işsizlik çok yüksektir. Terör karşısındaki zaafiyet; güvenliği ve huzuru alenen tehdit etmektedir.
Üniversitelerimiz pkk baskısı altındadır. Gençlerimiz eğitim yaparken sıkıntı çekmekte ve büyük zorluklar yaşamaktadır..
Anne ve babaların gözü kapıda, kulağı ise telefonun zil sesindedir. Sabah yolcu ettikleri evlatlarının, okul veya işinden sağ salimen eve dönüşlerini, korku ve endişe içinde beklemektedirler.
Üniversitelerde pkk’ya veya diğer dış odaklı marjinal örgütlere hizmet edenlere karşı, adına “Ülkücü” dediğimiz Türk Milletinin gencecik evlatları, canları pahasına da olsa bir mücadele vermektedir. Ancak bu yetmez! Gençliğimiz bu mücadeleye top yekün katılmalıdır.
Türk Milletinin karşı karşıya olduğu sorunlar; “Ülkücü” diye tanımladığımız gençlere veya insanlara ait olan sorunlar olmayıp doğrudan hepimizin mensup olduğu Türk Milletine ait olan sorunlardır. O halde bu hayati sorunların çözümü sadece bir zümreye bırakılamaz. Hepimiz elbirliği yaparak, taşın altına elimizi birlikte koymak zorundayız.
Gençliğimiz bilecek ki; tüm kötülükler sadece “Ülkücülere” değil Türk Milletine yöneliktir. Yani yaşadığımız tüm olumsuzluklarda Türk Milleti dolayısıyla gençliğimiz taraftır. Öyle ise gençliğimizde taraf olmalıdır.
Tarihte örneklerini gördüğümüz bu büyük saldırının def edilebilmesi için; gençliğimiz birleşmeli, ülkesine ve demokrasiye sahip çıkmalı, 7 Haziran’da sandığın sahibi olarak “Ben varım” diyebilmelidir.
Gençliğimiz böyle yaparsa aslında kendi kendine sahip çıkmış olacaktır.
Unutulmasın ki; Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğimize emanet etmiştir. Susan, sinen ve korkak bir gençlik ülkenin sahibi olamaz. Elbette Türk Milleti için “Ülkücü Gençlik” önemlidir. Ancak Ülkücü Gençliğin, hiç çekinmeden canını verdiği değerlerin yanında durmak, fiilen veya lisanen ya da bunlar olmuyorsa kalben onlarla beraber olmak gençliğimizin geri durmaktan imtina edemeyeceği bir vazifesidir.
Bilin ki; bi taraf olan bertaraf olacaktır. Yarınlarınızı, bertaraf olmuş insanlar olarak heba etmeyin. Gençler olarak, ülkenize ve Türk Milletine sahip çıkın! Aslan parçası Fırat’ın boşa ölmediğini dünya aleme ispat edin…