Kurumsal bir bakış açısı!
Türkiye’nin çok genç bir nüfusu var. Bu nüfus şu an için bir avantajmış gibi gözükse de iyi değerlendirilemediği takdirde büyük bir handikap olarak karşımıza çıkacakmış gibi duruyor…
Günümüzde 18-30 yaş arasındaki Türk gençliğinin başka ülkelere ve özellikle Avrupa başta olmak üzere ABD, Kanada, Avustralya gibi ülkelere göç ederek yerleşmek istediği konuşuluyor.
Bu Türk Milletinin ve Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir tehlikedir ve böyle bir algının yaratılmış olması da tesadüf değildir.
Gençler; bazı mihraklar tarafından sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan şartlar oluşturulmak suretiyle Türkiye’den göç etmeye zorlanmaktadır. Böylece nitelikli nüfusu azalacak olan Türkiye’ye kolayca el koymak, sevk ve idare etmek daha mümkün hale gelir diye düşünüyor olmalılar.
Bu nedenle, ne yapıp edip mutlaka gençlerimize rahat, mutlu, huzurlu ve güvenli bir ülke yaratarak onları Türkiye’de yaşamaya ikna etmeliyiz.
Ayrıca onların bu bilince varmalarını ve çağımızın bir handikabı olan bireysellikten sıyrılarak toplumcu bir anlayışla Türkiye’ye sahip çıkmalarını sağlamalıyız.
Ancak bunları başarabilmek için öncelikle onları anlamaya çalışmalı, bunun için de, onlarla iletişime geçmeliyiz. Bu da yetmez; gençlerin bilgi ve enerjilerinden faydalanıp, liyakat-ehliyet-kabiliyet üçlemesine dayanarak onlara görev ve sorumluluklar vermeli ve de bir şekilde önlerindeki tüm engelleri süpürerek her şeyi hem kendileri için hem de memleket için zevkle yapmalarını sağlamalıyız.
Türk gençlerinin hangi nedenle olursa olsun terk ederek gittiği bir ülke artık Türk Milletinin Türkiye’si olamaz. Onun için onları burada tutmak ve yaşatmak biz “Sözümüz Var Hareketi”nin mensuplarının en öncelikli görevi ve amacıdır.
Sosyolojik literatür, 1980 yılı öncesinde doğanları “X” kuşağı, 1981 ila 2000 yılları arasında dünyaya gelenleri “Y” kuşağı, 2000 yılından sonra doğanları da “Z” kuşağı olarak adlandırıyor.
Bu kuşaklar birbirinden farklı olsa da birbirini tamamlayan benzer özellikler gösteriyor. Biz bu konuya yerel ölçekli yani Türkiye açısından bakıyoruz. Bizim gençlerimize bakış açımız, onlara öncelik veren yerli ve milli bir bakış açısıdır.
Bu gençlik sosyal sorumluluk taşıyan, özgüveni yüksek, farklılıkların bilincinde, teknolojiyi kullanan, değişime ve yeniliklere açık, adaletsizliğe şiddetle karşı, özel yaşama bağlı, planlamacı ve hedef odaklı bir gençliktir.
Yine bu gençlik kolay eleştiriden haz etmediği gibi, kendini her şeyi yapabilecek vasıfta gören bir gençliktir.
Zihinsel açıdan önceki nesillere göre daha hızlı bir gelişim göstermekte ve bağımsız karakterinin çıkışını da özgür davranışları, hoşgörüşü ve bilgisi ile dışa vurmaktadır. Bunlar ülke ve millet yararına değerlendirilmesi gereken olumlu özelliklerdir.
Türk gençliği son elli yılda gelir dağılımı adaletsizliğinden, iç ve dış göçlerden, varoş yapılanmalarından, alt kimlik mücadelelerinden, sınav travmalarından, işsizlik kaygılarından, devletin ve iktidarların yanlış uygulamalarından çok etkilendi…
İş öyle bir noktaya geldi ki; her 100 gencimizden yalnızca 31’i gelecek beş yılda kendi hayatının, 25’i de ülke hayatının daha iyi olacağına dair umut taşıyor. Bu, hep birlikte tersyüz etmemiz gereken vahim bir tablodur.
Ayrıca siyasal iktidarların gençlerin alın teriyle başarılı olma hayallerini yıktıklarını gözlemliyoruz. Aslında bu tür politikalar sadece gençlerin değil ülkenin geleceğini de gölgelemesi bakımından oldukça düşündürücüdür.
Gençlerin ülkeyi terk etmek ve uzak diyarlara göç etmek istemelerinin altında, özellikle 18-30 yaşları arasında yaşadıkları koşullar nedeniyle yaşam heyecanlarının törpülenmesi ile mücadele azimlerini kaybetmeleri yatıyor. Başka ülkelerde garantili, güvenli ve huzurlu bir yaşam bulacaklarını düşünüyorlar.
“Sözümüz Var Hareketi” olarak gençlerin psikolojilerini yaşamlarının başında sakatlayacak her türlü koşulun bu ülkede mevcut olduğunu peşinen kabul ile gençlere bunları birlikte değiştirmek için beraber çalışmak istediğimizi açıkça beyan ediyoruz…
Türkiye gerçeğine göre her 100 gencin yalnızca 5’i bir sivil toplum kuruluşuna üye, 15’i de okullarındaki çeşitli kulüplere katılıyor, 80’i ise hiçbir örgütlenme deneyimine sahip değil. İşte gençliğimizin %100’nü “Sözümüz Var Hareketi” ile “sivil siyaset”in içine çekmek düşüncesindeyiz.
Çünkü her ne kadar gençliğimizin özgürlük ve eşitlik talepleri, çevre duyarlılıkları, sivillik ve eylem arzuları yüksek olsa da bizim kuşakların örgütlenme ve adanmaya dayalı siyaset anlayışından çok uzaklar ve hatta böyle bir siyaseti haklı nedenlerle red ediyorlar.
Böyle düşünen ve davranan bir gençlikle orta yolu bulmak, birlikte çalışmak ve yapmak ve de bu sayede onları Türkiye’nin geleceğinin sahibi olarak etkin ve yetkin bir hale getirmek zorundayız.
Biz yetişkin kuşağın yaşamımıza hâkim olan siyaset anlayışının temeli, devleti yönetmek için geliştirilen “güç oyunları“ndan ibaretti. Günümüz siyaseti ise her alanda “hayata dokunmak” olarak beliriyor. Unutmayalım ki, gelecek on yılda gençler toplam nüfusun üçte birinden fazlasını oluşturacak. Bizler bu gençliğin önünü açmakla mükellefiz.
Atatürk nasıl bu ülkeyi biz Türk gençlerine emanet etti ise bizler de Türkiye Cumhuriyeti’ni yeni nesil Türk gençliğine aynı güven duygusu ile emanet etmeyi başaracağız.
Gençler; bu çağrımızı cevapsız bırakmayınız! Biz sizleri anlıyoruz sizlerin de bizi anlamanızı bekliyoruz.
Türkiye’yi bırakıp hiçbir yere gitmek yok!
Size bu ülkeyi sorunları minimize edilmiş bir şekilde, rahat, mutlu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşanan bir ülke olarak bırakmak istiyoruz.
Gelin sessiz kalmayın! Size uzatılan bu eli karşılıksız bırakmayın. Çünkü bizim en başta, gençlere “sözümüz var”!