Sevgili Barış Terkoğlu, Haberiniz.com.tr’ye hoşgeldiniz. Mahrem, Metastaz (1) ve şimdi de Cendere… İki Barış’tan (Terkoğlu ve Pehlivan), Türkiye’nin gizli kalmış gerçeklerini aydınlatan 3 kitap…
Yeni kitabınız Cendere meclis gündemine girdi. Girme sebebi de CHP’li Belediye Başkanı İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasındaki AKP’li Bakan.
İYİ Parti İzmir milletvekili Aytun Çıray, “Adalet Bakanı’nın, ‘Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun’ cümlesini samimi olarak sarf edip etmediği ortaya çıkacaktır. Söz konusu iddiaya göre, FETÖ üyeliği ve örgüte finans sağlamak suçlarından tutuklu Erkan Karaarslan, Sincan Cezaevinde kendisi aleyhinde tanıklık yapan Serhan Seyhan adlı gazeteci ile görüştürülmüştür. Bu görüşme hukuk devleti ve demokrasi adına çok vahimdir. Çünkü; Seyhan’ın bu tür bir ziyaret yapabilmesi için hiçbir objektif hukuki gerekçe yok. Gizli tanık Seyhan’ın, Erkan Karaarslan’a o tarihte henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Ekrem İmamoğlu’yla, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Özlem Çerçioğlu’na yolsuzluk ve usulsüzlük isnat ve iftiraları yaparak özgürlüğüne kavuşabileceği yolunda çok ahlaksız ve kirli bir teklifte bulunduğu iddiası aydınlatılmalıdır” dedi.
Çıray, Cendere isimli kitabınızda yer alan iddialar hakkında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yanıtlaması için Meclis’e önerge de verdi.
BARIŞ TERKOĞLU: Evet, Aytun Çıray’ın anlattığı mesele bizim kitabımızın birinci bölümü. Ve bu bölüm FETÖ davalarından tutuklu olan Erkan Karaarslan’ın cezaevinden çıkmak için bir şantaja maruz kaldığını anlatıyor.
Bu şantaj öyle bir şantaj ki bugün belediye başkanı olan iki isme dayanıyor. O isimlerden biri Ekrem İmamoğlu, diğeri de Özlem Çerçioğlu. Erkan Karaarslan’a bu iki isim aleyhinde konuşması durumunda serbest kalabileceği vaat ediliyor.
HANDE KARACASU :Barış Bey, Erkan Karaarslan’a Ekrem İmamoğlu ve Özlem Çerçioğlu’na iftira atması için teklif götüren o bakan kim?
BARIŞ TERKOĞLU: Erkan Karaarslan’a o teklifi yapan bakan, kitabımızda da belirttiğimiz gibi Bekir Pakdemirli. Bunu bir kaç kaynaktan doğruladık. Bu iddiayı bizzat Bekir Pakdemirli’ye sorma şansımız da oldu ama sorularımıza yanıt vermedi.
HANDE KARACASU: Görüşme nasıl olmuş?
BARIŞ TERKOĞLU: 16 Mart 2019’da yani yerel seçimlere 2 hafta kala Bahçeli ve Erdoğan’ın ortak mitinginden 1 gün önce İzmir’de tarihi bir kurumun merkezinde Erkan Karaarslan’ın avukatıyla Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de olduğu bir kaç kişilik bir görüşme yapıldı. Ve bu görüşmede Erkan Karaarslan’ın avukatına daha önce Erkan Karaarslan’a da yapılan teklifler yinelendi. Dediğim gibi biz bunu birkaç kaynaktan doğruladık. Bekir Pakdemirli’nin kendisine de sorduk ancak cevap alamadık.
HANDE KARACASU: “Gavs istesin ailemi keserim” … Bunu bir polis müdürü söylüyor. Emniyet içinde böyle biatçı ve gözü kör bir yapı… Ama altında bambaşka bir hikaye var anlatır mısınız ?
BARIŞ TERKOĞLU: Kitapta adını biraz kısaltarak verdik o müdürün. Kamuoyu aslında yabancı değil. Hatırlayın; biz Metastaz kitabında İzmir’de FETÖ borsası olaylarını anlatmıştık ve orada FETÖ borsasından ifadeye çağrılan bir polis müdüründen bahsetmiştik.
Bu polis müdürü bir şekilde kızağa çekildi. Ancak bu müdür karşımıza bir kez daha çıktı.
Emniyet Manisa’da bir aracı durdurarak arama yapıyor ve aramada büyük miktarda uyuşturucu madde bulunuyor. 2 kilo civarında skunk denilen madde. Bir de bakıyorlar ki arabadakilerden birisi aynı emniyet müdürü.
Elbette emniyette de her yerde olduğu gibi çürük elmalar olabilir. İşin enteresan tarafı, bu şahıs söz konusu durumu içici olduğunu söyleyerek açıkladı ve ilk duruşmada serbest kaldı.
“FETÖ’ye bulaşmış, uyuşturucu götürürken yakalanmış bu insana sağlanan imtiyazın sebebi nedir?” diye araştırınca bunun menzil cemaati ile bağı olduğunu gördük. Öyle bir bağdı ki bu; “Gavs istesin ailemi keserim.” diyecek kadar menzil yapılanmasına bağlıydı.
HANDE KARACASU: Diyanet’in gizli tarikatlar raporu olduğu nasıl çıktı ortaya ? Raporun ortaya çıkmasının bir maliyeti oldu mu ?
BARIŞ TERKOĞLU: Gizli tarikatlar raporu kamuoyunun önüne çıkmadan önce aslında aylarca WhatsApp gruplarında dolaştı. Nasıl ortaya çıktı diye sordunuz ya, aslında rapor ortaya çıkmadı, özellikle sızdırıldı.
Zira Diyanet’in raporu öyle anlaşılıyor ki, belirli tarikat ve cemaat gruplarını hedef alıyordu. Bu tarikat ve cemaat gruplarının içinden belli isimler, bu raporu sızdırarak hem tarikat ve cemaatlerde “yapılar tasfiye ediliyor” paniği yaratma çabasına girdiler hem de bu raporu hazırlayan unsurları tasfiye etmeye uğraştılar.
Enteresan olan, bu sadece Diyanet’in içerisinde olduğu bir süreç değildi. Mesela Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez şu ifadeleri kullandı; “ O raporun şahsımla herhangi bir ilişkisi yoktur. Rapor daha çok bir istihbarat dilini andırıyor. Bir ilmi rapor olarak görmedim.”
Mehmet Görmez bu işin sadece bir Diyanet meselesi olmadığını, kendisinin ifadesiyle istihbarat meselesi olduğunu söylüyor.
Nihayetinde bu sürecin içinde yaşanan kavga, öyle görünüyor ki hem Mehmet Görmez’in hem de Din İşleri Yüksek Kurulu Cenksu Uçer, Hüseyin Yılmaz gibi isimlerin yani raporu hazırlık sürecine götüren veya raporun hazırlanmasında emeği olan isimlerin tasfiyesine sebep oldu.
HANDE KARACASU: Barış Bey, kitapta uyuşturucu baronu Zindaşti olayına da değindiniz. Ama mesele Zindaşti’nin de ötesinde baronları kurtaran “sihirli eller dizisi” aslında. Kim bu dizinin kahramanları ?
BARIŞ TERKOĞLU: Biliyorsunuz kitabımızdan kısa bir süre önce Timur Soykan’ın “Baronlar Savaşı” kitabı çıktı. Bu kitapta gördük ki İstanbul’un göbeğinde baronlar cinayetler işliyorlar ama ne hikmetse birileri bu cinayetleri ya soruşturmuyor ya soruşturmak istemiyor ya da soruşturduğunda aslında bu cinayetin etrafında dönen ilişkileri çok da sorgulamıyor .
Ne demek istiyorum? Yani baronlar savaşı yaşanıyor ama bu baronlar aynı zamanda Afganistan’dan Avrupa’ya kadar uyuşturucu taşıyan bir sistemin parçaları. İşte bunun sorgulanmamasında bir bit yeniği aramak zorundayız. O da nedir ? Öyle görünüyor ki bu sistem kendisine sadece kimi baronları ve onların tetikçilerini birer parça seçmemiş. Kimi siyasetçileri, kimi istihbaratçıları hatta daha yakından bakarsanız kimi emniyet ya da yargı görevlilerini de kendisine maşa etmiş.
Timur Soykan’ın kitabında anlatılan Zindaşti’nin İstanbul’daki mahkemeden serbest kalmasında Burhan Kuzu’nun etkisi zaten medyaya düşmüştü. Ancak Burhan Kuzu’nun telefon açtığı hakim Cevdet Özcan İstanbul’dan sürgün edildikten sonra , Erzurum’da göreve geldiğinde ne gördük biliyor musunuz ? Erzurum’daki uyuşturucu soruşturmasına bakan hakim İstanbul’da Zindaşti’yi serbest bırakan hakim. Bu hakime Türkiye’nin en büyük uyuşturucu davası verilmiş.
Size şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’de sıradan vatandaşın aradığı” adalet”, maalesef ama maalesef eğer paranız varsa, eğer bu ülkede hatırlı bir mafya grubunun mensubuysanız, eğer siyasetçilerle ilişki kuran karanlık bir yapıysanız o kesim tarafından satın alınabiliyor.
Elbette “satın alınıyor” derken ironi yapıyorum çünkü ”adalet” alınıp satılan bir şey değildir. Ancak yaptıkları hukuksuzluğun karşılığını bir şekilde cezasız olarak geçiştirebiliyorlar.
O yüzden kitabın içeriğinde de görülüyor ki bu insanlar siyasetin etkin unsurlarıyla da çok yakın ilişki içindeler.