FETÖ’ye Neden Aldanmadık?

 

FETÖ lideri Fethullah GÜLEN’in adını ilk 70’li yıllarda işittim. O zaman şimdiki gibi video vs. yoktu. Televizyon dışında en modern elektrikli araç radyo ve teyp idi. Fethullah GÜLEN ve diğer tarikat-cemaat liderlerinin vaazları teyp kasetlerine  kaydedilir, sonra çoğaltılarak elden ele dolaştırılırdı. Yaşça benden büyük bir imam, bana ve birkaç arkadaşıma GÜLEN’in kasetlerini dinletmek istedi.  İmamın kaset propagandası yapmak istemesine karşı “Fethullah Hoca, gerçekten vatansever ise neden bizim mücadelemize destek vermiyor?” sorusunu yönelttim. İmam, kemküm etti,   mantıklı bir cevap veremedi. O günden sonra kaset propagandacılarndan  uzak durdum.

 80’li yıllarda Fethullah GÜLEN’in arandığına, ancak yakalanamadığına dair haberleri basından ve televizyondan öğreniyorduk.  80’li yıllarda Fethullah GÜLEN taraftarlarıyla bir temasım olmadı.

1991 yılında (Öğretmenlik görevini ifa etmekte iken) Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi hizmetiçi eğitim kursuna katıldım. Kurs  Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi’nde veriliyordu. Kursta görevli çok sayıda Fethullahçı İlahiyat Fakültesi mezunu hoca vardı.   Fethullahçı Hocalar, kurs saatleri dışındaki sohbetlerimizde   sürekli ANAP propagandası yapıyorlardı. “Yanlış ata oynamayın.” diyorlardı. Onlara göre ANAP’ı desteklemek doğru atı tercih etmek, diğer partileri desteklemek ise yanlış ata oynamaktı. Kendilerini dindar olarak nitelendiren bu insanların ANAP propagandası yapması bana çok garip gelmişti. Çünkü, ANAP, liberal bir partiydi. Bunun dışında o yıllarda ANAP, Demirel tarafından yolsuzluk kaynağı olmakla suçlanıyordu ve bu suçlama halk üzerinde etkili oluyordu.

1991 yılından sonra da Fethullahçılar’la  temasım olmadı. Uzaktan Fethullahçılar’ın yurt içinde dersane ve okullar açmakla birlikte Rusya’da ve bağımsızlığını yeni kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde de okullar açtığını işitiyorduk. Yurt dışında açtıkları okullar Türkiye’nin başarısı gibi takdim ediliyordu. 28 Şubat 1997 tarihinden sonra Fethullahçılar üzerinde de baskı uygulanmaya başlanmıştı. İşin içyüzünü bilmediğim için diğer sade vatandaşlar gibi ben de Fethullahçılar üzerinde uygulanan baskıyı onaylamıyordum. Ama, kafamda  biraz şüphe vardı. Bu şüpheleri gidermek için yazılarını severek okuduğum milliyetçi bir yazara telefon açtım. Epey uzun bir görüşme yaptık. O yazar,  Fethullah GÜLEN Cemaati’nin yurt dışında açtığı okullarda eğitim dilinin Türkçe olmayıp İngilizce olduğunu, bu okullarda maaşları ABD tarafından ödenen, kırmızı ABD pasaportlu öğretmenlerin de çalıştığını anlattı. Kırmızı pasaportu, diplomatlar ve diplomat kılığındaki casuslar kullanır. Bu öğretmenler diplomat olmadığına göre mutlaka casustu. Fethullah GÜLEN Cemaati’nin okullarında diplomat kılığındaki öğretmenlerin çalışıyor olması beni dehşete düşürdü. O günden sonra Cemaat’ten tamamen uzak durmaya karar verdim. 2000’li yıllarda Rusya, ülkesindeki Fethullah GÜLEN Cemaati’ne bağlı tüm okulları kapattı. Kapatmanın gerekçesi bu okulların ABD namına casusluk yapmaları idi. Bu olay, Fethullah GÜLEN ve cemaati hakkındaki kanaatimi pekiştirdi.

2000’li yıllarda Cemaat’in elemanları, beni Zaman Gazetesi ve Sızıntı Dergisi abonesi yapmak, kurban bağışı almak için uğraştılar. Ama, tüm taleplerini reddettim.

2009 yılında  öğretmen okulundan     arkadaşların üye olduğu bir  internet sitesine   üye oldum. Site üyeleri arasında ülkücüler çoğunlukta olmakta birlikte sol görüşlü ve değişik cemaat ve tarikatlara mensup arkadaşlar da vardı. Site üyelerinden isteyenler fıkra, hatıra, sosyal ve siyasi içerikli yazılar yazıyorlardı. Ben de ara sıra siyasi içerikli yazılar yazıyordum. Bir gün bir arkadaş Fethullah Gülen Cemaati okullarını eleştiren bir yazı yazdı. Bir başka arkadaş bu yazıya şiddetle muhalefet etti. Muhalefet etmekle kalmadı sitede bu şekilde Cemaat’i eleştiren yazılar yazmanın yasak olduğunu ima eden cümleler kullandı. Tabi ki, ben buna şiddetle karşı çıktım. O arkadaşa Cemaat’in avukatlığını yapmaması gerektiğini bildirdim. Bu defa bu arkadaş bana neredeyse düşman kesildi.

Cemaat’in avukatlığına soyunan arkadaşın bu tavrı beni tahrik etti. İnternette Fethullah Gülen’le ilgili araştırma yapmaya başladım. Bu araştırmalarım sonucunda çok önemli bilgilere ulaştım. Bu bilgileri kullanarak Fethullah GÜLEN hakkında 6 tane yazı yazdım. Bu yazılar Cemaat’in avukatlığını yapan arkadaşla münasebetimizin iyice gerilmesine sebep oldu. Cemaat’in avukatlığını yapan kişi artık fiilen benim  yazmamı engellemeye çalışıyordu. Ben, bu durumu site üyesi arkadaşlara şikayet ettim. Ama, arkadaşların neredeyse tamamı sessiz kalmayı tercih etti. Bunun üzerine 2010 yılının sonuna doğru siteden ayrıldım.

İnternet sitesinden ayrıldıktan sonra 2011 yılı başlarında halen yazdığım haberiniz.com tr. internet sitesinde yazmaya başladım. Yukarıdaki paragrafta söz ettiğim 6 adet yazıyı “Fethullah GÜLEN’le İlgili Cevaplanması Gereken Sorular” başlığıyla  yayınladım. Yazılar halen site arşivinde mevcuttur. Merak edenler arşive girerek bakabilir.

2011 yılından sonra Fethullah GÜLEN’in ve cemaatinin masum olmadığını, çok tehlikeli işler yaptığını, dünyanın birçok ülkesinde açtığı okullarda ABD’nin propagandasını yaptığını, bu sebeplerle Fethullah GÜLEN Cemaati’nden uzak durulması gerektiğini dilimin döndüğünce tanıdığım kişilere anlatmaya çalıştım. Anlattıklarımı ciddiye alanlar olduğu gibi  duymazlıktan gelip ciddiye almayanlar da oldu.

Sonuç olarak Fethullah GÜLEN Cemaati, bugünkü adıyla FETÖ, beni ve benim gibi davranan kişileri aldatamadı. Ancak, yüzbinlerce vatan evladını aldattı ve kirli amaçları uğrunda kullandı. FETÖ’nün aldattığı on binlerce insan halen cezaevlerinde tutuklu. Yüzbinlercesi ise işinden, ekmeğinden oldu. FETÖ, bu insanları “Allah, din, peygamber” , “Allah rızası için çalışıyoruz.” , “Din uğruna Müslüman gençlik yetiştiriyoruz.” söylemleriyle aldattı.

Şimdi, burada sorulması gereken sorular şunlar:

1- FETÖ, beni ve benim gibi davranan kişileri neden aldatamadı?

2- Yüzbinlerce insan FETÖ’ye neden aldandı?

 

1. Sorunun Cevabı: Ben ve benim gibi davranan kişiler, aklımızı kullandık. Olaylara duygularımızla, zanlarımızla değil, akıl gözümüzle baktık. Bize anlatılanları peşin kabul veya reddetmedik. Düşündük, araştırdık, inceledik, sorguladık; ondan sonra nihai kararımızı verdik. Böyle davrandığımız için FETÖ’nün gizlemeye çalıştığı karanlık yüzünü gördük ve  aldanmadık.

2. Sorunun Cevabı: Maalesef, yüzbinlerce insanımız aklını kullanmadı. Olaylara akıl gözüyle değil, duygularıyla ve zanlarıyla yaklaştılar. Kendilerine anlatılanları peşin kabul ettiler. Düşünmediler, araştırmadılar, incelemediler, sorgulamadılar. Bu sebeplerle FETÖ’nün karanlık yüzünü göremediler ve aldandılar.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!