FETÖ 40 yılı aşkın süre boyunca hoşgörüden, demokrasiden yana, sivil ve milli bir hizmet hareketi olan yüzünü gösterdi. Ancak 15 Temmuz akşamından itibaren yaşananlar bu hareketin sivil faaliyetlerinin kandırmaca, göz boyama olduğunu, TSK, emniyet içinde örgütlenmesinin maske ve kılıf olarak kullanıldığını ortaya koydu. Sivil ve milli bir hareket Gazi Meclis’i bombalayabilir mi? Bu vatanın evladı Gazi Meclis’e bomba yağdırabilir mi? Darbeye karşı çıkan kadın, erkek ayırmadan, sivil, silahsız vatandaşların acımasızca katledilmesi de FETÖ’nün milli hassasiyetlerden ne derece uzak olduğunu gözler önüne serdi. İnsanlarımız kendi ordusuna ait tankların altında ezildi, kendi askerleri tarafından kurşunlandı.
Dünyadaki darbeler incelendiğinde, önce genellikle ekonomik, finansal, sosyal kaos dönemleri olduğu görülür ve böyle bir dönemde darbe olduğu gözlemlenir. FETÖ darbesinden önce böyle bir kriz ve kaos ortamı yoktu. Bu Talat Aydemirin 22 Şubat 21 Mayıs’taki darbe girişimiyle benzerlik göstermektedir. Bunlara literatürde saray darbesi denmektedir. Bu darbenin ekonomik, sosyal, finansal, terör gibi toplum temeli yoktu.
Milli birlik ruhunu diri tutacak adımlar atılmadıkça, kurumların rehabilitasyonu yapılmadıkça, bu yeni terör dalgasıyla mücadele edilemez. Yalnız terör örgütleriyle değil terörle ve radikalleşmeyle de mücadele edilmedikçe yüreğimiz daha çok yanacak, acılarımız katlanacaktır.
Bu darbenin arkasında malum yabancı istihbarat örgütünün ve devletinin aktif ve onun müttefiklerinin pasif desteği olduğu unutulmamalıdır. Bu teşebbüsten sonra bunların biz yapamadık deyip köşeye çekilmeyecekleri defalarca söylenildi, anlatıldı. Göz göre göre tehlike üstümüze gelmekte iken bizim aynı hataları tekrarlamamamız, oyunlarına gelmememiz ve en önemlisi milli birlik ruhunu sözde bırakmayıp icraatımızla göstermemiz gerekmektedir.
15 Temmuz’da bu darbe önce milliyetçi, vatansever, ulusalcı subayların destek vermemesi, bizzat çatışması, milletin bu darbeye destek vermemesi bir bölümünün sokağa çıkışı ile başarılı olamadı. FETÖ’nün bu üçüncü girişimidir ve her defasında kendini unutturmaya çalışarak, içine kapanır, gizlenir sonra bir öncekinden daha sert, acımasız ve kuvvetli yeni darbe teşebbüsünde bulunur. Darbeden önce mi Asya’ya yaklaşmıştık, darbeden sonra mı? Darbeden sonra yakınlığımızın arttığı ortadadır. Suriye’de ABD gözümüzün içine sokarcasına PKK/PYD ye destek vermektedir. 15 Temmuz’dan sonra ekonomide, terör, güvenlik, asayiş alanlarında daha iyi hale geldiğimiz iddia edilemez. Darbe girişiminden sonra bu alanlarda daha iyi bir konuma geldik diyebilir miyiz? O halde köşeye çekilmemişler, yeni planlarını işletiyorlar demektir. Yani darbenin dinamiklerinin varlığı devam etmektedir. Politik, ekonomik ve finansal, diplomatik ve askeri istikrarsızlaştırma programını yürütmektedirler. Bunun sonunda yeni bir darbe tekrarlanırsa bu defa saray darbesi olmaz, ayrıca darbenin şekil ve muhtevası da farklı olabilir.
Devletimizin beka problemi olduğunu Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı dile getirdiler. Yine Sayın Cumhurbaşkanı bugün de adı konulmamış bir Sevr tehdidi ile karşı karşıyayız demiştir. Sevr tehdidi, beka problemi var ise; ki var olduğu apaçık ortadadır, o halde; en küçük ayrışmadan, kamplaşmadan uzak durmak gerekmektedir. Ayrışmayı, kamplaşmayı tetikleyecek her hareket, her adım Türk Milletine değil, düşmanlarımıza, özellikle 15 Temmuz’un arkasındakilere hizmet edecektir. Bu şartlarda referandum kamplaşmayı, ayrışmayı, kutuplaşmayı arttıracak, milli birliğimize hizmet etmeyecektir. Bugün yanlış dış politikanın telafisi için Suriye’de şehitler veriyoruz, yapılan hataları Türk Askeri, Türk Milleti kanıyla, canıyla ödemektedir, tıpkı on beş Temmuz’da yapılan hatalardan dolayı ödediği gibi. Referandum yapılacaksa milli birliği kuvvetlendirici adımlar atılarak, icraatlar yapılarak iki-üç yıl sonraya ertelenmesi Türk Milleti’nin hayrına olacaktır. FETÖ Türk Milletini bölemedi, fakat korkarım ki referandum uzlaştırıcı, gerilimleri azaltıcı, yatıştırıcı olmak yerine bizi ayrıştırmaya götürmektedir.