Ayrışıyoruz…
Bir taraftan uçlara çekilirken, bir taraftan gerilerek!…
Bursa, Elazığ, Erzincan, Malatya Bodrum’da yaşanan ve diğer illerimizde yaşanan benzer olaylar düşünüldüğünde, adı konulmadık bir toplumsal çatışmanın vahim gidişini işaret ediyor.
Korkulana doğru gidiş sürekli hız kazanıyor!
***
Gelişmeleri çok yönlü ele aldığımızda çok değil birkaç yıl önce akla bile getirilemeyecek birçok konunun bugün gerçekleşme aşamasına getirildiğini görüyoruz.
Bebek katili caninin siyasi muhatap statüsüne getirilişi ve Türkiye’nin gündemini belirler oluşu akıllara durgunluk verir boyutlara ulaşmıştır. Açlık grevlerinin başlatılması ve bitirilmesine dikkat edildiğinde, kimi hainlikleri meşru kılma üzerine bir kurgu apaçık görülmektedir.
Terörün bitirilmesine dönük köklü mücadelelerin yerine, müzakere kolaycılığının tercih edilir oluşu, ancak eli kanlı katillerin moral kaynağı olmuştur. Terör örgütü ile yapılan pazarlıklarda masaya “Türkiye” konulmuş, kabul edilemez sözler verilmiştir.
Bölünmenin aşamalarından olan eyalet sisteminin alt yapısı her alanda gerçekleştirilir olmuştur.
Şahadet ve ihanet aynı kefeye konur olmuş, bu garabet en üst makamlarda vücut bulur hale gelmiştir.
Eli kanlı katiller tanık olurken, kahramanlığıyla anılanlar sanık durumuna getirilmiştir.
Bölücülük hareketi marjinal, dar bir gurup hareketi iken, bugün halk hareketi özelliği kazanır çağrışımı yapan gelişmeler sıklaşmıştır.
Teröristlerde korku yerini şımarıklığa, vatanperverlerde güven duygusu yerini yoksunluk duygusuna bırakmıştır. Terör cesaretlendirilir, payelendirilir mevziine getirilmiştir.
Askerlik duygusunun yüceliğini göz ardı edecek bedelli ve vicdani retçilik gibi çöküş hezeyanları alenileşmiş durumdadır.
Şehit ve gazilerimize reva görülen uygulamalar toplum vicdanını kanatır durumdadır. Mazlum ve masum, hor görülür, caniler el üstünde tutulur algısı ilklerimize kadar işlemiştir.
Tartışılmayan milli değerimiz, dil uzatılmayan mukaddesimiz bırakılmamıştır.
Tüm bu gelişmeler olurken şehit sayımız her geçen gün artarak yürekleri yangın yerine çevirmiştir.
***
Bu kahredici durum şekillenirken, terörün siyasi kanadının arsız, hükümetin pervasız, ana muhalefetin tutarsız, Milliyetçi Hareketin ise tek başına verdiği mücadelede yalnız olduğu görülmektedir. En temel hayati konular, milli direnç noktaları, sayısal çoğunluğun verdiği güçle yerle bir edilebilmektedir.
Gelişmeler “hakkaniyet ve adalet adına bir boşluk” hâsıl eder konum kazanmıştır. Bu boşluk toplumu provokasyonlara açık hale getirmektedir. En büyük tehlike buradadır. Felakete yol açabilecek toplumsal çatışmaların zeminini oluşturma gayretleri gözden kaçmazken, ülkemizin ajanların cirit attığı bir yer haline getirilişi manidardır.
Ufak bir olay veya çıkan bir dedikodu toplumsal çatışmalar doğurabilmektedir.
Bugüne kadar defalarca denenmiş ama başarılamamış ihanet oyunları yeniden sahne alır durumdadır.
Burada göz ardı edilen husus ise Milli iradenin, (toplumun tüm kesimlerince) mukaddeslerimizin bizatihi savunucusu ve koruyucusu olduğu gerçeğidir.
Milli irade sadece meclisteki “parmak sayısını” belirleyen amil değil; asıl anlamda, şehidinde gazinin de tüyü bitmemiş yetiminde, vatanında asıl sahibidir ve taraftır.
Bunu en iyi bilmesi gerekenler, milletin vekilleridir!..
Vesselam derken; yan yana duran iki parçayı ayırmak ne kadar kolaysa, bir bütünü ayrıştırmaya çalışmanın sonucu o kadar korkunçtur.
Türk Milletine yapılmak istenen; can suyunu bu toprakların uzaklarından alan “bütünün ayrıştırılması” ihanetidir! ..Ve ancak felaket getirir!..