Farklı Ülkücülüğün “Deşifresi”

Küçüktüm 4-5 yaşlarındaydım galiba. Evimizin bahçe kapısında bir resim gördüm. Klasik uluyan Bozkurt resmiydi bu. Halamın oğlunun resim kabiliyeti yüksekti. Bahçe kapımıza o çizmişti bu resmi. Ayrıca gene bu yaşlarda, yani ilk bilinçlenme yaşlarımda anneannemlerin evinde duvarda üç hilal resimleri görmüştüm. Bu iki figür benim için çok doğaldı. Gözümü açınca bunları görmüştüm. Herkesin evinde bunlar var zannederdim. Doğal hayatın parçası olarak algılamıştım. Aslında bu figürlerin bir ideolojinin simgeleri olduğunu o yaşlarımda bilemezdim.
  Okumayı söktüğüm yıl, yani ilkokul birde, dayım hediye olarak benim okuyabileceğim resimli ve büyük harfli iki kitap hediye almıştı bana. Birincisi Ziya Gökalp’ın Alageyik Destanı ve diğeri de Ömer Seyfettin’in Forsa’sı. Dolayısıyla, şu yeryüzünde okuduğum ilk şiir, “Çocuktum ufacıktım, top oynadım acıktım. Buldum yerde bir erik, kaptı bir alageyik” şeklinde başlayan, Bozkurtla, Turanla, Kırgız Kız ile devam eden bu  Alageyik Destanı olmuştu. Aynı zamanda ezberlediğim de ilk şiirdir. Daha sonra da özellikle üniversite yıllarında da bu camianın, Ziya Gökalp’ten Yusuf Akçura’ya, Atsız’dan Alparslan Türkeş’e, Sadri Maksudi Arsal’dan Mümtaz Turhan’a, Ahmet Arvasi’den Erol Güngör’e, Necdet Sevinç’ten Nejdet Sançar’a, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’ndan, Galip Erdem’e kadar hemen hemen tüm fikir adamlarını okudum. Üniversite hayatım Türk Ocaklarında geçti. Hiçbir zaman MHP veya Ülkü Ocakları teşkilatları içinde görev almadım çünkü teşkilatlardaki hiyerarşik yapı ve siyaset yapıma tersti.
  Söylemeye çalıştığım bu camiayı bilirim, tanırım. Neredeyse tüm ailemin ve akrabalarımın ülkücü olmasından dolayı ve bu iklim içerisinde yetiştiğim için, fikri eğitimimi de bu camia içinde aldığım için bu camianın, yani ülkücü camianın jargonunu, dilini bilirim. Bir insanın konuşmasından veya yazdıklarından ülkücü olup olmadığını veya yeni ülkücü olup olmadığını anlarım. Bu Farklı Ülkücülük sitesini bu ülkücü jargon açısından deşifre ettiğimizde bunların ülkücü olmadıklarını çok bariz olarak görebiliyoruz. İşte bazı tespitler. Ben bu tespitleri yapabiliyorsam, hayatını bu davaya vermiş büyüklerim çok daha iyi tespitler yapabilirler.
Farklı Ülkücülük: Farklı Ülkücülük adını seçerek daha en başından hata yapmışlar. Ülkücü camia “farklı” kelimesini, farklılığı ve farklı olmaya çalışanı hiç sevmez. Bu iyi bir şeydir demiyorum ama farklı olmak bu camiada hiç hoş karşılanmaz. Bu camiaya sempatik gelmek isteyen bir grubun seçeceği en son isim “Farklı Ülkücülük”tür. Dakka bir, gol bir.
Başbuğ Ülkücüleri: Azmi Karamahmutoğlu’nun da belirttiği gibi, “Başbuğ Ülkücüleri” fazla Amerikanvari bir isim tamlamasıdır. Bu tür Amerikanvari tamlamaları ya Amerika’da ikamet edenler, ya da İstanbul’un lüks semtlerinde yaşayanlar kullanır. Doğrusu “Başbuğun Ülkücüleri” olacaktır.
Türk-İslam Davamız: Devamlı kullandıkları diğer bir tamlama da “Türk-İslam Davamız”dır. Çocukluğumdan beri bu camianın içindeyim, bir kere bile “Türk-İslam Davamız” şeklinde bir tamlama işitmedim. Doğrusu “Türk-İslam Ülküsü” olacaktır. Davamız, dava adamı, dava arkadaşlarımız vs. olur ama “Türk-İslam Davamız” olmaz. Bu adamlar, bu camianın en önemli klasik eserlerinden biri olan Seyyid Ahmet Arvasi’nin yazdığı Türk-İslam Ülküsü adlı üç ciltlik eserini de mi duymadılar? İnsan bir işi biraz ciddi yapar…
Yol Arkadaşlarımız: “Yol arkadaşlarımız” kavramını ülkücü jargona kazandıran Devlet Bahçeli’dir ve bütün camiayı kapsayan “dava arkadaşlarımız” kavramını değil de çok dar bir grubu temsilen “yol arkadaşlarım” kavramını kullandığı için Devlet Bahçeli bu yüzden sert eleştiriler almıştır. Bahçeli’ye muhalefet eden bir insan kendi arkadaşlarından Bahçeli gibi “yol arkadaşlarımız” diye bahsetmez. “Dava arkadaşlarımız” der, “ülküdaşlarımız” der ama “yol arkadaşlarımız” demez… Derse Bahçeli’ye muhalefeti komik olur. Bakın ne diyorlar: “Bahçeli her kurultayda adım adım, hayatını bu davaya adayan … “yol arkadaşlarımızı” tasfiye etmiştir”. Çok bariz bir hata…
Maneviyatsız, Maneviyat düşmanı: Bir ülkücü dini duyguları yüksek olmayan birisi için maneviyatsız, maneviyat düşmanı demez. Bir çok şey der ama maneviyatsız demez. İçkici der, sarhoş der, karı kız peşinde koşan der ama maneviyatsız demez. Yok böyle bir kavram. Bu kavram İslamcıların kullandığı bir kavramdır.
Pislik, pislikler: Bu da devamlı kullandıkları bir kelime. Sadece bu kelime bile ülkücü karakteri hiç tanımadıklarını gösteriyor. Pislik kelimesi bir ülkücünün kullanamayacağı kadar “efemine” bir kelimedir. Kadınsı bir hakarettir. Bir ülkücü hakaret için daha heybetli kelimeler kullanır. “Şerefsiz!” gibi, “Şerefsiz köpek!” vs. gibi…
Ülkücü Dava: Ülkücü dava diye bir tamlama yoktur. Dava vardır, ülkü vardır ama ülkücü dava diye bir tamlama kullanılmaz. Galiba arkadaşlar, ülkücülerin çok kullandıkları “ülkü” ve “dava” kelimelerini alıp başka bir kavram yaratmaya çalışmışlar ama çok komik olmuş.
Tespit edebildiğim “şifre”ler bunlar. Ben bu tespitleri yapabiliyorsam, hayatını bu dava içinde geçirmiş büyüklerim çok daha önemli tespitler yapabilirler.
Sonuç: Aralarında bir ülkücünün bile olmadığına bahse girerim. Bu kadar komedi olmaz.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!