CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dinimizin kutsiyetini yıllar yılı bunlar sömürdüler. Açık söylüyorum aldandık, şimdi toparlandık” sözlerini eleştirdi. Öztrak, “Siyasette kandırılmış olmak bir mazeret değildir. Siyasette ‘aldandım’ demek, ‘basiretimi ve aklımı kaybettim, kararlarım ve eylemelerim hükümsüzdür’ demeye gelir. Ülkeyi yönetenler, ‘aldandık’ deyip geçemez. Beyefendi, siz işinizi doğru dürüst yapsaydınız 251 yurttaşımız şehit olmayacaktı. Halkımız nice acılar çekmeyecekti. Bu sözleri ederken, bari milletten utanın” dedi. Öztrak, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı, aldanmayan, milletini aldatmaya çalışmayan, devlet ciddiyetine sahip, saygın bir cumhurbaşkanı olacak” diye konuştu.
Faik Öztrak, CHP heyetiyle birlikte ziyaret ettiği İzmir’de bir basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şöyle konuştu:
ÜLKEYİ YÖNETENLER ‘ALDANDIK’ DEYİP GEÇEMEZ: “Dün, 15 Temmuz hain darbe girişiminin, beşinci yıl dönümüydü. 15 Temmuz 2016’ya kadar olan bitenler, herkesin malumu ama 15 Temmuz gecesi yaşananlar, bugün bile tam olarak aydınlanmadı. TBMM’nin hazırladığı Araştırma Komisyonu Raporu, sümen altı edildi, milletten saklandı. Daha önce, ‘ne aldatan olduk ne aldanan’ diyenler, şimdi çıkmışlar ‘aldandık’ diyorlar. Bilinen bir kuraldır. ‘Siyasette kandırılmış olmak bir mazeret değildir.’ Siyasette ‘aldandım’ demek, ‘basiretimi ve aklımı kaybettim, kararlarım ve eylemlerim hükümsüzdür’ demeye gelir. Ülkeyi yönetenler, ‘aldandık’ deyip geçemez. Çünkü bunun vahim sonuçları olur. Olmuştur da… Beyefendi, siz işinizi doğru dürüst yapsaydınız 251 yurttaşımız şehit olmayacaktı. Halkımız nice acılar çekmeyecekti. Bu sözleri ederken bari milletten utanın. Biz, 251 vatandaşımızı rahmetle anıyoruz. Dün bu mankurtları devletimizin adliyesine, maliyesine, askeriyesine yerleştirenlerin bugün ‘aldandık’ bahanesi, tam bir ‘aldatmadır.’ Çünkü her şey gözlerinin önünde olmuştur. Her şey rıza ve onaylarıyla gerçekleşmiştir. Erdoğan hükümetleri, MGK’nın FETÖ ile ilgili uyarılarını görmezden, bizim uyarılarımızı duymazdan gelmiştir. Erdoğan’ın ‘aldandık’ sözünde zerre miskal samimiyet olsaydı 15 Temmuz’dan sonraki süreç bambaşka olurdu. Erdoğan, 15 Temmuz’u kendi Reichstag yangınına çevirmezdi. 15 Temmuz gecesi oluşan dayanışma havasını, kendi koltuk ihtirası için istismar etmezdi. Hain darbe girişiminden beş gün sonra OHAL ilan ederek, darbeye direnen Gazi Meclis’i devre dışı bırakıp 20 Temmuz sivil darbesini gerçekleştirmezdi.
SANDIĞIN TERAZİSİYLE OYNAMAK İÇİN ÇARE ARIYOR: Erdoğan, ülkemizi uzunca bir süre olağanüstü hal rejimi altında yönetti. Bugün milletin cebini boşaltan ucube vesayet rejimine geçmek için Anayasa, yönetim sistemi, milli iradenin tecelligahı Meclis’imiz devre dışı bırakılarak, OHAL rejiminde değiştirildi. Bugün, dünün öğrencisidir. Dünün bize öğrettiği bir şey varsa o da çağdaş tiranlıkların, terör ve korku üzerinde inşa edildiğidir. Almanya’nın felaketi olan Hitler’in kitabındaki en bilinen strateji; kuvvetler ayrılığını sona erdirecek, ifade özgürlüğünü askıya alacak, adil yargılama hakkını ortadan kaldıracak, muhalefeti ezecek, bir takım ani felaketler yaratmaktı. 1933’teki Reichstag yangınından hemen sonra, Alman halkının tüm temel hakları askıya alındı. Hitlere kararname çıkarma yetkisi verildi ve bundan sonraki 12 yıl boyunca, Yani İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Almanya, olağanüstü hal ile yönetildi. Ülkemizde de Erdoğan şahsım hükümeti; beş yıldır OHAL yetkilerini kullanıyor, ülkeyi bir sonraki seçimlere de bu yetkilerle götürmek istiyor. ‘OHAL yetkilerini üç yıl daha uzatacağım’ diyor. Tarihten, Hegel’den ve Karl Marx’tan öğrendiğimiz bir başka ders daha var. ‘Tarihte her şey iki defa yaşanır; ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olur.’ Meclis’te görüşülen torba yasayla, milletin malına, mülküne hükümet kararıyla el koymak, kayyum atamak, yargısız infaz kılıcıyla devlet memurları üzerinde baskı kurmak ve gözaltı sürelerini fiilen tutukluluğa çevirmek isteniyor. Bu, bir milleti sindirme girişimidir. Ama aynı zamanda da komedidir. Belli ki Erdoğan, artık sandıktan çıkamayacağını görmüş. ‘Millet iradesini nasıl eğip bükerim, sandığın terazisiyle nasıl oynayabilirim’ diye kendince çareler arıyor. Saray 2023 seçimlerine kritik eşik diyerek kaybetmesi mukadder olan bir seçimi kazanmak için milletin gözünü korkutmaya çalışıyor. Olağanüstü hali seçime kadar olağan hale getirerek bunu sağlamaya çalışıyor.
SEÇİM KANUNUYLA OYNAMAYA BAŞLADIYSA GİDİCİ: Bir taraftan da Cumhur İttifakı’nın ortakları seçim barajını, Seçim Kanunu’nu tartışıyor. Ben açık söyleyeyim; eğer bir iktidar seçim kanunlarıyla oynamaya başladıysa gidici demektir. Erdoğan şahsım hükümeti, bu ülkenin, bu ülkenin vatandaşlarının sırtında her geçen gün ağırlaşan bir yük haline gelmiştir. Artık milletimizin sabır taşı çatladı. Milletimiz Erdoğan’dan çok yoruldu ve bunaldı. Millet, emaneti Erdoğan’dan almak, ehline vermek için gün sayıyor.
BİR KAYYUMU ALIP DİĞERİNİ GETİRMEMELİ: Erdoğan, Boğaziçi’ne bir gece yarısı atadığı kayyum rektörü 6 ay sonra görevden aldı. Akademisyenlerin ve gençlerin kendisine karşı eylemlerinin,6 aya kadar biteceğini iddia eden kayyum, 6 ay içinde tek imzalı bir gece yarısı kararıyla kapıya kondu. Evet, hatadan dönmek erdemdir ama aynı hata tekrarlanmazsa… Erdoğan şahsım hükümeti, Boğaziçi’ne gelecek yeni rektör konusunda üniversitenin kendi içindeki demokrasiye, gelenek ve dinamiklerine saygı göstermelidir. Bir kayyumu alıp diğerini getirmemelidir.
BU MEMLEKETİN SAHİBİ DEĞİLSİNİZ: İktidarının biteceğini anlayan Erdoğan, artık kıbleyi şaşırmaktadır. Partisinin il başkanlarına ‘memleketi teslim etmemekten’ söz etmektedir. Kendini memleketin sahibi görmektedir. Bu ne yaman bir kibirdir. Beyefendi, bu memleketin sahibi siz değilsiniz. Memleketin sahibi, asil milletimizdir. Milletimiz, sizi, hizmet edin diye seçti. Baki olan milletimizdir. Siz, kendinizden önce gelmiş pek çok hükümet gibi gidicisiniz.
13’NCÜ CUMHURBAŞKANI ALDANMAYACAK: Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. cumhurbaşkanı, aldanmayan, milletini aldatmaya çalışmayan, devlet ciddiyetine sahip, saygın bir cumhurbaşkanı olacak. 13. cumhurbaşkanımız, milletini bölüp parçalamayacak, aksine yaraları saracak. Küskünleri barıştıracak. Herkesi kucaklayacak. Elindeki gücü, istişareyi, güçlü parlamenter demokrasiyi ülkemize getirmek için kullanacak. 13. cumhurbaşkanımız, nefret diliyle değil sevgi diliyle konuşacak. Tarafsız olacak. Tüm milletimizi kucaklayacak. Koltuğunu değil milletimizin hakkını, hukukunu düşünecek. Devletimizin varlığını ve birliğini bihakkın temsil edecek.
TRT’NİN ADINI ‘TAYYİP’İN RADYO TELEVİZYONU’NA ÇIKARDILAR: Tuz Gölü’ndeki allı turna, flamingo yavruları ölürken yalılardaki besili pelikanları TRT’ye Yönetim Kurulu üyesi olarak doldurdular. TRT’nin adını, ‘Tayyip’in Radyo Televizyonu’na’ çıkardılar. Liyakat olamayınca da TRT, bu hafta bir skandala imza attı. Geçtiğimiz pazar günü Bulgaristan’da parlamento seçimleri vardı. Bu seçimlerde çifte vatandaşlığa sahip yurttaşlarımız da oy kullandı ancak TRT Haber, Bulgaristan seçimlerinde ülkemizde kurulan sandıklarda oy kullanan yurttaşlarımız için ‘Türkiye’de Bulgarlar oy kullandı’ dedi. Bulgaristan’daki mezalimlere pes etmeyen ne kimliğinden ne dilinden ne dininden vazgeçen bu yurttaşlarımıza Todor Jivkov’un yapmadığı hakareti, maalesef TRT Haber yaptı.” ANKA