Referandumda oylanacak Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmesi gerektiğini edenler, kısaca EVETÇİLER, iddialarını doğru ve haklı göstermek için birtakım gerekçeler ileri sürüyorlar. Vatandaşlarımız, sadece “EVET” oyu verilmesini savunanların değil, “HAYIR” oyu verilmesini savunanların gerekçelerini de inceleyip, doğru ve haklı olup olmadığına göre kararlarını oluşturmalıdırlar. Daha önceki yazılarımda “HAYIR” oyu verilmesini savunanların gerekçelerini irdelediğim için bu yazımda “EVET” oyu verilmesini savunanların gerekçelerini irdeleyeceğim.
“EVET” oyu verilmesini savunanların dayandıkları başlıca gerekçeler şunlar:
1- Parlamenter sistemde hızlı karar alıp uygulamak imkanı yoktur. Ülkemizin iyi yönetilebilmesi için hızlı karar alınıp uygulama imkanı yaratılmalıdır. Hızlı karar alıp uygulama imkanı Başkanlık sisteminde vardır. Bu sebeple Başkanlık sistemini getirecek Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmelidir.
2- Parlamenter sistem, koalisyon hükümetleri üretir. Koalisyon demek istikrarsızlık demektir. Başkanlık sisteminde koalisyon olmayacaktır. İstikrar için Başkanlık sistemini getirecek Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmelidir.
3- Gelişmiş ülkelerin çoğunda Başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Bu ülkeler Başkanlık sistemi sayesinde gelişmiş ve zenginleşmişlerdir. Bizim ülkemizin de gelişip zenginleşebilmesi için Başkanlık sistemini getirecek Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmelidir.
4- Başkanlık sistemi gelince Türkiye çağ atlayacak; milletimizi bunaltan sorunlar hızla çözülecektir.
5- Parlamenter sistemde çift başlılık vardır. Bu çift başlılık ülkemizin yönetimini zorlaştırmaktadır. Başkanlık sisteminde ise çift başlılık yoktur. Çift başlılığın ortadan kaldırılması için Başkanlık sistemini getirecek Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmelidir.
6- FETÖ, PKK “HAYIR” oyu verilmesini savunmaktadır. Bu terör örgütleriyle aynı safta olmak vatanseverlik değildir. Vatanseverlik terör örgütlerinin karşısında olmaktır. Bu sebeple de Başkanlık sistemini getirecek Anayasa Değişiklik Paketine “EVET” oyu verilmelidir.
Şimdi, bu gerekçelerin doğru ve haklı olup olmadığını irdeleyelim.
1- Parlamenter sistemde hızlı karar alıp uygulamak imkanı olmadığı iddiası hiçbir şekilde doğru ve haklı değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılından beri tek başına iktidardadır. AKP Hükümetleri, bugüne kadar hangi kararı alıp uygulamakta sıkıntı ve gecikme yaşamışlardır. Elbette ki, böyle bir sıkıntı ve gecikme yaşanmamıştır. Koalisyon hükümetleri döneminde dahi karar alıp uygulamada bir sıkıntı-gecikme olmamıştır. Buna ilişkin üç çarpıcı örnek vereceğim:
Birinci Örnek: 1974 yılında CHP-MSP Koalisyon Hükümeti işbaşındaydı. Rum Komitacı Nikos SAMPSON, 15 Temmuz 1974’de Kıbrıs’ta bir darbe yaparak Makarios Hükümetini devirdi ve yeni bir hükümet kurdu. SAMPSON’un amacı, bir oldu-bitti yaratarak Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Enosis’i gerçekleştirmekti. CHP-MSP Hükümeti, diğer bir garantör ülke İngiltere ile görüşerek Kıbrıs’a birlikte müdahale etmeyi teklif etti. İngiltere kabul etmeyince Türkiye, 20 Temmuz 1974’de tek başına Kıbrıs Harekatı’nı başlattı. Nikos SAMPSON’un darbesinden sonra İngiltere ile görüşmek, Kıbrıs’a müdahale kararı alıp uygulamak 5 gün içinde gerçekleşmişti. Bu örnek, koalisyon hükümetleri döneminde dahi hızla karar alıp uygulama imkanının var olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
İkinci Örnek: Amerikan Kongresi, 5 Şubat 1975’te savunma için verilen silahların Kıbrıs Barış Harekatı’nda kullanıldığı gerekçesiyle Türkiye’ye yönelik silah ambargosu uygulanması kararını aldı. O dönemde AP-MSP-CGP-MHP’den oluşan dörtlü koalisyon hükümeti işbaşındaydı. Başbakan Süleyman DEMİREL’di. Hükümet, Amerikan ambargo kararının açıklanmasından itibaren bir hafta içinde 1969 tarihli Türkiye-A.B.D. Savunma İşbirliği Anlaşması’nın askıya alınmasına, ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin kapatılmasına karar verdi ve karar hızla uygulandı. Bu örnek de koalisyon hükümetleri döneminde dahi hızla karar alıp uygulama imkanının var olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
Üçüncü Örnek: 1993-1995 yılları arasında PKK terör faaliyetlerini iyice tırmandırmış, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kurtarılmış bölgeler ilan etmişti. O dönemde DYP-SHP Koalisyon Hükümeti işbaşında idi. Başbakan Tansu ÇİLLER’di. DYP-SHP Koalisyon Hükümeti, bu dönemde alınması gereken kararları hızla alıp uygulamaya koyarak PKK’nın belinin kırılmasını sağlamıştı. General Osman PAMUKOĞLU’nun Hakkari’de harikalar yarattığı dönem, bu hükümet dönemine rastlamaktadır.
2- Parlamenter sistemin koalisyon ürettiği, koalisyonun istikrarsızlık demek olduğu gerekçesi de doğru ve haklı değildir. Çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisi 15 yıldır tek başına iktidardadır. Ülkemiz çok partili sisteme geçeli 66 yıl olmuştur. Bu sürenin yaklaşık 24 yıllık bölümünde koalisyon hükümetleri, geri kalan 42 yıllık bölümünde ise tek parti hükümetleri görev yapmıştır. Bu, parlamenter sistemin koalisyon ürettiği iddiasını çürütmektedir. Kaldı ki; koalisyon hükümetleri döneminde istikrarsızlık söz konusu değildir. Son 45 yılda tek parti hükümetleri döneminde ortalama %4,5 koalisyon hükümetleri döneminde ise ortalama %4 büyüme sağlanmıştır. Buna göre koalisyon hükümetleri döneminde sağlanan büyüme hızı tek parti hükümetleri döneminde sağlanan büyüme hızına çok yakındır. Bu da koalisyonun istikrarsızlık demek olduğu iddiasını çürütmektedir.
3- Dünya’da 7 tane gelişmiş ülke vardır. Bunlar: ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya’dır. Bu 7 gelişmiş ülkelerden sadece ABD’de Başkanlık sistemi vardır. Fransa’da yarı başkanlık sistemi, geri kalan 5 gelişmiş ülkede ise parlamenter sistem uygulanmaktadır. Bu gerçekler de gelişmiş ülkelerin çoğunda başkanlık sistemi uygulandığı iddiasını çürütmektedir.
4- Başkanlık sistemi gelince Türkiye nasıl çağ atlayacak, milletimizi bunaltan sorunlar nasıl çözülecektir? Nasıl olacak, Başkanlık sistemi geldi diye terör örgütleri terör yapmaktan vaz mı geçecekler? Başkanlık sistemi gelince ülkemize daha çok para mı gelecek? Başkanlık sistemi gelince ülkemize gelecek turist sayısı artacak mı? Başkanlık sistemi gelince işsizlik azalacak mı, azalacaksa bu nasıl olacak? Bu soruları daha uzatabiliriz. Evet kampanyasını yürütenler bu soruların cevaplarını vermelidir. Ancak, bugüne kadar bu sorulara cevap verildiğini görmedim, duymadım.
5- Parlamenter sistemde ülkeyi yönetme yetki ve sorumluluğu parlamentonun içinden çıkan hükümete aittir. Anayasamızın 112. Maddesine göre ülkeyi yönetme yetki ve sorumluluğu Bakanlar Kurulu, yani Hükümet’tedir. Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri anayasanın 104. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Halk tarafından seçilmiş de olsa cumhurbaşkanının ülkeyi yönetme yetkisi ve bundan ötürü de sorumluluğu yoktur. Bu sebeplerle parlamenter sistemde çift başlılık olamaz. Ancak, ülkemizde fiilen çift başlılık vardır. Bu çift başlılığın sebebi parlamenter sistem değil, halen görevde bulunan Cumhurbaşkanı’nın bizzat kendisidir. Sayın Cumhurbaşkanı, anayasada olmayan yetkileri kullanmak isteyerek hukuka aykırı bir şekilde devlet işlerine müdahale etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, hukuka uyarak anayasal sınırlarına çekilirse çift başlılık sorunu kendiliğinden çözülecektir.
6- “Terör örgütleri ‘HAYIR’ propagandası yapıyor. Biz de bunun aksine ‘EVET’ demeliyiz.” gerekçesi de haklı ve mantıklı değildir. Çünkü, akıllı insanlar kararlarını başkalarının dediğinin aksini söylemek üzerine değil, akıl ve mantıklarının gösterdiği şekilde oluştururlar. Diyelim ki bir terörist “Allah vardır ve birdir.” dedi. Bu mantıkla gidersek, terörist böyle dedi diye, biz de haşa, “Allah yoktur” mu diyeceğiz. Gene, bir terörist, “İçki ve uyuşturucu zararlıdır.” derse, biz, salt bu sözü terörist söyledi diye “İçki ve uyuşturucu yararlıdır” mı diyeceğiz. Kaldı ki, şahsen ben, “Referandumda Hayır oyu verilsin.” diye FETÖ ve PKK adına yapılmış bir açıklama duymadım.
Değerli okuyucularım, “EVET” oyu verilmesini savunanların gerekçelerini elimden geldiğince, dilimin döndüğünce irdelemeye ve açıklamaya çalıştım. Artık, bundan sonra size düşen iş, hem EVET’i, hem de HAYIR’I savunanların dayandıklarını gerekçeleri akıl ve vicdanınızda değerlendirip en doğru kararı vermektir. En doğru kararı vereceğinize tüm kalbimle inanıyorum.