Eski AKP’li Mehmet Ocaktan: “Cumhuriyet tarihinde yolsuzluğun, liyakatsizliğin, hukuksuzluğun, nepotizmin, ekonomide akıl dışılığın bu kadar ayyuka çıktığı bir dönem olmamıştır.” dedi.
2007’de AKP’den Bursa Milletvekili seçilen Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, bugünkü köşesinde ‘AK Parti kendini yok ediyor’ başlıklı yazısında, “AK Parti iktidarının son dönemde akla ve mantığa zarar işler yaptığını gördükçe hayıflanmamak mümkün değil” diyor.
“Herhalde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluğun, liyakatsizliğin, hukuksuzluğun, nepotizmin, ekonomide akıl dışılığın bu kadar ayyuka çıktığı bir dönem olmamıştır” değerlendirmesi yapan Ocaktan’ın yazısı şöyle:
AK Parti iktidarının son dönemde akla ve mantığa zarar işler yaptığını gördükçe hayıflanmamak mümkün değil. Oysa bu parti özellikle iktidarının ilk döneminde bütün toplum kesimlerini kucaklayan tavrıyla, ekonomide rasyonel gerçekliklerle hareket eden adımlarıyla, hukukun üstünlüğünde, özgürlükler ve insan haklarındaki hakkaniyetli yaklaşımıyla demokratik bir vizyon ortaya koymuş ve ülkeye önemli bir itibar kazandırmıştı.
Ama şimdi bizzat kendisinin gerçekleştirdiği reformlara bile acımasızca savaş açan ve bütün bu kazanımları her gün teker teker yok eden bir fotoğraf vermekten asla çekinmiyor.
Herhalde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluğun, liyakatsizliğin, hukuksuzluğun, nepotizmin, ekonomide akıl dışılığın bu kadar ayyuka çıktığı bir dönem olmamıştır.
Ekonomi literatüründe bir örneği bulunmayan “Faiz sebep, enflasyon sonuç” fantezisi yüzünden yaşadığımız sefalet tablosuna bakmak bile ülkenin nasıl bir yönetim komedisi içinde olduğunu anlamak için yeterli olacaktır. Şimdilerde “kur artarsa cari denge artı verir ihracata yarar” gibi hayal tacirliği yapanlara hatırlatmak gerekiyor; Türkiye şu anda üretip ihraç ettiği ürünler için yaklaşık yüzde 70 oranında ara malı ithalatı yapıyor. Bir günde bu üretim yapısını değiştirip ara malları üretir hale gelemeyeceğimize göre, ithal ara mallar için ödediğimiz bedel kur artışıyla daha da katlanarak artacaktır. Bu artışla aynı zamanda enflasyon şahlanacak, Türk parasının itibarı da, değeri de yerlerde süründüğü için halkın fukaralığı daha da derinleşecektir.
Esas anlaşılmaz olan, partinin içinden bir siyasi aklın çıkıp bu ekonomik cehaletin Türkiye’yi de, AK Parti’yi de felakete götürdüğünü söyleme basiretini gösterememesidir.
Sadece ekonomide değil elbette, siyaseten de AK Parti kendi hikayesinin sonuna da koşar adım ilerliyor… Mesela şu günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu çok cesur bir adım atarak dindar dünya ile ‘helalleşme’ hamlesi başlattı ve Türkiye’nin geleceği açısından çok değerli bir iş yapıyor. Bu konuda her gün vites yükselterek kararlığını sürdüren Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta Habertürk’te katıldığı programda iktidara geldiğinizde “başörtülü bakan olacak mı?” sorusuna verdiği cevapta “Neden olmasın, bizim Parti Meclisi’nde var zaten, il başkanlarımız var. En ufak bir endişeniz olmasın. Bunu da bir tarafa yazın. Göreceksiniz” sözleriyle ezber bozmaya devam ediyor.Aslında AK Parti CHP’deki bu değişimden mutlu olması, hatta alkışlaması gerekir. Çünkü yıllardır CHP’yi haklı olarak toplumun değerleriyle barışık olmamakla eleştirdi. İşte CHP Kılıçdaroğlu ile değişiyor ve toplumun bütün farklı kesimleriyle helalleşme hamleleri yapıyor. Talihsizliğe bakın ki AK Parti CHP’yi dindarlarla helalleştiği için eleştiriyor, dahası neden ‘tek parti’ döneminin CHP’si olmadığı için suçluyor.
Peki burada bir terslik yok mu?
Açıkçası AK Parti’nin bu konudaki rahatsızlığını görünce endişeleniyorum. Çünkü başka bir ruh halinin tezahürü gibi görünüyor… Galiba AK Parti demek istiyor ki; “Bu dindar kesimler benim arazimde bulunuyor, sakın onlara yaklaşma, eğer onlar olmazsa ben seçim kazanamam…” İşte tam da bu zihniyet yapısının, dindar dünyaya çok şey kaybettirdiği kanaatindeyim. Bir kere dindarlar ne AK Parti’nin, ne CHP’nin ne de başka bir partinin tapulu malı değildir, olamaz da…
Hal böyleyken AK Parti’nin, çoktan raf ömrünü tamamlamış belli gerilim hatları üzerinden politika üretmeyi önceleyip toplumun acil sorunlarını görmezden gelmesi iktidarla toplum arasındaki uçurumu her geçen gün daha da derinleştirmektedir.
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz konusundaki görüşlerine itiraz edenleri işaret ederek “Bu konuda nass var nass…” gibi cümlelerle Allah’ın faizi haram kıldığını, dolayısıyla faizi düşürmek zorunda olduğunu söylüyor. Ama bu arada iş dünyasına “Faizlerden şikayet ediyordunuz faizi düşürdük, gidin bankadan kredi alıp yatırım yapın” diyerek sitemde bulunmayı da ihmal etmiyor. Yani iş adamlarına ‘gidin hemen faizli kredi alın’ diyor ve faizi teşvik ediyor. Demek ki cumhurbaşkanı yüzde 15 faizi haram olarak görmüyor…
Bir cumhurbaşkanı, İslami bilimlerde yetkin bir isim olmadığı halde neden bu konularda görüş beyan eder doğrusu anlamak mümkün değil, temel İslami meseleler konusunda görüş beyan etmek tamamen ulemanın işi değil mi?
Hemen hatırlatalım, cumhurbaşkanı ülkeyi yönetmekle mükelleftir, ayrıca yeni sisteme göre de halkın refah düzeyini arttırmak, işsizliği önlemek ve enflasyonu düşürmek zorundadır. Oysa cumhurbaşkanı esas görevlerini unutup ayetler ve hadisler üzerinden muhafazakar kesimleri motive ederek seçimlerde muhalefeti nasıl alt ederimin hesaplarını yapıyor. Ve garip bir şekilde bizzat kendi gerçekleştirdiği reformları inkar ediyor, hızla kendini yok ediyor…