Erdoğan’dan Dünya’ya Ayasofya mesajı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kriter dergisinin yeni sayısında Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılması, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi, Libya ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere birçok konuda açıklamalarda bulundu. Papa’dan Ayasofya açıklaması“15 Temmuz gecesi sizin için ne anlam ifade etmektedir? sorusu yöneltilen Erdoğan şunları söyledi:* 15 Temmuz, tarihimizin en büyük direniş destanlarından biridir.

O gece milletimiz, kadını-erkeği, genci-yaşlısıyla iradesine, geleceğine ve devletine sahip çıkmıştır. 15 Temmuz, aynı zamanda milli irade üzerindeki vesayet zincirlerinin kırılması açısından da bir milat olmuştur. Türkiye’yi esaret altına almak isteyen güçlerin 40 yıldır beslediği, büyüttüğü FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıkmıştır.* O gece vatan için can veren aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, cesaret timsali gazilerimize sağlıklı uzun ömürler temenni ediyorum. Şehit ve gazilerimize olan minnet borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bugün topraklarımızda özgürce yaşıyorsak şehitlerimizin ve gazilerimizin sayesindedir.

FETÖ’den temizlendikçe Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başarılarının arttığını kaydeden Erdoğan şöyle konuştu:* 15 Temmuz’la birlikte FETÖ’cü unsurlar Silahlı Kuvvetlerimizden büyük oranda temizlenmiş oldu. İçerideki hainler tasfiye edilince ordumuz adeta kendini yeniden buldu.* Silahlı Kuvvetlerimizin terörle mücadeleden yurt dışı operasyonlara kadar farklı cephelerde imza attığı başarıların altında, bünyesinde yapmış olduğu işte bu temizlik vardır.* Silahlı Kuvvetlerimiz asıl görevine yoğunlaşmış ve vazifesini bîhakkın yerine getirmeye başlamıştır. Emniyet teşkilatımızda da benzer durum söz konusudur. Bu insicamı korumakta ve güçlendirmekte kararlıyız. FETÖ İLE MÜCADELE

Erdoğan, FETÖ ile mücadelede gelinen son noktayla ilgili şu ifadeleri kullandı:* Darbeye karışanlarla ilgili davaların önemli bir kısmı tamamlandı. Milletin kanını dökenler, millete kurşun sıkanlar işledikleri cinayetlerin hesabını hukuka verdi ve veriyor. Örgütün gizli yapılanmasına yönelik operasyonlar ise devam ediyor.* Elbette 40 yıl boyunca devlete sızan sinsi bir yapıyı 4 yılda tamamen temizlemek mümkün değildir. Nitekim güvenlik ve yargı birimlerimiz, her gün yeni bir bulguya ulaşarak, örgütün kripto yapılanmasını deşifre ediyor. Firari şahısların ülkemize iadesi konusunda da Adalet Bakanlığımız gereken çalışmayı titizlikle yürütüyor.

Örgütün üst düzey militanlarından bazılarının ülkemize iadesini sağladık.* Burada kimi ülkelerin tavırlarıyla ilgili şu hususu ifade etmek zorundayım. Lafa gelince sürekli demokrasiden bahsedenler, bize hukuk dersi verenler maalesef demokrasi düşmanlarına kol kanat germekten çekinmiyorlar.* Birçok batı ülkesinin FETÖ’cüleri himaye ettiğini, bunlara aleni destek verdiğini görüyoruz. Kimi devletler bunu sırf bize zarar vermek için yaparken, bazıları da gafletten, FETÖ tehdidini idrak edememekten yapıyor.* Ancak Antifa örneğinin herkes için bir ibret vesilesi olacağına inanıyorum. Daha birkaç yıl öncesine kadar romantik sözlerle desteklenen bu yapı şimdi terör estiriyor, sokakları ateşe veriyor. Nitekim bu taşkınlıklar karşısında Sayın Trump, Antifa’yı terör örgütü olarak ilan edeceklerini açıkladı. Benzer tehdit FETÖ için de geçerlidir.

PKK’ya yönelik operasyanlar ilgili ise Erdoğan şu şekilde konuştu:* Terörü bu toprakların kaderi olmaktan muhakkak çıkartacağız. Bu yönde son yıllarda gerçekten önemli adımlar attık. Suriye’de kurulmak istenen terör koridorunu gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla akamete uğrattık.* Terör örgütlerinin bir dönem kol gezdiği 8 bin 200 kilometrekarelik alanı, DEAŞ ve PKK/YPG’li teröristlerden temizledik. Irak’ta da PKK hedeflerine yönelik başarılı harekâtlar düzenliyoruz. Haziran ayının ortasında yapılan hava ve kara harekâtları, bu sürecin parçalarıdır.* PKK bu toprakların iklimine, insanına, inancına, değerlerine ve kültürüne düşman bir terör örgütüdür. Onbinlerce insanımızın katilidir. Bölgemizin geleceğinde bu örgüte yer yoktur.

“Artık sadece ülkemiz üzerine oynanan oyunları değil bölgemizde kurulan tuzakları da bozacağız”  ifadeleri hatırlatılan Erdoğan şunları söyledi:* Bölgemizle ilgili konularda taraflı, fırsatçı ve diğer tarafı yok sayan bir yaklaşım içinde asla olmadık. Barışın inşa edilmesi, akan kanın durması için çaba harcıyoruz. Çatışmalar sebebiyle insanların mülteci durumuna düşmesini, evini, barkını, hayatını kaybetmesini istemiyoruz.* Türkiye’nin bu konudaki duruşu nettir; bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde gözümüz yoktur. Kendi güvenliğimizin üzerine ne kadar titriyorsak, komşularımızdan başlayarak dost ve kardeş ülkelerin güvenliğine de aynı şekilde hassasiyet gösteriyoruz.* Fransa ve Abu Dabi yönetimi başta olmak üzere kimi ülkelerce yürütülen propagandanın arkasında, Türkiye’nin hukuk, demokrasi ve adalet eksenli mücadelesine yönelik tahammülsüzlük vardır.* Türkiye, sahada ve masada verdiği başarılı mücadelelerle kan ve kaostan beslenenlerin hesaplarını bozmuştur.* Bugün yüz milyonlarca mazlum ve mağdurun nazarında Türkiye; umutla, adaletle, merhametle özdeş hale gelmiştir. Ülkemize yönelik bu teveccühü korumakta kararlıyız.

Erdoğan, Libya ve Doğu Akdeniz için şu ifadeleri kullandı:* Türkiye’nin kararlı tavrı sayesinde darbeci Hafter ile destekçilerinin Trablus’u işgal planı tutmadı. Uluslararası meşruiyeti haiz Milli Mutabakat Hükümeti, çok kısa sürede darbecileri Trablus’tan söküp atmayı başardı. Sahada elde edilen bu kazanımlar, inşallah Libya’nın tamamında barış ve huzurun müjdecisi olacaktır.* Türkiye ile Libya arasında imzalanan ‘Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası’ ile ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ son derece önemlidir. Bu iki muhtıra ile ülkemiz, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini garantiye almış, aynı zamanda da Libyalı kardeşlerine sahip çıkmıştır.* Ayrıca Libya’ya sağlıktan ulaşım altyapısında kadar her alanda destek oluyoruz. Libya’nın bir an önce istikrara kavuşması sadece Libya halkının değil, tüm bölgenin çıkarınadır. Bu ülkenin siyasi ve ekonomik açıdan güçlenmesi hem Kuzey Afrika’yı hem de Avrupa’yı rahatlatacaktır.* Uluslararası toplum meşru hükümeti destekleyerek artık tercihini yapmalı, savaş suçu işleyen darbecileri durdurmalıdır. Libya’yı kan gölüne çeviren lejyonerler bir önce bu ülkeden çıkarılmalıdır.
Terhune ve daha birçok şehirde ortaya çıkan toplu mezarların hesabı, darbecilerden muhakkak sorulmalıdır.

Aralarında komşularımızın da olduğu bazı ülkeler, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de etkisizleştirmek için hatalı bir sürecin içine girdiler. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin Akdeniz’deki haklarını gasp etmek istediler.* Defalarca bunun yanlış olduğunu, hukuka uygun olmadığını söyledik. Türkiye’nin hak ve hukukunu koruma noktasında kararlı olduğunu ifade ettik. Hedefleri, Akdeniz’e en uzun kıyıya sahip olan ülkemizi sadece oltayla balık tutacak bir kıyı şeridine mahkum etmekti.* Ama attığımız adımlarla bu planı boşa çıkardık. İki sondaj gemimizi göndererek, ülkemize ait alanlarda sismik araştırmalar yapmaya başladık. Açık ve net söylüyorum; biz tarih boyunca farklı medeniyetlere beşiklik etmiş Akdeniz’de gerilim istemiyoruz.* Bilakis burada var olduğu düşünülen hidrokarbon kaynaklarının tüm bölge için bir fırsat teşkil ettiğine inanıyoruz. İş birliğini ve adil bir paylaşımı esas alan her türlü teklife kapımız açıktır. Bu prensipler temelinde herkesle çalışmaya hazırız.

Erdoğan, AKP ve MHP arasındaki Cumhur İttifakı’na değinerek şu ifadeleri kullandı:* Türkiye, Libya’dan Doğu Akdeniz’e, Suriye’den Irak’a kadar çok farklı cephelerde beka mücadelesi veriyor. Bu mücadelenin başarısı en az İstiklal Harbimiz kadar önemlidir. Ülkemizin zaferden başka şansı yoktur. AK Parti ve Cumhur İttifakı ise bu mücadelenin sancaktarıdır.* Zira bu ittifak 15 Temmuz gecesi sokaklarda, meydanlarda omuz omuza yürütülen bir mücadeleyle kurulmuştur. Bu ittifak, pazarlıkların ve gizli-kapaklı anlaşmaların olmadığı şeffaf bir ittifaktır. Cumhur İttifakı ne kadar güçlü olursa, Türkiye de hedeflerine o derece hızlı ve sağlam yürür. Ülkemizin ve milletimizin bağımsızlığı için, ay yıldızlı bayrağımız için, vatan toprağımız için hiçbir fedakârlıkta bulunmaktan çekinmeyiz.* Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli de bu konularda bizimle aynı hassasiyeti, aynı hissiyatı paylaşıyor. Nitekim geride bıraktığımız zaman zarfında içeriden ve dışarıdan gelen nifak girişimlerine rağmen Yenikapı ruhunu diri tutmayı başardık.* Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başta olmak üzere birçok reformu hayata geçirerek Türkiye’nin önünde yeni yolların açılmasını sağladık. FETÖ ve PKK terör örgütleriyle mücadelede tarihi ivme yakaladık. Ekonomimize yönelik sabotaj girişimlerini başarıyla püskürttük.* Suriye ve Libya’da Türkiye’nin menfaatlerini kararlılıkla koruduk. Millet ve memleket ortak paydasında kurduğumuz bu güzel birlikteliği inşallah önümüzdeki dönemde daha da güçlendireceğiz.

İsrail’in yayılmacı politikası eleştiri getiren Erdoğan, Batı Şeria’daki yerleşim birimlerini ve Netanyahu’nun Ürdün Vadisi’ni ilhak edeceği açıklamalarını hatırlatarak şöyle devam etti:* Dünya bu gidişata dur demeli, İsrail’in hukuk tanımaz adımlarına engel olmalıdır. Geçen yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmamda, İsrail’in Filistin topraklarında nasıl yayıldığını bir harita eşliğinde göstererek anlatmıştım. Dünyaya ‘Acaba İsrail neresidir, toprakları nereleri kapsıyor?’ sorusunu yöneltmiştim.* Gerçekten de İsrail 1947’de, 1949’da, 1967’de neresiydi, şu anda neresi diye baktığınızda sorunun kaynağı ortaya çıkıyor. 1947 haritasında o toprakların tamamı Filistin’e aitken, yıllar içinde Filistin küçülmüş, İsrail büyümüştür. 1967’de Kudüs’ün de işgaliyle yeni bir aşamaya geçildi.* Günümüzde ise haritada maalesef artık Filistin diye bir yer kalmadı. Filistin’in neredeyse tamamına yakını İsrail tarafından yutuldu. İsrail şimdi de kalanını işgal etmenin peşinde… İlhak planları bunun bir parçasıdır. Gazze’deki insanlık dışı abluka ile Kudüs’ün tarihi ve hukuki statüsüne yönelik saldırılar da devam ediyor.* 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bitişik ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması bizim politikamızın ana eksenidir. Bunun dışındaki herhangi bir barış planının adil olma, kabul edilme ve uygulanma şansı yoktur.

Kudüs üç semavi dinin mukaddes mekânıdır. Mescid-i Aksa ise biz Müslümanların ilk kıblesidir. Mescidi Aksa’nın izzetini korumak, buraya el uzatılmasına mani olmak Müslümanların ortak görevidir. Bütün İslam âleminin bu gerçeği anlaması ve buna uygun davranması gerekiyor.Şunu da ilave edeyim; bizim Musevilere karşı herhangi bir önyargımız veya husumetimiz de yoktur. İsrail halkıyla da bir sorunumuz bulunmuyor. Bizim karşı olduğumuz İsrail hükümetinin işgalci ve hukuk tanımaz politikalarıdır.

Erdoğan, Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasıyla ilgili şöyle konuştu:* Burası, Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethettiğinde ilk cuma namazını kıldığı ve fethin sembolü olarak camiye dönüştürdüğü bir mekândır. Bu yüzden toplum hafızamızdaki yeri vazgeçilmezdir. 1934’te Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesi, milletimizin içini acıtan bir karardı.* Ayasofya’nın tekrar asli hüviyetine kavuşturulması gerekiyordu. Danıştay, yapılan başvuru sonucu nihai kararı verdi. Danıştay’ın kararını hukuk devleti adına, maşeri vicdanı rahatlatma adına müspet bir adım olarak görüyoruz. Dava sürecinde içerden ve yurtdışından çıkan çatlak seslerin ise hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.* Ayasofya’nın statüsüyle ilgili nihai karar mercii başkaları değil Türk Milleti’dir. Bu, bizim iç meselemizdir. Diğer ülkelere de ancak alınan karara saygı göstermek düşer.”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!