Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12. Büyükelçiler Konferansı’nda konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 12. Büyükelçiler Konferansı’nda önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Haritada yerini dahi bulamayacak ülkeleri Türkiye’ye örnek gösteren muhalefetin bizi çekmek istediği tuzağa düşmedik. Sadece sınırlarımız içinde vatandaşlarımızı değil, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı da çaresiz ve sahipsiz bırakmadık.” dedi.
Konuşmasında ülkemizde bulunan Suriyeli meselesine de değinen Erdoğan’ın açıklaması şöyle:
“4,5 MİLYON SURİYELİ’Yİ ÜLKEMİZDE BARINDIRIYORUZ, BİR O KADARINA DA ÜLKEMİZDE BAKIYORUZ”
Uluslararası ilişkilerde çok merkezlilik ve bölgeselcilik artık daha çok önem kazanıyor. Bu kritik kavşakta Türkiye’nin tarihinden, jeostratejik avantajından ne kadar yararlanabileceği, bugün atacağı adımlara bağlıdır. Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız.
Ülkemizin yeni dönemin kurucu iradelerinden biriz olmak içi var gücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizin dış politikasını belirlerken, pergelimizin bir ucunu milletimizin çıkarlarına koyuyoruz. Suriye’de icra ettiğimiz harekatlarla sadece DEAŞ’lı ve PKK’lı terörsitleri geri püskürtmekle kalmadık ülkemizde yer alan 411 bin Suriyeli’nin de evlerine dönelerini sağladık. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, bir o kadarına da ülkelerinde bakıyoruz. Başka hiçbir ülke bizim yaptığımızı yapmıyor.
Sahadaki varlığımıza ilaveten Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir siyasi çözüm için de çalışıyoruz. Libya’da meşru hükümetin çağrısı için verdiğimiz destek hem bir iç savaşın başlamasının hem de Trablus’un düşmesinin önüne geçti. Doğu Akdeniz ile ilgili her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette müsamaha gösteremezdik.
AB’nin Türkiye’yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten kurtulmasını ümit ediyoruz. Tehdit, şantaj dilinin bir fayda sağlamayacağını artık görmelidirler. Doğu Akdeniz’e kıyıdaş tüm ülkelerin ve KKTC’nin olacağı konferans önerimiz, sorunun diyalogla çözümünü istediğimizin tezahürüdür.
Karadeniz’de bulduğumuz 405 milyar metreküplük doğalgaz, bu yöndeki irademizi daha da kuvvetlendirmiştir. İnşallah, Doğu Akdeniz’deki araştırma faaliyetlerinden de müjdeli haberler alabileceğimize inanıyorum.
Biz 780 bin kilometrekareden çok daha büyük bir ülkeyiz. İspanya’daki Yahudilerden, Rusya’daki muhaliflere, Afrika’da dara düşenler ilk ülkemize sığınmıştır. Türkiye istese de kardeşlerinin sorumluluğundan kaçamaz.
Türkiye istese de Filistin’e, Afganistan’a Somali’ye, Arakan’a sırtını dönemez. Tek millet 2 devlet şiarını paylaştığımız Azerbaycan’ın topraklarının işgal edilmesine sessiz kalamayız, sessiz kalmadık. Ermenistan’ın 28 yıllık zulmü karşısında Minsk üçlüsü ne yazık ki her türlü ihtimalle bizim Azeri kardeşlerimizi,
Azerbaycan Türki kardeşlerimizin ifadesiyle, kaçkın yaşattı ve onlar merkeze gelmek zorundular. 28 yıl süren bu acımasız işgale Minsk üçlüsü çare göstertmedi. Hep oyalamaca… Biz bu konuyla ilgili konuştuğumuzda çözüm üretmediler, çözüm üretmeye de niyetleri yoktu.
Azerbaycan Türkü kardeşlerimiz kendi göbeğini kendi kesti. İlham Aliyev kardeşimizin Şuşa’nın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları ekrandan izledik. İki devlet, tek devlet olanın aşkı bur da onun için.
Şuşa’nın işgalden kurtarılmasıyla sevinçlerimiz ve umutlarımız daha da artmıştır. Dağlık Karabağ’daki işgal bitene kadar mücadele devam edecektir. İnşallah kısa sürede işgal altındaki topraklar sahiplerine teslim edilecektir. Aynı şekilde Filistin halkını işgale karşı verdikleri onurlu mücadelede yalnız bırakmayacağız.
Aynı şekilde İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının milyonlarca insanımız tehdit eden varoluşsal bir tehdide döndüğünü görüyoruz. İslam düşmanlığı devlet başkanlığı seviyesinde teşvik görüyoruz. Fikir özgülüğü adı altında İslam değerlerine alçakça saldırılar düzenleniyor. DEAŞ terör örgütüne karşı göğüs göğüse çarpışan tek ülke olarak islam karşıtlığının nedenini anlamıyoruz.