ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Konuğumuz Suriyeliler Suriye’ye Platformu Kurucusu ve Başkanı Mühendis iş insanı Sayın Eray Ertürk.
Sayın Ertürk yıllardır Türkiye’nin maruz kaldığı kontrolsüz göçün tehlikelerini gözönünde bulundurarak bu faaliyetleri başlattığınızı, sosyal medya üzerinden paylaşımlarınızı takip ettiğimizde görebiliyoruz.
Bu noktada ilk sormak istediğim soru şudur;
Suriyeliler Suriye’ye Platformu, faaliyetleriniz sadece Suriyeli sığınmacıları mı kapsıyor, kuruluş felsefenizden biraz bahseder misiniz lütfen?
ERAY ERTÜRK:
Allah kimseye Suriyelilerin yaşadığı durumu yaşatmasın. Neden derseniz? Türkler vatansız kalmaktansa ölmeyi tercih eden bir millettir! Yaşanılan bu göçün ne kadar acı olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz.
Tabi ki seve seve.
Biz SSP’yi yaklaşık altı yıl önce 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü bünyesinde akademik araştırmalar, çalıştaylar sonucu sığınmacı akınının tehlikelerini tespit ederek kurduk.
İlk sığınmacı akını Suriye’de yaşanan iç savaş nedeni ile başladı. Ciddi sayıda göç aldık. Anlaşılacağı gibi Suriyeliler Suriye’ye Platformu adını almamız ilk göç furyasının Suriyelilerle başlamasından dolayıdır.
Suriyeli sığınmacıların ardından cazip bir hal alan ülkemize daha sonra Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden çoğunluğu kaçak olmak üzere sığınmacılar akın etmeye başladı.
Allah kimseye Suriyelilerin yaşadığı durumu yaşatmasın. Neden derseniz? Türkler vatansız kalmaktansa ölmeyi tercih eden bir millettir! Yaşanılan bu göçün ne kadar acı olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz.
Merhamet duygusu yüksek bir toplumuz. Duyarsız kalmadık, fakat kendi milletimizin menfaatlerini öncelikli tutmak gözetmek, bu sorumluluğu unutmamak gerektiğinin de bilincindeyiz.
Çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu yaklaşık 13 milyon sığınmacı ve kaçak Türk Milleti’nin sırtına asayiş ve ekonomik sorunlar başta olmak üzere demografik bozulmasına yol açtı.
Avrupa Birliği’nin yardımları öne sürülüyor, fakat bu yardımlar ne yazık ki devede kulak kalmış durumda.
Yılda 11 milyar dolar gibi büyük bir rakam sığınmacılara harcanıyor.
Dolayısıyla yük Türk Milleti’nin cebine biniyor.
Çarşıda, pazarda, hayatın her alanında sağlıkta bu külfeti her Türk vatandaşı omuzluyor.
Bir evi birden çok sığınmacı aile kiralıyor haliyle yüksek kira ödeniyor, kiralık gayrimenkul piyasalarına bu gelişmelerin nasıl yansıdığını hepimiz görüyoruz.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Akademik araştırmalar neticesi böyle bir platform kurduğunuzu söylediniz bu araştırmalara göre Karşı karşıya kaldığımız kontrolsüz göç ekonomik külfetin dışında ne gibi tehlikeler arz ediyor bizi aydınlatabilir misiniz?
ERAY ERTÜRK:
Ekonomik olarak ciddi yük olması bile tek başına sorunken, “stratejik göç mühendisliği” olarak gördüğümüz bir boyutu da mevcut.
Stratejik göç mühendisliği nedir?
“Göç akımları ile bir milletin demografik yapısını çökertme çabasıdır.”
Siz bugün herhangi bir ülkede yaşamak için belirli sınavlardan geçersiniz dil sınavı, kültürel sınavlar gibi fakat bizim ülkemizde ne yazık ki vatandaş olmak çok basit.
Bir ülkenin vatandaşı olmak bu kadar ucuz olmamalı, hele ki; ” kanla yoğrulmuş bedel ödemiş bir ülkenin vatandaşlığı, bedel ödemeyen insanlara bu kadar kolay verilmemeli.”
Vatandaşlığına talip olduğunuz ülkenin diline, kültürüne, milli değerlerine saygı duymak zorunluluktur, vazifedir.
Bu noktadan yola çıktığımızda ülkenin her yerinde Arapça konuşan insanların çoğaldığını, Arapça tabelaları, hatta herhangi bir şirketin müşteri hizmetlerini aradığınızda Arapça anonsla karşı karşıya kaldığınızı görüyorsunuz!
Şimdi şunu sormak gerekmiyor mu? Bu nasıl misafirlik?
Benim yaşam şartlarıma ayak uydurması, dilimi öğrenmesi, milli unsurlarıma saygı göstermesi gerekirken bizim ülkemizde milli marşımıza karşı rahatsızlıklarını dile getirilen videolar çekiyorlar.
Dilimizi, millî kültürümüzü yok saydıkları yetmezmiş gibi evlatlarımızın ırzına göz dikiyorlar!
Tecavüzü gerçekleştiremeyince başını ezerek öldürdükleri Ayşegül kızımızı, kalbine bıçak saplanan 17 yaşında ki Batuhan Barlak evladımızı nasıl göz ardı edebiliriz?
Üzülerek belirtmek gerekiyor ki, kontrolsüz göçleri iktidarın ve muhalefetin görmezden gelişi ülkemizi ciddi tehlikelere doğru sürüklüyor.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Ertürk, siz bu riskleri, yaşanan olayları dile getirdiğinizden dolayı “ halkı infiale sürüklemekle suçlanarak tutuklandınız, aylarca cezaevinde yattınız.”
Siz kendi çerçevenizden bize şunu açıklarımsınız halkı infiale ve düşmanlığa sürüklüyor musunuz?
ERAY ERTÜRK:
Bir kez daha sesleniyorum: “Lütfen oyuna gelmeyelim, sokaklarda gezen sığınmacılara saldırmak çözüm değil, çözüm kimsenin vatansız kalmaması için mücadele etmekle başlar.
Bakın ben “Allah bu millete bir daha ‘İstiklal Marşı’ yazdırmasın“ diyen Mehmet Akif Ersoy’un milletvekili olduğu Burdur’dan Milletvekili adayı oldum.
Tek gayemiz bu düsturdur!
Biz Türk Milleti olarak aynı acıları yaşamak istemiyoruz, bu amaçla ülkemizi kargaşaya bölünmeye götürecek her türlü eylemin karşısında duruyoruz!
Bu nedenle hakkımızda ortaya atılan iddialar mesnetsizdir!
Ülkemizde bir iç savaş çıkmaması için mücadele ettiğimizi çok iyi biliyorlar!
Az öncede bahsettiğim gibi bu mesele basit bir göç meselesi değil.” Suriyelilerin boşalttıkları bölgelere yerleşen ABD destekli YPG/PYD iç güvenliğimizi tehdit ettiği gibi Ortadoğu’da tasarlanan projenin basamaklarından biri olarak bölge halkının sömürgeye doğru sürüklenmesini hedefliyor.”
Bizler tüm bu stratejik oyunları görerek, gerek ülkemizde gerekse komşularımızın yaşayacakları sıkıntıların, yaşanacak kargaşaların karşısında çelik bir bariyer görevi görüyoruz.
İddia edildiğinin aksine milletimizi, kişiler üzerinden tahrike kapılmamaları için uyarıyoruz.
Bizlerin muhatabı burada yaşayan Suriyeli, Afgan ve diğer sığınmacılar değil!
Bizlerin muhatabı bu insanları yersiz yurtsuz bırakan ve az önce bahsettiğim projelere fırsat veren mercilerdir.
Bir kez daha sesleniyorum!
“Lütfen oyuna gelmeyelim. Sokaklarda gezen sığınmacılara saldırmak çözüm değil, çözüm kimsenin vatansız kalmaması için mücadele etmekle başlar. “
Gelen bu sığınmacıları hukuki ve meşru yollardan yurtlarına yeniden kavuşturarak herkesin vatanında özgür ve mutlu yaşamasını sağlayarak, kendi vatanımızda gençlerimize özgür hakkaniyetli bir gelecek inşa etmek üzere çalışmalarımıza yılmadan yorulmadan devam edeceğiz. Bu bizim Gençliğe Hitabe’den aldığımız milli vazifemizdir.