İki yıl boyunca gelir dağılımını bozan, geniş halk kesimlerini yoksulluğa mahkum eden politikalara imza atan iktidar, seçimden sonra “U” dönüşü yaptı. İki yıl boyunca sürdürülen düşük faiz ısrarı, döviz kurlarının kontrolden çıkmasına neden olunca bu kez Kur Korumalı Mevduatlar (KKM) devreye alınmıştı. Ancak KKM zenginlerin servetini büyütürken, geniş kesimler yüksek enflasyona mahkum kaldı. Ekonomi yönetimi yeni dönemde enflasyonu kontrol altına almak için bu kez faiz artırımına giderken, fatura yine vatandaşa kesiliyor. Talebi kısmak için kredi ve kredi kartı faizleri yükselirken, nüfusun küçük bir kesimini oluşturan üst gelir grubu bu gelişmelerden etkilenmeden harcamalara devam ediyor. Merkez Bankası, eylülde yüzde 61.53’e yükselen yıllık enflasyonun Mayıs 2024’te tavan yapmasını bekliyor.
KAYNAK AKTARIMI YARATTI
“Yüksek enflasyon döneminin, toplumsal kaynak aktarımı mekanizması” yarattığını belirten Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, tüketim harcamalarının yüzde 47’sini, üst gelir grubundaki yüzde 20’lik kesimin yaptığını belirtiyor. Uzunoğlu ulaşım harcamalarının neredeyse yüzde 70’ini, eğitim harcamalarının da yüzde 62’sini yine yüzde 20’lik üst gelir grubunun yaptığına dikkat çekiyor. Türkiye’de tüketimin halen çok şiddetli hissedildiğini ve tüketim malı ithalatının henüz ‘soğumaya başladı’ sinyali vermediğini söyleyen TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç ise bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, eylülde yıllık yüzde 86’lara çıkan hizmet enflasyonuna ve aylık yüzde 30’a ulaşan eğitim harcamalarına dikkat çekerek, belirli gelir düzeyindeki kesimin harcamalarını sürdürdüğüne işaret etti.
‘Frene basınca araba hemen durmuyor’
TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç’a göre Türkiye’nin enflasyonla ilgili bulunduğu durum, ‘kredileri yavaşlatalım faizleri artıralım’ meselesinin çok ötesinde bir sorun. “Tüketici kredileri yavaşladı, taşıt kredileri zaten pahalı ama taşıtlar satılmaya devam ediyor. Demek ki bir yerde, bir gelir seviyesi var ve enflasyon beklentileri halen olumsuz ki insanlar taşıt alımına devam ediyor. Dolayısıyla, ‘sadece kredileri kısarak bu sorunu çözebilir misiniz’ en önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum” yorumunda bulundu. Altınsaç, “Beyaz eşya, otomotiv satışları, ithalat kaleminin alt bileşenlerinde tüketim malı ithalatı kısmen soğumaya başladı, 3 aylık vadede verebileceğini düşünmüyorum. Nakit avans faizi yüzde 1.36’lardan yüzde 4’lere çıktı. Önemli bir adım ama geçtiğimiz dönemde o kadar bu tarafta para dağıttı ki; bu 6 ayda. Dövize, arabaya gitti. Muazzam bir çıktı, talep fazlası oluştu. Frene basınca hemen durmuyor araba. Düşündüğümüz kadar enflasyonun üzerinde, köpüğü alabilecek kadar iç talep yavaşlamıyor” ifadelerini kullandı.
Enflasyonun düşmesini istemezler
Enflasyon dönemlerinde büyük kaynak aktarımı yaşandığını savunan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, “Tekelleşmenin olduğu dönemlerde fiyatı belirleyenler, enflasyonu kaynak aktarım mekanizması olarak kullanır. Bu bilinçli bir tercihtir aslında. Enflasyonun düşmesini istemezler” diyor. Yaşadığımız enflasyon sürecinin, bölüşümü ve gelir dağılımını da inanılmaz bir şekilde bozduğunu belirten Uzunoğlu, Türkiye’de enflasyonun, 2017’den beri çift haneli olduğuna işaret ederken, özellikle 2021’den sonra ‘kur nereye giderse gitsin, faiz düşürelim, düşük faizle enflasyonu yeneriz’ mantığının geniş kesimlerin cebinden, ciddi anlamda kaynak aktarımına yol açtığını söylüyor. Enflasyon dönemlerinde mekanizmanın büyük şirketlerin lehine çalıştığını anlatan Uzunoğlu, negatif reel faiz ortamında vatandaşın tasarrufları erirken, şirketlerin ise borçlarının reel olarak düştüğüne hem de fiyat belirleme güçleri nedeniyle piyasa hakimiyetlerinin arttığına dikkat çekiyor.