Hani, derler ya “Kasımpaşalı eli maşalı”.
Açılım görüşmelerinin yapıldığı TBMM Genel Kurulunda muhalefete kızan AKP Grup Başkanı Tayyip Bey, soluğu TBMM Başkanı Şahin’in odasında almış;
Hönkürmüş;
“Bu nasıl yönetim? Atsana bu pankartları dışarı”
Çocukluk arkadaşı, belki okuldan sıradaşı Mehmet Ali Bey renk vermiyor ama iyice bozulmuş bu işe.
Yalanlayan yok.
Biliriz ki Türkçede “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye bir laf vardır.
Gelin, hep birlikte sesli düşünelim.
Demokrasimiz ve ülkemizin geldiği duruma bakalım.
Mehmet Ali Bey Tayyip beyin arkadaşı olabilir.
Tayyip Bey Genel Başkanı olarak Mehmet Ali Beyi fırçalayabilir.
Amma;
Mehmet Ali Bey Türkiye’nin bir numaralı koltuğunda oturan isimdir.
Milletin Meclisinin başkanıdır.
Tayyip bey mi?
Makam arabasının plakasına bakarsanız iki numero olduğı görülecektir.
Hal böyle olunca Tayyip Beyin fırçaladığı Partilisi değil, milletin meclisinin başkanıdır bu da bu güne kadar cumhuriyet tarihinde görülmemiş fiili bir durumdur.
Bu fırça Tayyip Beyin özlediği rejimin dışa vuruluş şekli olsa gerek.
Bu rejim, İstanbul’da ofis olarak kullanılmak için bakılan saraylarda saklı olmasın.
TBMM Başkanını fırçalayan başbakanın kafasının arkasındakiler aslında bu ülkenin düşünen, konuşan beyinlerini alarma geçirmeli.
Ne gezer?
Ben meclis oluşturdum diyen fertleri derin düşüncelere sevk etmeli.
Ne gezer?
Milletvekili, bürokrat, asker, polis, gazeteci, sivil toplum lideri binlerce insanın telefonlarının dinlendiği bir ortamda;
Onlarcasının sorgusuz sualsiz, uydurma olduğu şüpheleri yüksek bahanelerle hapishanelerde tutulduğu bu günlerde;
Tayyip Beyin İstanbul’da ofis için saray ve köşk bakmasını tesadüf mü sanırsınız?
Hep birlikte düşünelim.
Tesadüf mü sanırsınız?
