44 yıl önceydi, sene 1976, Akdeniz ve Ege’de icra edilmiş bir deniz tatbikatının ardından Gölcük Donanma K. lığında değerlendirme toplantısı yapılıyordu. Konu ağırlıklı olarak bizim için sanki dikenli tellerle ve patlayıcılarla dolu Ege’ydi. Yunanistan’la Kıbrıs meselesi ve Ege’de kıta sahanlığı krizi devam ediyor. Gerginlik her iki milleti de çok yönlü kötü mü kötü etkiliyordu.
Son konuşmayı yapmak üzere kürsüye gelen zamanın donanma komutanı Oramiral Bülent Ulusu aynen şu cümlelerle noktayı koymuştu: “…Yunanistan’ın karasularını 12 deniz miline çıkarması Türkiye için harp sebebidir, 12 mil ilanı bizim için kırmızı çizgidir…” demişti.
O gün, brifing salonunun arka sıralarında oturan ben ve benim gibi bazı subaylar konuşmayı büyük, iri puntolu ve çok da iddialı bulmuştuk. Halbuki Bülent Amiral haklıydı.
Dört yıl sonra Bülent Amiral 12 Eylül 1980 darbesinin ilk başbakanı olarak verdiği ilk demeçte “…Ege’de 12 mil ilanı bizim için harp sebebidir…” diyordu. Sözünün arkasındaydı.
O sularda bize 6 mil dar geliyor, Çanakkale Boğazı’ndan çıkıp Akdeniz’e doğru rota çizen, pruvasını güneye çeviren bir gemi Yunan karasularına girmemek için dikkat kesilirken, eğer 12 deniz mili devreye girerse Türk Donanması, Yunanistan’dan izin almadan şanına yakışır şekilde Ege’den geçemez, gerçeği ile yüz yüze kalırız.
O adaların, 12 millik çevrimi bizi Çanakkale Boğazı çıkışında boğar. Evet, Bülent Amiralin, “…Yunanistan’ın Ege’de 12 deniz mili ilanı, T.C.’ye Ege’nin kapanması demek olur, bu da harp sebebidir…” sözleri sonraki yıllarda da ve her krizde öne çıktı.
1976, 1987,1996 VE 2020 KRİZLERİ
1976 kıta sahanlığı krizi, 1987 kıta sahanlığı ve petrol arama krizi, ve 1996’da Kardak krizlerini yaşadık. Bugünkü, 4’üncü krizin şekli, çıkış sebebi, hidrokarbon sahalarının, Doğu Akdeniz, Libya ve Mısır’a kadar uzanması şartlarımızı içeride de dışarıda da zorluyor, bilhassa Avrupa Birliği nezdinde.
Bu yazıyı yazarken, bütün Türkiye 30 Ağustos 2020 Zafer Bayramı’nın 98’inci yılını coşku ile kutluyordu. İyi de, ya Alman ekonomik sömürgesi, batının şımarık çocuğu Yunanistan’da durum nasıl?
Hala İzmir’de denize dökülen 100 binden fazla Yunan askerinin yası tutuluyor. Kıbrıs’ta Türk bölgesinin tutunmasını, ayağa kalkmasını, kendileri adına ciddi, çok ciddi bir kayıp olarak görüyorlar. Sıkıntıları da depresyonları da buradan başlıyor.
Gidişat hiç de iyi değil. Bugün olmasa yarın, belki beş, belki yirmi beş ve belki de altmış yıl sonra istesek de istemesek de bir çatışmanın, bir savaşın ayak seslerini duyar gibi oluyorum. ABD, Rusya, AB ve/veya Birleşmiş Milletler müdahale eder, savaşı durdururmuş, muş, muş…
Biz övünmeyi severiz, ancak burada ona gerek yok. Şımarık batı komşumuz, dış desteksiz üzerimize gelemez; hadi ola ki dış desteği de sağlayarak geldi, her şartta Rodos’ta Girit’in o çok güvendikleri hava ve deniz üslerinin bulunduğu mevkilerde ve Orta Ege’de tüm bölgeyi hallaç pamuğu gibi atarız.
ANADOLU SAHİLLERİNE HAPSOLMAYACAĞIZ
Hiç istenmese de, bir çatışmada dik durur, tehditlere, yüksek perdeden gelen baskılara aldırmadan ilerlersek Foça’daki çıkarma birliğimiz en az üç dört adaya Türk bayrağı diker.
Evet, diker.
Sonra da 3 mil mi, 6 mil mi yoksa bizi 12 deniz mili karasuları tehdidiyle Anadolu’nun batı sahillerine hapsetmeye kalkan, elinden gelse ayaklarımızı Ege’ye uzattırmayacak olanlar, değil Meis, diğer adaları da Türk hakimiyetinde görürlerse, o zaman Büyük Helen rüyasından uyanacaklar.
***
Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit’in radyolardan şu konuşması duyulduğunda, toplumda doping etkisi yapmıştı: “…Evet, Ege’de petrol ve doğalgaz arıyoruz…” dediğinde, sismik araştırma başlamıştı. O sularda bu görevi yapan gemilerden biri de T.C.G. Çandarlı’ydı (A-593).
O günkü efsane geminin bugün hatırlayabildiğim kadrosunda, Hidrografi Daire Bşk. Y. Müh. Alb. Şevket Güçlüer, Gemi Komutanı Hulki Ertanı, ben, sınıf arkadaşım Dz. Yzb. Ahmet Denizci ve Dz. Ütg. Serhat Ünaldı…vardı.
Bizden sonra gelen Çandarlı kadrolarında Cem A. Çakmak da görev yapmış. Hani, Balyoz Davası’nda beraat edip, Temmuz 2015’te akciğer kanserinden vefat eden Tuğamiral Cem A. Çakmak: “Beni yıkan üç şeyden biri, kızımın gelinliğiyle Hasdal’a gelmesi” diyen amiral.
Siz adalete inanıyor musunuz?
Hayır, ben adalete inanmam.
***
Tek devlet radyosu ve televizyonunun yayın yaptığı o dönemlerde haberlerin (gece ajans saatleri) sonunda şöyle bir ilan okunurdu: “Seyir ve Hidrografi Daire Başkanlığı’ndan bildirilmiştir; denizcilere ve havacılara …. sayılı bildiri.” Ege’nin (Karadeniz’in, Akdeniz’in) … arz… tulünden… metre yüksekliğinden uçmak, balık tutmak can ve mal emniyeti yönünden tehlikeli ve yasaktır…anonsu yapılırdı.
Şimdi bu duyuru görevi Navtex denilen bildirilerle yapılıyor. Belirlenen sahalar için karşılıklı tehditler savruluyor.
ITALYA İLE YAPILAN ADRİYATİK ŞOV
Komşumuz, İtalya ile Adriyatik (İyonya) denizinde karasularını 12 deniz miline çıkararak şov yaptı. Çünkü bu ha 6, ha 12 mil İtalya için bir şey ifade etmiyor. Korint Kanalı çıkışı Patras’ın batısındaki Kefolonya Adası ile Korfu arasındaki adaların İtalya’ya uzaklığı 40 ile 135 d.mili arasında değişir. Hayır, sanki bize; “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit” mi demek istiyor…
Şaşkınlıkları hat safhada, Fransa’dan 20 milyar euroluk uçak, denizaltı ve askeri malzeme alımı ve yenileme için Yunan Genelkurmayı hazırlık yapıyor. Yakında Atina ile Paris arasında imzalar atılacak.
Bu iş nasıl olacak, Almanya’ya olan borçlarını ödeyemezken?
ALMAN EKONOMİK SÖMÜRGESİ
Şansölye A. Merkel’in sıkıntısı, küçük Yunanistan bir de Türkiye ile sıcak çatışmaya girerse zaten olmayan üretim ve birikimi hepten iflas edecek. Almanya alacaklarını alamıyor. Onlar Helen halkını değil, alacağı milyar euroları alamazsa ne olacak? Onun derdindeler. Ve de, açık veya gizli bir haçlı zihniyeti halen Avrupa Birliği’nde hakim düşünce.
Konu Türkiye oldu mu ne kadar da çabuk kendi meselelerini bir tarafa itip, bir araya geliyor, ortak hareket edebiliyorlar.
Selanik, Atina ve Patras’da meyhanelerde tabak kırarak, sirtaki oynayarak hayatını yaşadığını düşünen Yunanistan’ın AB ülkelerine 2060 yılına kadar ödeyeceği 320 milyar Euro’dan fazla borcu var. İşin aslı bu borç ödenemiyor ve 400 milyar euroya doğru da yükseliyor. “Yunanistan Batı’nın ekonomik batakhanesidir. Denizcilik ve turizm geliri dışında tutarlı hiçbir şey üretemiyor.”
Ülkenin ABD’de eğitim görmüş Harvard mezunu (Harvard Busines School) 52 yaşındaki Başbakanı Kiriakos Miçotakis iyi düşünmeli, dolduruşa gelip ülkesini yakmamalı. Emmanuel Makron ve Angela Merkel bir mağlubiyet sonunda sizi kurtaramaz. Ve mutlaka siz kaybedersiniz. “Güvendiğiniz AB (Avrupa Birliği) içi boşalmış, kof bir karpuz gibi, eski tadı da takati de yok.”
SAVAŞSIZ BİR ANLAŞMA YUNANİSTAN’IN MENFAATİNE OLUR
Bir çatışmada ilk hedef, orta ve kuzey Ege’de stratejik değeri olan, gerektiğinde Helen Donanması’nın kalbinin attığı Atina-Salamis Deniz Üssü ve Elefterios Venizelos uluslararası havaalanını bile etki altına alabilecek “Aşağıdaki adalara Türk bayrağını dikmek” olmalıdır.
Bu adalar: Limni, Bozbaba (Ayios Evstrations), Midilli (Lesvos), Sakız (Hiyos) ve mutlaka İpsara (Psara) olmalıdır.
“Böyle bir başarı orta ve kuzey Ege’nin Türk kontrolüne girmesi demektir”
Güneydeki 12 Adalar, yani Rodos ve çevresindeki adalarda durum farklı, dünya ayağa kalkar. Sonuç mu, böyle bir durumda hiç kimse şimdiden sonucu kestiremez. Ama Batının Yunanistan’ın yanında yer alıp tepemize çullanmaya kalkacağı da muhakkak.
Özetle, “Orta ve kuzey Ege’yi kontrol edebilirsek Yunanistan çöker. Ama buna Yunan kültürü ile yetişmiş, ona hayran Batı ne kadar müsaade eder, orası meçhul.”
Türkiye bilinçli bir şekilde Doğu Akdeniz’de, Libya-Anadolu hattında, Karadeniz’de ve silah sanayiinde, sağlam ve kararlı adımlarla ilerliyor. Gelin anlaşalım, “Savaşsız bir anlaşma Yunanistan’ın menfaatine olur.” Sürekli kriz ve harp çıkarma ihtimali taşıyan içi kof ataklar sizi daha da zarara sokmasın.
Sayın Kiriakos Miçotakis, eğer Ege’de kara sularını 12 deniz mili olarak ilan ederseniz, sonuç size de tüm Yunanistan’a da çok pahalıya patlar, üzer.