2020’de Freedom House örgütü, Türkiye‘yi resmen “özgür değil”, özgür olmayan ülke ilan etti.
Geçtiğimiz günlerde de Washington‘da ‘Türk Demokrasi Projesi’ adlı bir dernek kurulmuştu.
Kurucular arasında Amerika’daki Türkiye karşıtları ve 15 Temmuz sonrası Türkiye’den kaçan kaçkın ve şaşkınlar (FETÖ unsurları) vardı.
Türk Demokrasi Proje kuranlar amaçlarını Türkiye’deki demokratik kurumları ve insan haklarını korumak (!) olarak açıkladılar.
Almanya’da ise kilise, sinagog ve caminin tek çatı altında inşa edilmesinin planlandığı ‘Bir Ev’ projesinin temeli atıldı. Proje FETÖ destekli olduğu açıklandı.
Geçtiğimiz aylarda Fransa’da Macron tarafından “Fransız İslam’ı” adlı bir programın hazırlığı yapıldı. Tepkiler üzerine programın açıklanması yılsonuna ertelendi.
Yetmedi yine Fransa’da Fransız düşünce kuruluşu Montaigne Enstitüsü, uzman hâkim El Karoui başkanlığında “İslamcılık Fabrikası” adlı bir rapor yayınladı. Raporda, Müslümanlara yönelik olarak “dış yardımların kesilmesi, hac ve helal ürün organizasyonundan vergi alınması, okullarda Arapça dersi okutulması ve internet denetimi” gibi pek çok öneri bulunduğu açıklandı.
Bütün bu emperyalist karakterli ve Türkiye hedefli sivil ya da resmi projelerin Türkiye’yle yakından ilişkili olduğunu söylemeye gerek yoktur. Dışarıdaki projelerin içeride uzantılarının olmadığını düşünmek de saçmalık olur.
Önce bir hatırlatma yapalım: Turuncu devrimin para babası George Soros’un demokrasi aşkıyla saçtığı dolarlar ile Gürcistan’da “Kadife Devrim”, Ukrayna’da “Turuncu Devrim”, Kırgızistan’da “Lale Devrimi” gerçekleştirmişti.
Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın adı, bu ülkelerdeki “değişimler” sırasında çok tartışıldı. ABD’li bu karanlık milyarderin dolarlarını “demokrasi aşkı” için feda ettiği söylese de Soros, kuvvetle muhtemel ki, bu amaç için CIA’den alınan fonları kullandı. CIA, bu tip milyarderleri maske olarak kullanmaktadır.
George Soros’un kurucusu olduğu Açık Toplum Vakfı, Türkiye’deki faaliyetlerini Gezi olayları sonrasında sonlandırmıştı.
Soros’un bıraktığı boşluğun gerçekte CIA, görünürde sivil toplum kuruluşu ya da hayırsever Amerikalı unsurlar üzerinden doldurulduğu açıktır.
Birkaç gün önce Türkiye’de bir malum ilan edildi: Türkiye’deki bazı medya kuruluşları, haber siteleri ABD merkezli Chrest Foundation’dan fon aldıkları açıklandı.
ABD’den fon alan bir sitenin sahibi aldıkları paralar için “Künyemizde yazıyor zaten gizli ve yeni bir şey değil” diye açıklama yaptı.
ABD’den para alarak yayın yapan kuruluşların çoğunun solcu oldukları ve muhalif yayınlar yaptıkları biliniyor.
Bir zamanların antifaşist, anti Amerikancı, antiemperyalist olduklarını söyleyen isimlerin Amerikan parasıyla solculuk yapmaları ilginçtir.
ABD’nin fonladığı bu siteleri savunanlar ‘işinizi doğru yapıyorsanız kimden para aldığınızın önemi yok. Önemli olan şeffaflık ve editoryal bağımsızlıktır. İktidar yanlıları hükümetten destek alıyorlar karşıtlar da ABD’deki sivil kuruluşlardan. Ne var bunda’ anlamına gelen sözler ediyorlar.
“Özürü kabahatinden büyük” denilen şey tam da bu olsa gerek.
Hiçbir kimse hiçbir kimseye, hiçbir ülke hiçbir diğer ülkeye demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet daha iyi olsun diye para vermez!
Emperyalist güçler bağımlılık satın almak için dolar verirler.
Bir güç size para veriyor karşılığında da hiçbir şey almıyorsa orada satın alınan ürün gerçekte sizsiniz!
Fonlar, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü vb. ABD çıkarlarına aykırı gelişmeler olduğunda kullanılan yumuşak güç araçlarıdır.
Yabandan beslenenler yabanı beslerler.
“Düşmanın ekmeğini yiyen kılıcını kuşanır” da Türk atasözüdür.
Soros, Türkiye için “en iyi ihraç malı ordusudur” derken her şeyi mal ve dolar olarak gördüğünü açıklamış oluyor.
23 Nisan 2021 tarihinde köşe yazımızın başlığı; “Parayı takip edin faili bulursunuz” idi.
Para fon adı altında Amerikan çocuklarını işaret ediyor.