30 milyondan aşkın nüfusa sahip olan; dili; kimliği; tarihi yasaklanmış; topraklarının altı üstü altın olsada yoksulluk içinde yaşayan halkıyla; dağlık yeşillik coğrafyaya sahip olsa da; çölleşme felaketiyle iç içe yaşayan Güney Azerbaycan halkı; Türk dünyasının tam boğazında bir insanlık dramını yaşamaktadır. Türk dünyasının önemli bir kısmı olan Güney Azerbaycan, İran diye adlandırılan ülkenin sınırları içersinde bulunmaktadır.
İran Türklerini, Azerbaycan Türkleri; Türkmenler; Halaçlar; Kaşkaylar; Kazaklar ve Özbekler oluşturmaktadır.
İran’ın 35 milyonluk Türk nüfusundan Azerbaycan Türkleri 30 milyonluk nüfus ile en geniş Türk topluluğudur.
Güney Azerbaycan toprakları Kuzey Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti sınırından başlayarak İran’ın merkezine kadar uzanmaktadır.
1926 yılına kadar Türk hanedanları İran’a egemenlik etmişler. Azerbaycan; Türk hanedanlıklarının egemenlik merkezi olmuştur. Bu nedenle Azerbaycan arazisi Türk medeniyet ve kültürünün önemli bir parçası olarak tarihte iz bırakmıştır.
1828’de Kaçar hanedanlığının egemenlik ettiği ”Memaliki Mehruseye Kaçar” (Kaçarın korunmuş memleketi) ile; Rus devleti arasında olan savaşların sonucu ve Kaçarın yenilgisiyle birlikte Azerbaycan toprakları ikiye bölünmüştür ve Araz Nehri, Rus ve Kaçar devletleri arasında sınır olarak belirlenmiştir! Böylece Azerbaycan halkının iradesi ve isteği dışında bir ayrılık olarak tarihe geçmiştir.
Birinci Dünya Savaşında, Güney Azerbaycan Türkleri, büyük felaketler yaşamışlardır. Merkezi devletin zaafı sonucu güçsüz bırakılan halk, toplu şekilde katledilmiştir. Sınırı korumak için devlet tarafından yerleştirilen göçebe aşiretlerin, büyük cinayetleri, Güney Azerbaycan halkının tarihi hafızasında büyük izler bırakmıştır.
Güney Azerbaycan’ın bütün batı şeridinde yerleştirilen göçebe aşiretler İngiliz, Rus ve Fransızlardan aldıkları destek ve yardımlarla köyleri ve şehirleri yakarak binlerce yerli Türk’ün ölümü ve göçmesine neden olmuştur. Dört sene boyunca Güney Azerbaycan’ın batısında katledilen Azerbaycan Türklerinin sayısı 13 bin kişinin üzerinde olmuştur. Kaçar hanedanlığının yıkılmasından sonra, Pahlevi hükümetinin İran’da kurulması ile birlikte Türk düşmanlığına dayalı merkezi siyaset; İran İslami devriminden sonrada tüm boyutlarıyla devam etmektedir.
1945’de Mir Cafer Pişeveri’nin liderliğinde, Güney Azerbaycan’da kurulan Tebriz merkezli "Azerbaycan Milli Hükümeti" Güney Azerbaycan’da Türkçeyi resmi dil olarak seçmiştir. Kadınlara oy hakkı vermiştir. Azerbaycan’da daha nice köklü reformlar uygulanmaya başlamıştır, ama; bir sene sonra 1946 da İran merkezi hükümeti imzaladığı antlaşmada Azerbaycan özerkliğini kabul ettiğine rağmen; süper güçlerin yardımıyla Azerbaycan’a saldırarak Azerbaycan milli hükümetine kanlı bir son vermiştir. Tahran ordusu Azerbaycan Türklerini topluca katletmiştir. Bir sene boyunca Türkçe kitaplar ve gazeteler meydanlarda yakılmıştır; hükümet başçıları idam edilmiştir; işgalciler Türk çocuklarını sıraya dizerek Türkçe okul kitaplarını meydanlarda yakılan ateşlere atmaya mecbur etmişlerdir.
Güney Azerbaycan halkı hem fiziki olarak, hem manevi olarak soy kırıma uğramışlardır. İran ordusunun verdiği resmi istatistiklerde; Farslara göre" Azerbaycan’ın Fethi " diye belirlenen saldırıda 25 bin Azerbaycan Türkü katledilmiştir; on binlerce Türkçe kitap ve eser yakılmıştır. On binlerce insan sürgüne uğramış ve Fars dili tekrar Azerbaycan’da halkın dili Türkçenin yerine resmi dil olarak zorunlu olarak yerleştirilmiştir.
Yaklaşık 90 senelik Anti Türk – Anti Azerbaycan siyaseti ve Türk kimliğini yok etmek yönünde olan baskılarla birlikte; Güney Azerbaycan’da Türk kimliğine dayalı milli harekâtın yaranması ve güçlenmesine sebep olmuştur. 30 milyondan aşkın Türk’ün kendi dillerinde okuma yazma yasağı, Türk tarihinin İran resmi eğitim -öğretim sisteminde tahrif edilmesi, Türklere karşı hakaret ve nefret içerikli, bilimsel kılıflı çalışmalar, Azerbaycan tarihi topraklarında coğrafi isimlerin Türkçeden değiştirilmesi, ekonomik olarak Güney Azerbaycan’ın yoksul bırakılması, Türk tarihinin izlerinin yok edilmesi, zengin topraklarının yer altı ve yer üstü kaynaklarının taranması ve aynı zamanda işsizlik ve yoksulluğun tavan yapması: İran merkezi hükümetinin Anti Türk – Anti Azerbaycan siyasetinin sonuçlarıdır.
Azerbaycan milli harekatı Azerbaycanlıların kendi kimliklerine dayalı bir kişisel- zihinsel ve toplumsallaşmakta olan "kendine dönüş" isteğinden ortaya çıkmıştır.
”’Halkın kendi insani haklarını kazanmak için; bu halkın "özünden" yaranmış harekâttır. Güney Azerbaycan milli harekâtının istekleri dünyada kabul olunmuş; Birleşmiş Milletler teşkilatı tarafından onaylanmış ve İran’ın da imzaladığı sivil haklardır. Azerbaycan tarihi topraklarında halkın dilinde; Türkçe eğitim öğretim hakkı, Türkçe yayım ve basına uygulanan yasakların kaldırılması, ekonomik, siyasi ve kültürel ayrı seçkinliklere son verilmesi, Azerbaycanlıların Türk kimliğinin kabul olunması, Güney Azerbaycan’ın Batı bölgesinde İran – Türkiye sınırında terörist grupların beslenmesine ciddi şekilde son koyulması; Türk nüfusunun dengesinin değiştirilmesine çalışan, bölgede terör estiren grupların ciddi şekilde önlenmesi ve Güney Azerbaycan tarihi topraklarında çevrenin o cümleden Urmu Gölünün korunması Azerbaycan milli harekâtının isteklerindendir. Bu harekâta mensup olan aktivistler Güney Azerbaycan Milliyetçisi diye tanımlanmaktadırlar.”
Güney Azerbaycan Milli harekâtı diktatörlük ve ayrımcılığa ve aynı şekilde teröre karşı olan; isteklerini tam medeni yöntemlerle ortaya koyan sivil harekâttır. Güney Azerbaycan milli harekâtı için örgütlenmek insani, sivil, medeni ve teröre karşı örgütlenmektir.
Bu medeni isteklere İran rejimi şiddet politikasıyla karşılık vermektedir. Milli aktivistler rejim düşmanlığı, Pantürkizm, casusluk gibi suçlamalarla karşı karşıya kalarak ülke güvenliğine ve genel düzene karşı suçtan dolayı yargılanmaktadırlar. Uzun süreli hapis cezaları, eğitim ve iş hayatında yapılan yaptırımlar, işkence, para cezası, aile ve canları üzerinden tehdit olmak: Güney Azerbaycan milletçilerinin devletten aldıkları karşılıklardır.
İran devleti Azerbaycan’ın tam kalbinde yerleşen dünyanın ikinci en büyük tuzlu gölü olan Urmu Gölünün tam ortasında adalar ve dağları patlatarak denizin dibini doldurmakla, gölün ana kaynak suları üzerine baraj yaparak taban suların kontrolsüz şekilde boşaltarak, Urmu Gölünün kurumasına sebep olmuştur. Ekolojistler ve uzmanların uyarılarına rağmen kasıtlı olarak görülen bir kuruma sürecinde; Urmu Gölünün yüzde sekseni kurutulmuştur. İran resmi makamlarının dediklerine göre gölün çevresinde 50 köyün ahalisi ev ve tarım yerlerini bırakmak zorunda kalmışlardır.
Araştırmalara göre 15 milyon Güney Azerbaycan Türkünün, göçüne sebep olacak, binlerce hektar tarım arazisi kuraklığa dönecektir. Gölün kuruması milyarlarca ton tuz bombası yerde bırakılmasına sebep olacaktır. Yerde bırakılan tuz bombası rüzgâr aracılığıyla kilometrelerce uzaklara kadar dağılmakla birlikte Türkiye Cumhuriyeti; Azerbaycan Cumhuriyeti ve bölgede kuraklığa sebep olacaktır. Urmu Gölünü korumak talebiyle düzenlenmiş olan medeni protestolar devletin baskı ve şiddet politikasıyla geri çevrilmiştir. Protestoları düzenleyen Güney Azerbaycan milliyetçileri ağır hapis ve para cezalarına çarpıtılmaktadırlar.
Bugün Güney Azerbaycan milli harekâtı için "Kendine Dön Türk’ün” zamanını yaşamak dönemidir.
Kendi milli haklarını korumak için; kendine dönen ve kendi tarihi topraklarında haklarının mücadelesini veren Güney Azerbaycan milli harekâtı sivil, insani, medeni ve teröre karşı harekâttır. Bugün Türkiye İran sınırında Güney Azerbaycan’ın tam batı bölgesinde; kanser gibi yayılan ve Türk düşmanları tarafından desteklenen terör gruplarının hayali hükümetlerine seçtikleri bölgenin büyük bir kısmı Güney Azerbaycan’ın tarihi topraklarıdır.
Bu stratejik bölge resmen İran olarak bilinse de Güney Azerbaycan’ın tarihi toprakları "Makı, Çaypara, Kotur, Hoy, Salmas, Urmiye, Sulduz, Goşaçay, Sayınkale, Tikantepe çizgisi üzerindedir.
Türk düşmanlarının amacı: Terör gruplarını destekleyerek Türk dünyasının boğazında Güney Azerbaycan’ın batısındaki tarihi Azerbaycan topraklarında, Türklerden boşaltılmış bir tampon bölge oluşturmaktır. Tarihi topraklarımızda terör estirerek yerlilerin zorunlu göçü ve nüfus dengesinin değiştirilmesiyle Türklerden boşaltılmış Azerbaycan topraklarında devlet kurmak terör gruplarının hayalidir.
Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yoktur. Başkalarının topraklarında devlet kurma gibi bir mütecaviz hayalimizde yoktur. Bizim amacımız; kendi topraklarımızın her metresini koruyarak altında ve üstünde olan doğal kaynaklarına, tarihi varlığına, sahip çıkarak, kendi tarihi topraklarımızda halkın kendi kimliği ”Türk Kimliğine”dayalı güçlenmektir.
Kardeş ülkelerin komşularıyla olan ilişkilerine saygımız vardır. Ortadoğu’da, Güney Azerbaycan için güçlenmek; Türk dünyasının güçlenmesi ve Türk düşmanlarının yaptıkları planlarının iptali demektir.
Güçlenmek bizim için Ortadoğu olaylarında kullanılabilir ve hakkında karar verilen taraf yerine, karar verebilen taraf olabilmektir.
Güney Azerbaycan’ın çıkarlarını, barış ve insani hak ve özgürlüklerinin ve aynı zamanda Türk dünyasının çıkarları olarak görüyoruz. Türk düşmanlığı yapanların hepsi terör gruplarıyla birlikte bölgede, Güney Azerbaycan’ın güçlenmesini engellemek için çalışmaktadırlar.
Türkiye toplumu, Türk dünyası toplumu, Türk dünyası aydınlar ve liderleri, siyasi partiler ve Türk dünyası akademisyenler ve bilim insanlarının manevi desteği Güney Azerbaycan için çok değerli ve önemlidir.
Türk dünyasının boğazında Güney Azerbaycan’ın tarihi topraklarında Türk’lerden ve Türk’lükten boşaltılmış bölge kurmak isteyenlere karşı, Güney Azerbaycan milli harekâtı kendi tarihi topraklarında kendi kimliği ile güçlenmeğe devam edecek, kendi halkına insani özgürlüğünü sağlayacaktır. Güney Azerbaycan Türk’lerinin manevi ve maddi soygun ve soykırımını sonlandıracaktır.