Dost, düşman ve siyaset!

Dost, düşman ve siyaset!

Her huzursuz, yabancılaşmış ve değersizleşmiş kişiliğin temelinde dostsuz yaşanmaya çalışılan bir hayat vardır. Dost edinilecek bir tarih, coğrafya, düşünce, toplum, inanç, estetik, komşu yoksa yaşanmaya değer bir hayat da yoktur.

Konuşmak, düşünmek ve anlamlandırmak yalnız insana ait olmakla birlikte dostluk; insan, doğa, hayvan ve topluma özgüdür. Tarihle, coğrafyayla ve psikoloji ile dostluk kuramayan bir yaşam anlam özrü olan bir hayat doğurur. Kuşkusuz insanların dost ya da düşman olması için önemli bir nedene ihtiyacı vardır. Bu neden doğadan, düşünceden, inançtan ya da toplumdan alınır.

İnsani nitelikler toplumsal ilişkilerin ürünüdür. Çünkü yalnızlık, insani bir vasıf değil istisnai bir arızadır. İstisnai durumların kurallaştırılması ise anormalliğin kendisidir.

Günümüzde dostluk ya da düşmanlık kavramları hem göreceli hem de dönüşümlü kavramlar haline gelmiştir. Ebedi dostluklar ancak mutlak ile kurulan dostluklardır. Böyle dostluklar insani değil ancak ilahi olabilirler. Onun dışındaki dostluklar insanla sınırlı, geçici ve idrak yeteneği ile ilgilidir. İnsanlar herhangi bir ortam, durum ve olguya ilişkin olarak bir kimsenin takındığı tavrı dostluk ya da düşmanlık olarak görebilir. Hâlbuki o, onun o andaki bilinç, idrak ve o olguya karşı almış olduğu pozisyonla ilgilidir ya da değildir.

Yanılan bilinç, algısı zayıf idrak ve alınan pozisyon dostu düşman, düşmanı dost hale getirebilir.

Aristoteles’in “Ey dostlarım, dünyada dost yoktur” dediği ne kadar gerçekse bir o kadar da yanlıştır. Zira bu durumda dost yoksa insanlık nasıl vardır? Sorusu cevaplandırılamaz. Dost elbette vardır ama birileri için “sadık dost” yalnızca “kara toprak” olabilir. Kimse insanlara, “sadık” olabilecek dostlarla dünyanın dolu olduğunu iddia edemez.

Üç gerçek dost vardır; Yaşlı bir karı, yaşlı bir köpek ve hazır para” diyen Franklin ise dosta ve dostluğa prizmanın bir kesitinden baktığına kuşku yoktur.

İnsanlar dost ve düşman üretmeye yönelik eylemlerle ömürlerini tüketirler. Gerçekte ise insanlar başkalarının değil bizzat kendilerinin dostu ya da düşmanıdırlar. Dostluğu fazla abartmamak da gerekir. İnsanın asla dost olmaması gereken olgular da vardır. Diri bilinç sahiplerinin dedikodu ile uyku ile tembellik ile sefahat ile rahat ile asla dost olmaması gerekir!

Bütün zevklerin geçici, bütün tatminlerin tüketici ve nihayet bütün aşırılıkların pişman edici olduğu düşünülürse insanların egolarına aşırı yüklenmeleri kimlikleri ile dostluk bağlarını kopartır. Zevklerin kimliği teslim aldığı yerde de Tanrıyla dostluk da hasara uğrar. Ruhen hasarlı bireyler konfor için onurundan, ekmek için de erdeminden taviz verirler.

Dost/düşman çelişkisini sonlandırmadan milletler ve siyasi partiler yönünden de bu çelişkiye değinmekte yarar vardır.

Milletlerin birbirlerine yönelik güttükleri siyasi ilişkilerinde ebedi dostluk ya da düşmanlık söz konusu değildir. Onun için uluslararası ilişkilerde dost ya da düşmandan değil çıkarlardan bahsedilir. Türkiye’nin Mısır, BAE ya da Arabistan’la düşmanlıktan dostluğu sarkaç gibi gidip gelen ilişkileribu bağlamda değerlendirilmelidir.

Siyasal partilerin dostluğu da düşmanlığı da konjonktüreldir.  Siyasi çıkar için bir araya gelenlerin çıkarları çatışınca birbirlerinin can düşmanı kesildiğine tarih şahittir.AK Parti’nin “çözüm süreci”nde HDP ile MHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde (Ekmeleddinİhsanoğlu’nun çatı aday olarak ilan edildiği süreçte) CHP ile birlikte hareket etmeleri bu bağlamdadır. Siyasilerin bugünkü ittifakları ya da dostlukları da sahtedir! Konjonktüreldirçünkü ittifak yapan bugünkü siyasi partilerin aralarında siyasi gen uyuşmazlığı vardır.

Siyasilerin geçici ve çıkar endeksli ittifaklarını fazla ciddiye almak maraz doğurur! Söylenmedi denmesin!

 

 

 

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!