2012-2013 eğitim-öğretim yılı başladı. Anneler, babalar büyük umutlarla evlatlarını okula gönderdiler. Öğrenciler okula, arkadaşlarına, öğretmenlerine kavuşmanın sevincini yaşadılar. Ama birçok ilde, ilçede, köyde büyük öğretmen açığı var. Derslere buruk başlayan hayatlar var. Gerçi şu anda bu durum öğrenciler için sevinç kaynağı olabilir; fakat ilerde boşa geçen vakitlerine ağlayacaklar. Bir derste bir kelime öğrenmenin hazzını gelecekte çok iyi anlayacaklar. Şimdi onlara ne desek boş; ama bunun bilicinde olan büyüklere söylenecek çok şey var. Bu öğretmen açığını kapatmaya çalışan saygıdeğer büyükler ücretli öğretmenlerle boşlukları doldurmaya çalışıyorlar. Öğrenciyi hayvan sanan büyükler, benim çocuklarımı veterinere teslim ediyor. Benim göz bebeklerimi gıda ürünü sanıp teşhis için Gıda Mühendislerine teslim ediyor. Benim evlatlarımı zirai ürün sanıp Ziraat Mühendislerine teslim ediyor. Ya da kıyıda, köşede kalmış yerlerde lise mezunu veya iki yıllık bir fakülte mezunu asker eşlerine teslim ediyor. Eşlerinden öğrendikleri komutları aynen çocuklarıma uygulatabilmek için.
Ben sizlere ne diyeyim ey büyüklerim!
Size nasıl sesleneyim?
Bağırıyoruz, çağırıyoruz, yollara dökülüyoruz, imzalar topluyoruz; ama hiç biri bir işe yaramıyor. Siz ne sanıyorsunuz bu eğitimi ki bu kadar hafife alıyorsunuz. Bir kumaş parçası değil ki bu, kafanıza göre kesip biçip şekil veresiniz. İnsan yetiştiriyorsunuz. Geleceğin ışıklarını birer birer yakmanız gerekirken her birini yakmadan patlatıyorsunuz. Milli olan ne varsa yok etmeye çalışıyorsunuz. Ülküsüz bir nesil yetiştirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu konuda gerçekten başarılısınız, ayakta alkışlıyorum sizi. Helal olsun…
Yanlış anlaşılmalara mahal vermeden bir açıklama da bulunmak istiyorum. Yukarıda ücretli öğretmenlik için alınan mesleklerden birkaç tanesini dile getirmiştim. Bu meslekleri küçümsediğim anlaşılmasın. Her mesleğin önemi ve değeri çok büyüktür. Lakin yerinde kullanılmalı ki mücevherin değeri anlaşılsın. O meslekteki arkadaşlarım benim öğrencilerime ne verebilir, ne kadar verebilir ki eğitimimiz gelişsin, gelecek nesiller yeşersin, muasır medeniyetlere seviyesine yükseltsin…
Hani diyorlardı ya büyüklerim: “Dört dörtlük bir sistemle geliyoruz.” diye. Gerçekten dört dörtlük bir sistemmiş. İlk günden boşlukları görmemek için kör olmak, sağır olmak yeterli. Ya da bilinçsiz bir insan müsveddesi olmak yeterli. Öğretmen açığını geçtim, adı olup okulu olmayan birçok yer var. Okulunda öğretmenlerin maaşlarına göz dikmiş müdürler var. Okulun masraflarını onlardan çıkarmayı düşünüp okula gönderilen devletimin parasını ne yapmayı düşünüyorlarsa artık. Ya da büyüklerim gönderdiği parayı yeterli görerek devekuşu misali başlarını kuma gömüyorlar. Benim öğretmenimi düşünen yok. Ama doğru söylüyorsunuz öğretmenler ne ki, tatilleri çok, yan gelip yatıyorlar, her birinin 2 evi, arabası her şeyleri var. Maaşları da o kadar dolgun ki her birinin oğlunun gemicikleri, kızlarının bilmem ne yerde hisseleri var. Evet, doğru söylüyorsunuz saygıdeğer büyüklerim.
Haaa aklıma gelmişken bir şeyden daha bahsedeyim. Evlenmeyi düşünen, bembeyaz gelinliğiyle baba ocağından ayrılmayı düşünen ya da damatlığıyla ana kucağından kopmayı düşünen kardeşlerim sakın ola ki öğretmenle hatta sınıf öğretmeniyle sakın evlenmeyin. Bir araya gelmeniz imkânsız. Aynı evde birgün olsun beraber kahvaltı bile yapamazsınız. Kavga bile edemezsiniz. Birbirinize terlik bile fırlatamazsınız. Ancak sanal âlemde sanal bir yuva kurabilirsiniz. Bu arada sanal âlemde “Farmville” ile çiftlik sahibi bile olabilirsiniz. Bu durumda Sayın Başbakanamızın eşi Emine Erdoğan’nın verdiği Evlillik Öncesi Seminerlerine de katılmanıza gerek yok. Evlenen kardeşlerime bu uyarı için çok geç kaldığımı düşünüyorum. Çünkü onlar şu an bir araya gelmek için o kadar çok çaba sarf ediyorlar ki. Branşı olmadığı bir alanda özür durumunda tercih yapıp eşlerine kavuşmayı bekliyorlar…
Yazık ki ne yazık…
Allah’ım bu memleketin başına aklı kâmil insanlar ihsan eyle. Milli kimliğe, milli eğitime gereken önemi verecek ülkü dolu neferler nasip eyle. Başöğretmen Atatürk’ün de dediği gibi:
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona basit bir kütle denir, millet denmez.1925”
Kısacası yeni eğitim-öğretim yılımız, dört dörtlük olan sistemimiz vatanımıza, milletimize hayırlı, uğurlu olsun…