T24 Haber Merkezi
2015’teki çözüm süreci görüşmelerinde kritik konumda yer alan ve HDP heyetiyle birlikte açıklanan “Dolmabahçe Mutabakatı”nda İçişleri Bakanı olarak kamuoyunun karşısına çıkan, 1 Ekim’deki TBMM açılışında Devlet Bahçeli‘nin DEM Parti’lilerle tokalaşmasında MHP lideri ile birlikte DEM Parti sıralarına giden AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala, yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin, “Bizim masamızda böyle bir şey yok. O daha önce yapıldı, oldu bitti. Türkiye, o günden bugüne birçok şey yaşadı. Sorun da farklı, sorunlara bulunacak çare de farklı. Her seferinde aynı şeyi yapmak durumunda değiliz” dedi.
Ne olmuştu? Gazeteci İsmail Küçükkaya, TBMM’de DEM Parti’lilerle tokalaşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin yanında yer alan AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala‘yı işaret ederek, “Aklımıza Dolmabahçe mutabakatı geldi. Yani boşuna değil benim anladığım. Bu, balayı dönemi” demişti. “Dolmabahçe mutabakatı” nedir? Silahlı çatışmaların sona ermesi ve silahların bırakılması için başlatılan çözüm sürecine denk gelen 7 Haziran seçimlerinden önce 28 Şubat 2015’te 10 maddelik “Dolmabahçe mutabakatı” açıklanmıştı. Çözüm sürecinin resmiyet kazanması açısından oldukça önemli bir adım olan Dolmabahçe mutabakatı için, İmralı heyetinde yer alan dönemin HDP milletvekilleri Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ile dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelmişti. HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu açıklamada, “çatışmasızlık” vurgusu yapılmış ve “Zaman zaman aksamalar ve kırılmalarla yürütülen diyalog süreci resmi, ciddi ve sorumlu bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır” denilmişti. Dolmabahçe’deki toplantıda, HDP’li Önder tarafından, Öcalan’ın çağrısı da şu şekilde aktarılmıştı: “Bu 30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır.” Mutabakatın açıklanmasından kısa bir süre sonra konuşan dönemin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Tabii silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklentiydi. Bu demokratik açılım süreci ile başlayan bir çağrıdır. Milli birlik ve kardeşlik projesi ile başlayan, şimdi de çözüm süreci ile devam eden ve bunu artık noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” ifadelerini kullanmıştı. Ancak çözüm sürecinin bozulmasıyla Erdoğan, ”Ben oradaki toplantıyı doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin başbakan yardımcısıyla şu anda parlamento içinde olan bir grubun yan yana fotoğraf vermesini doğru bulmuyorum. Ne Dolmabahçe mutabakatı? Nereden çıkmış böyle bir şey? Böyle bir mutabakat falan söz konusu değil” demişti. |
AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Anadolu Yayıncılar Federasyonu ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Ala, darbe dönemlerinde yapılmış anayasaların genel olarak siyasal iradeyi sınırlandırma üzerine kurgulandığını söyleyerek, yeni anayasanın önemine dikkati çekti. Geçmişte Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan krizlere işaret eden Ala, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her biri sorun oldu; 27 Nisan muhtırası, erken seçime gitmek zorunda kaldık. Şimdi en azından Cumhurbaşkanlığı seçimi kriz olmaktan çıktı. Peki, tartışmalar bitti mi, bitmedi. Sivil toplum kuruluşları tartışıyor, siyasal partiler tartışıyor. 6’lı masanın kuruluş nedeni de anayasa ve sistem değişikliğiydi, ana konusuydu, 6’lı masanın aynı zamanda kurulma nedeniydi. Anayasa sorun çözmek için yapılır, sorunlar ortaya çıkmasın diye, çıkarsa da çözülsün diye. Şu anda kriz çıkmıyorsa karizmatik bir lider var, AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın ciddi bir çoğunluğu var ve ilkeler üzerinde anlaşması var. Bu nedenle çıkmıyor. Yoksa mevcut Anayasa, her an kriz çıkarmaya müsait.”
“Anayasa’yı değiştirmezsek vesayet dirilir”
Ala, orta üst gelir grubundan üst gelir, yüksek gelir grubunda ülkeler ligine çıkma hedefinde olduklarını söyleyerek, şöyle devam etti:
“Burada en önemli kaldıraç, anayasa. Siz her gün, her seçimde iktidar, muhalefet, toplum kesimlerinin anayasayı tartıştığı bir yerde çok uzun erimli yatırımlar yapmayı düşünür müsünüz? Bir anayasa düşünün kendi kurallarının uygulanmasını bile garanti altına alamamış, benim hak ve özgürlüklerimi nasıl garanti altına alacak, ülkenin siyasal iklimini nasıl garanti altına alacak? Siz hiç gelişmiş bir ülkede ‘Anayasa’nın kuralları falanca tarafından uygulanmıyor’ diye bir şey duydunuz mu? Anayasa tabiatı gereği öyle dizayn edilmeli ki kendi uygulamasını kendi içinde garanti altına almalıdır. Öyle mekanizma kurar ki o orada uygulanır. Başkasının katkısına, desteğine ihtiyaç duymaz. Eğer uygulanamıyorsa problem vardır. Türkiye’de siyaset sistemin vesayetinden en azından pratikte kurtulmuştur. Anayasayı değiştirmezsek yarın ortaya çıkabilir. Eğer demokrasiyi, gelişmiş bir demokrasi olarak inşa edip kurumsallaştırmaz isek anayasa ile de garanti altına almazsak vesayet de yeniden dirilir. Onun için ‘bunları kurumsallaştıralım, bunları anayasayla garanti altına alalım’ diyoruz.”
“Önce yöntemi belirlememiz gerekiyor”
Ala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığının yolunun açılacağı tezine ilişkin olarak, şu ifadeleri kullandı:
“Anayasalar niyet okuma metinleri değildir. Niyeti şöyledir böyledir diye oturulmaz, ne söyleyecek diye oturulur masaya. Sözün gücü vardır, niyetin gücü yoktur. Sözü kayda alırsınız, niyetleri almazsınız. Bir şey söylersek söyleriz. Önce yöntemi belirlememiz gerekiyor. Yöntem yanlış başlarsa içerik de yanlış olur, arzu ettiğimiz sonuçları doğurmaz. Metinle ilgili hazırlığımız var, çalışıyoruz; ama anayasa çalışmalarını toplumla konuşmadan bir metin ortaya çıkarırsak, savunduğumuz ilkelere ters. Çalıştay yaptık, partilerle görüşüyoruz. Anayasalar, siyasal uzlaşma metinleridir. İtiraz edenlerin de razı olacağı bir metin olmalıdır. Önce bir araya gelmeyi sağlayalım. Çalıştaylara başladık, ondan sonra takvimlendireceğiz ve yol haritası ortaya koyacağız.”
“Cumhurbaşkanımız tavrımızı ortaya koydu”
Ala, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un 3’üncü madde ile ilgili sözleri hakkında şöyle konuştu:
“Bu tür değerlendirmeler oldu, arkasından açıklığa kavuşturan değerlendirmeler de oldu. Hem Numan Kurtulmuş açıklama yaptı hem Cumhurbaşkanımız bizim bu konudaki tartışmalara ilişkin tavrımızı, AK Parti’nin tavrını net olarak ortaya koydu. Benim meseleye bakışım, Türkiye’nin yapısal reformları hızlandırarak yoluna devam etmesinin memleketin lehine olduğu yönünde. Yapısal reformların başında da Türkiye’nin siyasal hedeflerini ve iklimini garanti altına alacak bir anayasa.”
“Diyalog iklimindeki iyileşme kıymetli”
Ala, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’li milletvekilleri ile tokalaşmasına ilişkin olarak, “Pozitif iklim iyileşmesi gözle görülür şekilde var. Partiler, liderler birbirleriyle diyalog kuruyor. Diyalog ikliminin olduğu çok açık. Bu Türkiye için önemli bir husus. Siyasal parti liderleri bir araya geldiğinde ülke meselelerini konuşuyorlar. Seçim sonrası diyalog iklimindeki iyileşmeyi, tahkim edici adımları kıymetli buluyorum. Önemli olan iklimin korunmasıdır” dedi.
“Bir sonraki aşamaya geçelim”
Efkan Ala, yeni bir çözüm süreci başlayacağına ilişkin tartışmalarla ilgili, şunları söyledi:
“Bizim baştan beri Türkiye’de politikamız belli; terörle mücadele, şiddete hayır. Diğer taraftan demokrasinin gelişmesi, hak ve özgürlükler konusunda Türkiye’nin mesafe alması. Bunları hep yaptık. Ama diğer konu bizim gündemimizde değil. Bizim masamızda böyle bir şey yok. O daha önce yapıldı, oldu bitti. Türkiye, o günden bugüne birçok şey yaşadı. Sorun da farklı, sorunlara bulunacak çare de farklı. Her seferinde aynı şeyi yapmak durumunda değiliz. Tabii ki onların da doğrusuyla yanlışıyla, eksiğiyle fazlasıyla gördüğü fonksiyon vardır; ama bizim şu anda temel meselelerimize nasıl baktığımız. Türkiye’yi nereye taşımak istediğimizi söylüyorum; ‘farklı alanlarda yapısal reformlara ihtiyacımız var’ diyorum. Onlara odaklanıyoruz. Onların içinde gelişmiş bir demokrasiden gelişmiş bir ekonomiye dair her şey var. Yeni şeyleri Türkiye’nin tartışıyor olması lazım. Sürekli çözmüş olsak bile dönüp dönüp aynı şeyleri tartışıyor olmanın bir anlamı yok. Bazılarını çözdük, bazılarını da çözemiyoruz diyelim, tamam da takılıp kalmanın bir anlamı yok. Bir sonraki aşamaya geçelim. Belki orada elde ettiğimiz kazanımlarla diğer meseleleri çözeriz.” (DHA)
“Çözüm süreci” tartışması İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı Gazze operasyonunun ardından Lübnan’a yönelik kara harekatına girişmesi, İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik ve bölgesel savaş söylemleri, siyaset kulislerini hareketlendirdi. Erdoğan: İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada, İsrail – Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir. Bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir” dedi. “İç cephe” vurgusu Erdoğan, aynı konuşmasında, “iç cephe” vurgusu yaparak, “Fitne girişimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak ‘iç cephemizi’ sağlam tutmaya gayret ediyoruz. Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Bahçeli’den DEM Parti ile tokalaşma Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yeni yasama yılı açılışında sürpriz bir hamlede bulundu ve DEM Parti sıralarına giderek, milletvekilleri ile selamlaştı. Bahçeli, DEM Parti’li vekillerin elini sıkmasıyla ilgili, “Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyerek, “Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun gelin teröre cephe alın gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişi güzel keyfe keder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir” açıklamasında bulundu. DEM Parti’den açıklama DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bahçeli’nin tokalaşma jestini ve açıklamalarını, “Bu konularda atılacak adımları biz de izleyeceğiz hep beraber. Buradaki normalleşme midir, iç barış mıdır; kavramı, ismi ne olursa olsun somut olması gereken şey Türkiye’deki bütün bu sorun zincirinin çözümüne dair sağlıklı bir politik programın ortaya çıkması gerekiyor” şeklinde değerlendirdi. Bahçeli’den DEM Parti’ye “Türkiye partisi olma” çağrısı: Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır TIKLAYIN – Bahçeli’nin son çağrısının ardından DEM kulisleri: Şartlar olgunlaşırsa müzakereye hazırız TIKLAYIN- Yeni “çözüm süreci” mi geliyor? | AKP’li isimlerden peş peşe açıklamalar TIKLAYIN – Murat Sabuncu’nun yazısı: ‘Devlet desteğinde-bilgisinde’ çözüm mü, Hakan Fidan yine devrede mi, hemen önemsizleştirilmeli mi? Candan Yıldız’ın röportajı | DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık: Bahçeli’nin ‘Ülkemizde barışı sağlamak lazım’ sözlerini önemsiyoruz, Bahçeli ile tokalaşmamızı eleştiren troller umurumuzda değil TIKLAYIN – Bahçeli’nin DEM Parti’lilerle tokalaşmasında “Dolmabahçe mutabakatı” detayı TIKLAYIN – Mehmet Y. Yılmaz yazdı: Kürt siyaseti aynı suda ikinci kez yıkanır mı? TIKLAYIN – Yalçın Doğan yazdı: Bahçeli DEM’e çiçek attı ama… |