Osman ERENALP
Mayıs 2012 Ankara
“Türk”lük imiş her ne var ise tasada.
Gerisi kıyl-ü kal imiş meğer anayasada…”
***
Hoca Allahın sıfatların anlatıyormuş;
—Yerde değildir,
—Gökte değildir,
—Mekândan münezzehtir,
—Yaratılmışların hiç birine benzemez,
Bektaşi söze girmiş;
—Yoktur diyeceksin de lafı dolandırıp durma…
***
“İleri demokrasi”,
“Sivil anayasa”,
“Toplumsal mutabakat sözleşmesi”
“Temel hak ve hürriyetler”
Hepsine de eyvallah!
Engel neymiş peki bunlara?
Ağızlar fermuarlı o noktada.
Hazmettirilemedi henüz belli ki.
Karşıdakine söyletilecek punduna getirilip de.
“Ben demedim billah, siz dediniz…!”
***
Padişahın çok sevdiği bir atı varmış. Bir gün seyis başını çağırmış ona demiş ki:
— Seyis başı at sana emanet. Ona iyi bak. Bir gün bana gelir de “at öldü” dersen bilesin ki kelleni uçururum, ona göre. “Başüstüne” demiş seyisbaşı. Bir müddet işler iyi gitmiş lakin gün gelmiş at hastalanmış ve ölmüş. Seyis başını bir kaygıdır almış. Çaresiz kelle koltukta varmış padişahın huzuruna.
—Padişahım şu sizin emanet at vardı ya.
— Evet, ne oldu ata?
—Boylu boyunca uzanmış yatmakta.
—Başka ne durumda?
—Bir de karnı şişik,
—Daha başka?
—Gözleri de yumuk,
—Nefes alıp vermiyor bir de.
— “Öldü” desene şuna bre mendebur…!
—Ben demedim vallahi, siz dediniz padişahım.
***
Siz demediniz biz diyelim haydi. Anayasadaki bütün karın ağrısı “Türklük”. İnsin karın şişiniz. Alevara dalavere hedef madde o. O çıkacak yasadan, kurtulacağız tasadan. Şaha kalkacağız, önümüz açılacak o zaman. Kimse tutamayacak bizi.
Kimlerin bunu en çok istediğine bakıyoruz:
AB-ABD-PKK ve bizi bu topraklarda bir türlü hazmedemeyenler. Bizde ileri demokrasi görmekten adımıza mest olacaklarmış bu dostlarımız?
Irak’ta, Mısır’da Libya’da olduğu gibi.
Bu cephenin bildik bir adı var bizim için:“Haçlı bloğu”
O bloğun da bizi ne zaman seveceği tecrübeyle sabittir.
Aynı safta yer aldığımızda. Hadi “medeniyetler ittifakı” adına saf tuttuk diyelim o blokta. İlahi hüküm çıkmıyor mu o durumda da karşımıza?
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa artık Allah’tan ilişiği kesilmiş olur” (Ali İmran Suresi 3/28)
Herkesin ittifakı kendini bağlar elbette. Ama Türk’ün vicdanının bu ittifaka kapalı olduğu ve olacağı herkesin malumudur.
“Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü”
İttifak bu ise, ihtilaflı kalsın daha iyi. Böylesi romantik oluşumlara karnı tok bu milletin.
Evvel yoktu iş bu rivayet yeni çıktı. Yenilik furyası musallat oldu her ne hikmetse bu ara devletlilerimize.
Oysa, ne yeni devlet olduk?
Ne Kuzey Irak’ız?
Ne de Arap baharı geçti üzerimizden?
Bir “aferin” almak o kadar önemliyse AB’mizden, ABD’mizden diğer dostlarımızdan toptan halledelim de bitsin bu iş. Yapılandıralım Anadolu’yu vesselam. ABD olsun mesela adımız. “Anadolu Birleşik Devletleri” yani, yanlış anlaşılmasın hemen. Vasiyeti değimliydi demokrasi şehidimizin “ülkeyi küçük Amerika yapmak” hem. Onu da yerine getirmiş oluruz böylelikle. “kamalat” kazanmış olur “Büyük ittifak” Katkı yapmış oluruz dünya barışına. İş kalmammış olur gelecek kuşaklara. Uğraşmazlar yasayla tasayla bu topraklarda bir daha. Kavimler geçidi değil mi bir diğer adı da Anadolu’nun.
Kim bin yıl kalabilmiş ki?
“Bir Türk geçti derler bu topraklardan” o kadar.
Lafı mı olur medeniyetteler ittifakı yanında.
Son söz:
Dokunmayın “Türk”ümüze…!
O, bin yılda birlikte oluştu çünkü. Bırakın devam edelim söylemeye hep birlikte.
Kâğıt üstündeki dayatmaların bir milletin ruhunu dilini bölmeye yetmediğine tarih tanıktır.
Böylesi suni müdahaleler bu iş için yetmez.
Türklükten karın ağrısı çekenler o ağrıyla yaşamaya devam edecekler ne yazık ki.
Bilmeliler ki “Türklük” bir mayadır.
O maya Türküm diyemeyen için sigortadır en başta.
İslami hassasiyeti dolayısıyla mesafeli duranlar da bilmeliler ki, o maya Yüce İslam’ın da muhafızıdır aynı zamanda.
Ne diyordu çok “özel” bir şairimiz:
“Allah yolunda kılıç sallayan Müslüman’a Türk denir”
Niye desin bilmese.
“Kimse kâsesi altından diyerek bu millete zehri yutturmaya” çalışmasın.
Bu millet ne öksüz ne de sahipsizdir.
Çok şükür onun adına haykıran, onun hissiyatına tercüman “ziyalıları” da var o kadar kiralık kalemlere karşılık. Birileri kıvransa da karın ağrısından, o ses yankılanacak, o “Türküler” söylenecek bu gök kubbede, Allahın inayetiyle, ilelebet.
Yeni anayasa yazıcılarımıza Bahtiyar Vahapzade’yi okumalarını da tavsiye ederiz bu ara, ola ki bir yanlışa düşmemeleri için. Bunu da demiş olalım bu vesileyle böylelikle.
Hepimiz Vahapzade’yiz bu hususta…
***
Sen bizi aldatdın illerden beri,
Men çərkı-felekden ders götürmüşem.
Özge anasından süd emenleri,
Özge kulluğunda duran görmüşem.
Besdir dözdüyümüz ölümden beter,
Köhne bazardakı o köhne nırka.
Milleti yüz yere caladın, yeter,
Yüz arkın suyunu katma bir arka.
Aslımı, neslimi tanıyıram men,
Karışık deyilem, özümden hürkem.
Sen kimsen, sen nesen, özün bilersen,
Men ilk kaynağımdan Türkoğlu TÜRKEM!
Sübutdur, delildir, ağlın kiblesi,
Deyişe bilersen ağlımı ancak.
Canım çıkanadek kəlbimin sesi,
“TÜRKEM”-gerçeğini pıçıldayacak.