Nazım Hikmet, genç bir şair iken 1929 yılında kaleme aldığı ‘Putları Niçin Kırıyoruz’ isimli yazısı ile büyük bir ses getirmiş; beraberinde ciddi tartışmalar ve edebi akımlara vesile olmuştu. Belki de Nazım Hikmet’i döneminde ön plana çıkaran şey bu küçük yazı idi.
Sevgili okurlarım, son altı aydır gerek kitap gerekse internette ki okumalarım ağırlıklı olarak edebiyat üzerine olmakta. Sıcak gündemden mümkün olduğu ölçüde uzak kalmakta ve geçmişin ağırlına kendimi bırakmaktayım.
Zamanın artık hızlı akmaya başladığı ve yapmam gerekenlerin çokluğu karşısında paniklemeye başladığım otuz beş yaşındayım. Tıpkı Dante misali. Onun içinde biraz geçmişe, tarihe sığınmaktayım.
Bu geçmiş okumalarımda gördüğüm, ülkelerin kaderini zamanın ruhunu taşıyan nesillerin şekillendirdiği gerçeği. Bir başka gerçek ise ıskalanan nesillerin büyük hebalar olarak tarihin tozlu raflarında unutulduğu.
Sevgili okurlarım, MHP üzerine hele hele kongre sürecine girmiş MHP üzerine yazmama yeminimi; sonradan tanıdığım ancak bakış açısıyla farkını bizlere hissettiren değerli dostum Uğray Güneysu’nun Facebook’ta dalga dalga yayılan yazısı bozdurdu. Bu yazının mümkün olduğu ölçüde geniş kitlelere ulaşması ve Semih Şentürk figüründen hareketle bir neslin kendisini sorgulamasını istiyorum.
Sevgili okurlarım, Uğray Güneysu’nun, teşbih sanatının inceliğini kullanarak MHP ve bir nesil sorgulaması yaptığı yazısına geçmeden önce sizlere bilgi babında birkaç şey paylaşmak istiyorum. Bu bilgilendirme ile Uğray’ın yazısının daha anlamlı hale geleceği kanaatindeyim.
MHP üzerine yapılmış bir çalışmada, MHP oy veren seçmen içinde 49 yaş ve üzeri (10.500.000) kitlenin oranı 6.5’dir. Yine aynı çalışmaya göre MHP oy veren 16-25 yaş arası (10.500.000) kitlenin de oranı garip bir şekilde 6,5’dir. 29-44 yaş arası kitle’de ise (yaklaşık 20.000.000) oy oranı 20’dir. MHP’yi sandıkta taşıyan kitle 29-44 arası Doksanlı kuşak olarak tarif edilen nesildir. Doksanlı yılların bu nesli garip bir şekilde MHP’nin bugünkü durumunda ve geleceğinde yoktur. Bu yok sayılmanın nedenleri üzerine konuşmak ise ayrı yazıların konusu olarak önümüzde durmaktadır. Şimdilik ufak bir öğütle ben sözlerime son vererek, sizleri Uğray’ın yazıyla başa başa bırakıyorum.
***
Hep Genç Kalmak..Semih Şentürk ya da 90’lı Ülkücülerin Dramı..
Uğray Güneysu
Müjdat sonuncu idi. 40 yaşında biri olarak çok acı bir itiraftır bu. Hele bugünün Barselona’sını izlerken… Altyapıdan yetişmiş ya da küçücük yaşta dehası fark edilip altyapıya devşirilmiş futbolcuları görünce insan ister istemez yutkunuyor… Müjdat Yetkiner, rahmetli Ömer Lütfü Mete’nin tabiri ile "son bıyıklı futbolcu", Fenerbahçe’nin altyapıdan yetişen son futbolcusu idi. Geldi, geçti; şampiyonluklar ve daha nice güzel anılarla jübilesini yaptı. Fener formasını giyme rekoru ona aittir. Yıllar sonra İzmir’den altyapıya kazandırılan Semih forma giymeye başladı Fenerbahçe’de. Küçücük yaşta geldi ve hemen a takımda sahaya çıktı.. Stajdı-ustalıktı falan demeye kalmadı koşturmaya başladı "Genç Semih".. Attığı golleri sempati ile karşılayıp "aferin lan" çekiyorduk… Derken palazlandı bizim “Genç Semih”.. Hasbelkader değil basbayağı gol atar oldu.. Ama birader, Kezman idi, Güiza idi, Daivid idi derken; arada bizim Semih tost oldu.. Semih yedekte bekledi; hep bekledi… Kezman yoruldu: dakika 85: “Gir Semih”… “Güiza formsuz “Gir Semih”…, Daivid sakat “Gir Semih”…. Semih girip gol de atıyordu.. 85 mi oldu Semih girsin.. Puana ihtiyacımız var.. Semih girsin.. Girdi attı, girdi attı, sonunda gol kralı bile oldu.. Milli takımda da aynı diyalog işledi.. Bir kez gördü Avrupa şampiyonasını; utanmadan 3 de gol attı; hem de ne goller… İsviçre maçı yenik durumdayız.. Semih’le beraberliği yakaladık.. Hırvatistan’ı 119. dk.da yendik.. Uzatmanın uzatmasında çaktı ve Hırvatları serdi Semih.. Almanlar 2-1 önde bitime 7 dakika kala vaziyeti kurtardı Semih.. Ama son dakikada bu sefer biz yedik ve rüyalarımız yarı finalde bitti..
Semih neydi? Nöbetçi golcü..kurtarıcı..ümitlerin bittiği yerde ortaya çıkan adam..
O’nun kadar yedek kalıp O’nun kadar yıkıcı bir insan görmedim. .Bir de maruz kaldığı bakış açısı.. Dışarıda baş belası, içeride “bizim oğlan”… Dışarıda her zaman potansiyel tehlike, içeride her türlü suiistimalin mağduru… Hırvatlar bu Avrupa kupası elemeleri öncesi O’nu sordular: “Semih oynuyor mu?” diye.. Sanırım “yok” cevabı aldıklarında derin bir “ohh!” çekmişlerdir.. Adamlar ilk maçı 3-0 kazanmış olmalarına rağmen hep tedbirli ve saygılı konuştular.. Almaları gereken en büyük dersi onlara Semih vermişti. Büyük rüyaları sadece 1-2 dakika sürmüştü.. Hiddink denilen zırva, Türklerin Hırvatlar üzerindeki bu yıkıcı gücünün farkında değildi.. 2 maç çok uzun bir süre iken Semih onların hayallerini 1 dakika da sonlandırıvermişti.. Bizim hayallerimizse 180 dakikada ezildi..
Sevgili Semih… Geldin gidiyorsun.. Senin hikâyen, sadece sana ait bir hikaye değil.. Senden bir 10 yaş büyük bir kuşağın hikayesidir… İnanmayacaksın ama, koskoca bir camianın “genç Semihleri”yiz biz de.. Kaderimiz aynı.. Kenarda beklerken bile “ne zaman gol atacak?” diye ümit edilen adam olmanın ne demek olduğunu biz de iyi biliriz.. Halen kaptanlar misali abilerimiz vardır.. Saygıda kusur etmeyiz. Ama bilmezler ki artık formayı vakitlice bırakmanın zamanıdır. “Devir değişti, anlayış değişti, görgü değişti” denilince muhabbet 35 senelik dava hizmetinden başlar, Yusufiye’ye gider.. Abilerim, Saygıdeğer büyüklerim..
Daha ne diyeyim..
Çok yaşa “genç Semih”…
***
MHP Genel Merkez Yönetimi ile ve onlara karşı çıkan muhaliflerine sadece şu ufak öğütte bulunmak istiyorum. “Doksanlı Ülkücü Kuşak” bütün dışlanmışlığına rağmen son üç seçimdir MHP’yi siyasi manada taşıyan kuşaktır. Bu kuşağın kaybı ise MHP tabanının çökmesi, partinin baraj sorunu yaşaması demektir. Şimdiden uyarayım.