Doğum zamanı çok yaklaşmadan, anne evinin düzenini korumak, aile içi ilişkileri, görevleri yeniden gözden geçirmek ve düzenlemek, bebeğe ait hazırlıkları tamamlamak, hastane hazırlıklarını gibi önemli sorumluluklarını düzenlemek, hazırlamak, aile içi uyumu kolaylaştırmak ister. Bu hazırlıklar dünyaya gelecek bebeğe daha iyi ortam sunmak içindir.Çünkü doğumun yaklaştığı aylarda anne, fiziksel anlamda çok fazla hareket edebilme yeteneğinde olmayacaktır..
Doğum yaklaşırken gerçekte anne bebeğinden ayrılmayı istemez. Ama doğumun yaklaştığı son 10 gün, artık anne için zor ve sıkışık bir süreç başlar. Bu baskı ve yoğunluk artık anne karnında yeterince büyümüş ve dünyaya gelmek için hazırlanan bebeğin hareketleridir.
Doğum, annenin; bir yandan ayrılmak istemediği, bir yandan bebeğinin sağlıklı olması için elinden geleni yapmaya çalıştığı, bir yandan yoğun ağrı ve acılara dayanmaya çalışması gibi çok karmaşık, kaotik bir durumdur… Ancak, o büyük kopuşla birlikte, ilk ağlama sesi, bebeğin annenin kucağına verilmesi, anlatılmaz, yaşanır cinsinden bir duygudur… Anne o anda; “işte o an, o büyük an, çok şükür Allahım, beni de onu da kavuşturdun dercesine, bebeğin sırtını ovuşturur, bebekle ilgili ipuçları yakalamaya çalışır, hızlı bir tarayıcı gibi bebeğin bütün özelliklerini, organlarını birkaç saniyede adeta tarar… Bu tarama bebeğini tanıma, anlamanın yanında annenin kaygılarından da kurtulma sürecidir..Aslında bilim adamları tam da bu anları çok önemserler.
Annenin bebeğine bağlanması oluşmasında kritik bir dönemin varlığı düşünülmektedir. Bu dönem doğumdan sonraki anlardır. Göbek kordonu dahi kesilmeden bebeği ile temas halinde olan annelerin olduğu gibi ilk 60-90 dakika içinde bebeğini görmesi, dokunması, beslemesi taze annelerin bebeklerine daha kuvvetli bağlandıklarını belirtmiştir. Bu bağlanma neyi sağlamaktadır? Anne ile bebek arasında güvenli, uzun süreli bir bağlılık yaratmaktadır. Bu bağ anne ve bebek arasındaki ilişkilerin niteliğini artırmaktadır. Bebeğin doğal olarak bakıcısı, eğitimcisi, olan annenin bunu isteyerek, zamanında ve coşkuyla yapmasını sağlamaktadır. İşte bu yüzden çoğu baba, anne ile birlikte doğuma girebilir. Çünkü babaların da aynı annelerin bebeğe bağlanması gibi bebeğe bağlılık hissettikleri gözlemlenmiştir..
Bu bağlanma neyi sağlar? Bebeğe yapılan bu istekli bakım, zamanında, yerinde ve sevgiyle yapıldığı zaman, bebekte güven duygusu gelişir. Kendisine ve insanlara güvenen bir bebek yetiştirmek için doğumun ilk anları hiç de ihmal edilmemesi gereken çok değerli anlardan biridir.
Annelik duygusu içgüdüsel olarak tanımlanır. Ancak iletişim ve etkileşim biçimi karşılıklı ilişki ile belirlenir.. Bebeklerin daha ilk günden itibaren anne sıcaklığına, annenin ses tonuna, kendisini tutuş şekline, annenin beden titreşimine büyük ölçüde duyarlıdır. Bunun yanına doğar doğmaz dahi olsa, bekler anneleri ile ilişkileri başlatma, sürdürme, sonlandırma ve kaçınmada düzenleyici, kontrol edici güce sahiptir. Bebekler daha sonraki dönemde göz iletişimi kurarak, gülümseyerek ve ses çıkararak ilişkiyi başlattığı ya da davranışları keserek ilişkiye direnç gösterdiği gözlenir.
Anne ile bebek ilişkisi bir şekilde başlamıştır ve karşılıklı etkileşimlerle bu durum gelişerek devam eder.. Ya babalar, bu ikili diyalogun neresindedir. Bunların arasına girmeli midir? Sadece artan sorumluluklarının acısını mı hissetmelidir. Uzaktan izleyici mi olmalıdır? Ebetteki hayır. Baba bebek ile anne arasında; destekleyici, güven veren, koruyucu, şefkat dolu çok özel anlar yaşar. Gittikçe kalabalıklaşan ailede paylaşmak, birbirini anlamak, işleri kolaylaştırmak ve her günün ve anın tadını çıkarmak lazım..