Diyarbakır’da terör örgütüyle bağlantılı “bilgi evi”ne düzenlenen operasyonda asma tavanda bulunan ajandadan, terör örgütü PKK’nın çatı yapılanması KCK’nın yaptığı sözde “yargılama” ve verdiği “kararlara” ilişkin notlar ortaya çıktı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca sözde “yargılama” bilgilerinin yer aldığı ajandada isimleri bulunan F.G, G.D. ve S.G. hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame 4. Ağır Ceza Mahkemesince, A.P, M.D, M.P. ve M.D. hakkında aynı suçtan aynı ceza istemiyle hazırlanan iddianame ise 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İki iddianamede de terör örgütü PKK/KCK’nın kuruluşu ve yapılanmasına ilişkin bilgilere yer verilerek, KCK yapılanması ile devletin egemenliği altındaki bir kısım topraklarda paralel devlet yapısı oluşturulmaya çalışıldığı, bazı belediyelerin yasa çerçevesinde kurdukları legal nitelikteki kent konseylerinin bir kısmının örgüt amaçları doğrultusunda illegal faaliyette bulundukları, bu kapsamda terör örgütünün “halk meclisi” adı altında farklı oluşum başlıkları ile sözde yargılama faaliyeti yürüttüğü belirtildi.
Dosyaya konu halk meclisinin (bilgi evi) de sözde KCK sözleşmesi kapsamında kurulduğu ifade edilen iddianamelerde, bu “bilgi evi”nde örgütün amaçları doğrultusunda sözde yargılama faaliyeti yürütüldüğü kaydedildi.
İddianamede, terör örgütüne yönelik 4 Haziran’da düzenlenen operasyonda şüphelilerin gözaltına alındığı ve “Ajandada yapılan incelemede yer alan kayıtların tamamının taraflar arasında uyuşmazlıklara ilişkin olduğu, başvuran kişilerin beyanları, hazırlanan uyuşmazlık konusu, taraf ve tanıklar gibi ifadeler ile notlarda tam bir yargılamaya konu olabilecek kayıtların bulunduğu” belirtildi.
Bazı uyuşmazlıklara ilişkin “karar verildi” ve “gereği düşünüldü” gibi başlıklarla sözde “hüküm” kurulduğu ifade edilen iddianamede, taraflara beyanlarının doğru olması ve verilen karara uymaları konusunda yemin ettirildiğinin belirlendiği kaydedildi.
İddianamede, kent meclisleri bünyesinde terör örgütü PKK tarafından sözde “uzlaşma ve soruşturma komisyonları” kurulduğu, bu komisyonlarda şikayetlerin değerlendirildiği, başvuru yapanlara örgüt adına hangi işlemlerde bulunulacağı konusunda bilgi verildiği aktarıldı.
Sanıkların “mağdur” sıfatıyla terör örgütü PKK’nın KCK yapılanması bünyesinde faaliyet yürüten sözde “adalet komisyonu”na başvuru yaptığı belirtilen iddianamede, şu ifadeler kullanıldı:
“Başvuruda şüpheliler, tarafı olduğu daire alım-satımıyla ilgili yaşanan uyuşmazlığı dile getirmişlerdir. Dairenin devri için terör örgütü PKK’ya müzahir kuruluştan çözüm talebinde bulunmuşlardır. Söz konusu kayıtlarda şüphelilerin başvurularında dilekçe şeklinde tarih belirtilerek, olay anlatılarak, tarafların belirlendiği, kayıtlarında devamında sözde ‘şüpheli’ olan kişilerin de beyanlarının alındığı görülmüş, paranın verileceği zamanla ilgili yaşanan uyuşmazlık sözde ‘yargılama’ faaliyetiyle sonuca bağlanmıştır.”
Sanıkların ifadelerinde bu konuda başvuru yapmadıklarını beyan ettikleri aktarılan iddianamede, incelemelerde söz konusu dokümanlarda sanıkların bizzat giderek başvuru yaptıkları, dokümanlarda isimlerinin “mağdur” sıfatıyla kaydedildiği belirtildi.
– “Eylemleriyle terör örgütü PKK’yı legal göstermeye çalışmışlardır”
İddianamede, sanıkların başvurusu üzerine terör örgütü PKK güdümünde sözde “yargılama” faaliyeti yürüten yapının devreye girdiği ve olayın diğer taraflarının çağrıldığı bildirilerek, şunlar kaydedildi:
“Tarafların ifadeleri alınarak sözde ‘KCK sözleşmesi’ kapsamında sözde ‘yargılama’ faaliyetiyle uyuşmazlık sonuca bağlanmıştır. Şüpheliler, Türkiye Cumhuriyeti Devletini tanımayarak terör örgütü PKK bünyesinde kurulan ‘uzlaştırma’, ‘adalet’ ve ‘mahalle meclisi’ gibi oluşumlara başvuru yaparak yargılama kurulmasını talep etmiştir. Eylemleriyle terör örgütü PKK’yı legal göstermeye çalışmışlardır. Bu eylemleriyle terör örgütünün toplumda yapısal olarak güçlenmesine, terör örgütünün varlığının ve etkinliğinin tüm kitlelere yayılmasına hizmet etmiş, örgüt nezdinde de daha etkin konumda olma, yargılama yapma gibi manevi faydalar sağlamışlardır.”
İddianamenin sonuç kısmında şu değerlendirmede bulunuldu:
“Şüpheliler, terör örgütü PKK/KCK’nın varlığını kabul ederek kurduğu sözde ‘anayasal düzene’ dahil olmuşlardır. Şüpheliler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını tanımayarak başvuru yaptıkları tarihten önce PKK tarafından sözde ‘özerklik’ açıklaması doğrultusunda kurulan yapıya dahil olarak eylem ve faaliyette bulunmuşlardır. Şüphelilerin terör örgütü PKK ile organik bağ kurduğu, örgütün hiyerarşisine tabi olduğu, örgüt tarafından oluşturulan yapıları, verilen kararları kabul ederek örgüt adına bilerek, isteyerek eylem ve faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle üzerlerine atılı ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçunu işledikleri anlaşılmıştır.”
İki iddianamede tutuklu sanıklar A.P. ve M.D. ile tutuksuz sanıklar F.G, G.D, S.G, M.P. ve M.D. hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Diyarbakır’da terör örgütü PKK/KCK’ya yönelik 4 Haziran’da düzenlenen operasyonda örgütle bağlantılı “bilgi evi”nin asma tavanında ele geçirilen ajandanın incelenmesi sonucu aralarında F.G, G.D, S.G, A.P, M.D, M.P. ve M.D’nin de bulunduğu 18 şüpheli gözaltına alınmıştı.