Bir ara ortam sakinleşince umutlar artmıştı, artık bir uzlaşma sağlanmış, mevcut statüko en azından şimdilik benimsenmiş inancı yayılmıştı. Ama Irak’ın Kerkük kentinde küçük bir bahanenin hemen etnik bir çatışmaya evrildiğine tanık olmak, gerçeğin farklı olduğunu gösterdi hepimize.
Merkezi hükümetin, yıllar önce el koyduğu Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) ait bir binayı yeniden KDP’ye verme kararı kentte gerginliği arttırdı. Kararı protesto eden Araplar Kürtlerle çatıştı. Şimdilik 4 ölü 16 yaralı var. Yaralanmaların sadece kurşundan değil, kesici aletlerden, taşlardan kaynaklandığı söylendiğine göre “gırlak gırtlağa” kavgalar olmuş demek ki kentte. Meselenin bir bina olmadığını anlamak zor değil. Uzun bir döneme yayılan etnik öfkenin patlamasına bir vesile olmuş o bina sadece.
Biliniyor, petrol zengini bir vilayettir Kerkük. Irak’ın günlük ihracatının neredeyse yarısına katkıda bulunan bol petrol rezervleri var. Kürt özerk bölgesi ile Irak merkezi hükümeti tarafından kontrol edilen bölgeler arasında yer alıyor. Bu nedenle hayli tartışmalı bir konumu var. Kürt güçleri, bir ara IŞİD’in etkili olduğu 2014 yılında, kenti geri almıştı IŞİD’den. O yıl KDP ile Kürt gücü peşmerge Kerkük’ü kontrol ediyordu ancak Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumunun başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 2017 yılında Irak federal ordusu peşmergeleri bölgeden çıkarmıştı.
Jest geri tepti
Merkezi hükümetin KDP’nin genel merkez olarak kullandığı sırada el koyduğu binayı yeniden sahiplerine geri vermesi aslında ilişkilerin normalleştirilmesi için bir jest girişimiydi. Ancak Araplarla Türkmenler bu karardan memnun kalmadı. Çünkü kent Kürt yönetimindeyken kendilerine baskı, zulüm yapıldığını söylüyorlar. Protestolarını bina dışında kamp kurarak göstermeye başladılar bu yüzden. Olayların da bir grup Kürt protestocunun bu kampa yaklaşması üzerine patlak verdiği ileri sürülüyor. Polisin bu grubu dağıtmak istemesi üzerine başlamış çatışmalar.
Kerkük 5 bin yıllık bir kent. İddiaya göre günümüz Irak’ında kesintisiz insan yerleşiminin olduğu en eski yer. Tarih boyunca stratejik bir konuma sahip olan Kerkük, İran’ı, Türkiye’yi, Suriye’yi birbirine bağlayan ticaret yollarının kesiştiği bir ticaret merkezi olarak hep önemli bir bölge oldu.
Peki Kerkük kimin?
Irak’ın İngiltere’nin böl/yönet politikası sonucu oluşturulmasından sonra 1920’lerden bu yana Sünni Araplar,Kürtler, Türkler, Süryaniler, diğer azınlıklar kentin kendilerini ait olduğunu iddia ediyor. Kürtler “Büyük Kürdistan’ın bir parçası” olarak görüyor, uzun yıllar hakimiyetlerinde kaldığı için Türkler tarihi olarak sahipleniyor. Kerkük’ün Kürtlerin olduğunun kabul edilmesi Türkiye’nin de İran’ın da itirazlarına yolaçıyor. Çünkü iki ülkenin de Kürt sorunu var. Böyle bir sahiplenme kendi Kürtleri için özendirici olabilir endişesini taşıyor iki ülke.
BM;mso-ansi-language:DE’>Kerkük’ün nüfusu tahminen 900 binden fazla. Yarısının Kürtlerden oluştuğunu söylüyor BM. Araplar nüfusun yaklaşık yüzde 35’ini, Türkmenler ise yüzde 12’sini oluşturuyor. Ama ne bu Kürtlerin Kerkük’ün sahibi olması gerektiği anlamına geliyor ne de diğerlerinin olmadığı anlamına.
İşte bu yüzden de Kerkük, bu son kargaşa atlatılsa bile, her zaman çatışma potansiyeli taşıyan bir bölge. Birçok açıdan Kudüsleşme tehlikesi de var. Şu da rahatlıkla söylenebilir: Kerkük hem herkesin hem de hiç kimsenin. Kudüs gibi yani.
Nasıl çözüleceği konusunda konuya taraf olanarın önerileri var tabii. “Bizim olmayacaksa şöyle olsun” denilen türden. Ancak, henüz farkına varılmadı belki ama Kerkük kolay çözülecek bir sorun değil. Önemli bir doğal kaynak zengini olduğu için küresel aktörlerin de ilgisini çekiyor. Tek başına kimseye bırakılmaz bu yüzden. Herkesin hak iddia ettiği bir yer olarak kalmaya devam edecek. Irak’a ait olması ya da Kürtlerin çoğunlukta olması bir anlam ifade etmez.
Yanı başımızda bir Kudüs daha var yani.