Devlete ve Adalete Saldırmak

Türkiye’de her türlü “kuralsız şiddeti” acımasız bir biçimde uygulayan terörist unsurlarla; vatandaşını ve kamu düzenini sağlamaya çalışan devlet karşı karşıyadır. Daha doğrusu yakmaya, yıkmaya ve öldürmeye programlanmış PKK’lı ya da IŞİD gibi terörist unsurlarla insanını korumak ve kurulu düzeni yaşatmak için mücadele eden güvenlik güçleri karşı karşıyadır.
 
Kamu düzeni ile vatandaşının can ve mal güvenliğini hayatı pahasına korumaya çalışanlara saldırılar, terör örgütünden daha çok güvenliğini sağladığı bazı siyaset ve bilim kılıklı işler yapanlardan gelmektedir.
 
Devlet: “katil” ya da “seri katil”
 
Varlığını, canını ve bilimini kendisini besleyen devletin sağladığı imkânlarla edinenlerin devlete yönelttikleri hainane ithamlardan bazıları şunlardır:Devletin gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikası”, “Devletin kasıtlı ve planlı kıyımı”, “Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddet”.
 
Aynı zevat PKK’yı  “Kürtlerin imha edilmesi politikası ile mücadele eden” örgüt olarak tarif ediyor. Türkiye’nin bazı akademisyenleri devlete vurmakta PKK’ya ise güzelleme yapmakta ve mesaj göndermektedir!
 
Sözde bu akademikler devleti “suç örgütü” olarak tanımlarken terörün siyasetini yapanlar işi bir adım daha ileri götürüyor. Onlara göre kitlesel terör devlet tarafından yapılmaktadır. İfadeleri aynen şöyledir: Bu saldırı devletimizin ve milletimizin bütünlüğüne değil, devlet tarafından halka yapılmış bir saldırıdır”. Bunlara göre “Devlet katil değil seri katildir”.
 
Kurtuluşu terör örgütünde ve terörde görenler için “devlet katildir”. Terör örgütü ise katile karşı mücadele eden ‘kurtuluş(!) ordusudur’. Bu nedenle teröristlerin ambulansı kurşunlamaları, yangına müdahaleye gelen itfaiyeye saldırmaları, camiyi-okulu yakmaları ya da kitle katliamları gerçekleştirmelerini onlar sorun olarak görmezler. Bu zihniyet sahipleri masum insanları katleden hain terörist için taziye çadırı kurmakta, yas tutmakta ve taziyeye gidebilmektedir.
 
Türkiye’de bazı akademisyen sıfatını taşıyanlar devleti “katil”, bazı siyaset sıfatını taşıyanlar ise “seri katil” ilan etmektedir.
 
Sevr’den bu yana teali ve muhibbi cemiyet üyelerinde devlete düşmanlık kadim ve kati bir ideolojidir. Ancak onların düşmanlığı yalnızca Türkiye Cumhuriyeti devletine karşıdır. Aynı zevat, teröristlerin Suriye’nin kuzeyinde ABD ve Rusya’nın işbirliğiyle kurdukları ya da kurmayı hayal ettikleri devleti kutsamakta bir yanlışlık görmemektedirler.
 
Adaleti imha ederek devleti yok etmek!
 
Devlete düşmanlık üreten bir başka olgu da kurulan zulüm düzenidir. Bilindiği gibi adalet; vatandaş ile devleti birbirine yapıştıran tutkaldır. Bu yüzden ‘adalet mülkün temelidir’, denilir. Bir yerde adalet yoksa devlet de yoktur. Teröristler silahla kamu düzenine ve güvenliğine saldırırken bazıları da adaleti yok ederek devlet ile birey arasındaki bağı kopararak bunu yaparlar. Devlete ya da adalete saldırmak ikisi de aynı şeydir.
 
Bu bağlamda Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk gibi davaları devlete olan güveni ve bağlılığı yok etmeye yönelik büyük operasyonlar olarak görmek mümkündür. Bu operasyonun failleri arasında adalet dağıtmakla sorumlu olan bazı kişiler de vardır. Onlar tarafından adalet tepetaklak edilmiş, vatandaş aleyhine ahlaksız ve hain bir zulüm düzeni kurulmuştur.
 
Terör örgütleri silahlarla devlete saldırırken, birileri de devlet ile millet arasındaki bağ olan adalet duygusunu yok ederek onlara katkı sunarlar. Son olarak askeri casusluk” davasının bütün sanıkları (49’u muvazzaf 357 kişi) beraat etti. Mahkeme bu kez soruşturmayı yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
 
Tel tel dökülen bir yargı söz konusudur. İlginç olan Türkiye dün yargılayanların bugün yargılandığı ülke haline gelmesidir.
 
Haksızlık, adaletsizlik ve zulüm Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür. Devlet yöneticileri terörden önce adaletsizliği yenmelidir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!