Devlet Bahçeli’yi Anlamak, Türkiye’yi Anlamak

“…Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere, emniyet güçleri ve halkın, terörü tamamen sona erdirebilecek bir güç ve kararlılık içinde olduğuna dikkati çekerek; Bundan kimsenin endişesinin olmaması lazım. Ancak bu kararlılığın arkasında bir kararlılığın daha olması gerekiyor. O da siyasi kararlılıktır. Bu terörün kökü kazınmalı ve Kandil’e Türk bayrağı dikilmeli.”

Dr. Devlet Bahçeli

 

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin terör konusunda verdiği her mesajda, ısrarla belirttiği iki husus ön plana çıkmaktadır.
 
1- Terörün kimlik merkezli olmayıp, bölücülük merkezli oluşu!
 
2- Mücadelede siyasi kararlılık zaafı!
 
Bu durum Türkiye’nin içine düşürüldüğü durumu anlamak açısından son derece önemlidir. Devlet mi çaresiz kalmaktadır, yönetim kusurlarımı meseleyi derinleştirmektedir?  
 
Nitekim Sayın Bahçeli’nin devamlı vurguladığı hususlar meselenin çözümü konusunu da uhdesinde taşımaktadır. Bu tespitlerin ne denli önemli olduğunu anlamak için genel durumu kısaca değerlendirmek gerekir. 
 
Terörün 1984 Eruh baskınından bugüne süreklilik arz eden yönü, araç ve amaç olarak net oluşudur. Asker, polis, sivil, çocuk, doğulu, batılı fark etmeden katletmek! Türkiye’yi bölmek!
  Türkiye’mizin ise devlet ve milletiyle beraber kafa karışıklığı,  kaderi haline getirilme aşamasındadır. Bu kafa karışıklığının aynı zamanda “Kürt meselesi” kavramının da sahibi olan batı eksenli dış yönlendirmelerin sonucu olduğu aşikârdır.
 
Habur ve Oslo süreciyle zirve yapan bu karmaşanın devlet kademelerinden başlayarak vatandaşlarımıza da sirayet edişi,  meseleyi dikte edilen, güdümlü bir çözülme ekseninde ele alınma yanlışını getirmiştir.

  • Terör bir kimlik meselesi midir, yoksa Türkiye’yi bölme projesi midir?
  • Terörün nihai hedefini belirleyen; kendi dinamiklerimidir yoksa onu yöneten dış güçler midir? 
  • Verilen her taviz terörü azaltmış mıdır, azdırmış mıdır?
  • Terörü besleyen ve anaçlık yapan yanı başımızdaki oluşumda, kırmızıçizgilerimiz nasıl kırmızı halı haline getirilmiştir.
  • Terörle mücadele yüksek başarı sağlayan komutan ve kademeler nasıl hedef haline getirilmişlerdir.
  • Terörle mücadelede on yıl öncesine göre kanun ve düzenlemelerdeki değişiklikler mücadelede zaafı oluşturacak hale neden getirilmiştir.
  • Terörle mücadelede çok önemli olan moral değerlerin yıkımına neden ısrarla devam edilmektedir.
  • Türkiye’nin birçok yerinde yabancı istihbarat örgütlerinin pervasız girişimlerine neden müsamaha gösterilmektedir.
  • Şehit ile teröristin aynı kefeye konulma gayretini ifade eden “analar ağlamasın” gibi kavramlar neden en yetkili ağızlarda vücut bulur olmuştur.
  • Terörün hamiliğine soyunanların pervasız ve arsız girişimlerinin vicdanları kanatır hale gelişine nasıl müsaade edilmektedir.
  • Kaçırılan vatandaşlarımızın gündem bile oluşturmaması hangi çürümeyi ifade etmektedir.
  • Şehitlerimize, gazilerimize, şehit ailelerimize reva görülen ilgisizlik neden sıkça yaşanır olmuştur.
  • Vicdani ret ve bedelli askerlik gibi hususlar toplumsal dokumuzu hangi yönde etkilemektedir.
  • Türkiye imkân ve gücü olduğu halde, yanımızda yuvalanan şer odaklarına neden operasyon yapamamaktadır.
  • Bugün medyada boy gösteren sözde aydınların, “çözüm” adı altında yıkım taşeronluğu nasıl bu kadar meşrulaşabilmiştir.

Bunlar gibi daha birçok konuda, zaafı/acizliği getiren çöküş uygulamaları sıralamak mümkündür.  Kaçınılmaz olarak bu yanlışlıklar sonucu, terörle müzakere yapar hale gelmeyi, temelde bir acizliğin sonucu olarak değil, acizliği oluşturan bir sebep olarak görmek çok önemlidir.
Terör taviz verildikçe azmakta, azdıkça taviz alır konuma gelmiştir.
 
Terör vahşetinin yaşattığı acının sıcaklığı geçmeden gündemde farklı konuların ön plana geçmesi,
en yetkili ağızların, akan kan kurumadan farklı sıradanlıkları telaffuz edebilmeleri çöküşü derinleştirmiştir.
 
Tüm bunların ortak anlamını siyasi kararlılıktan öte, siyasi karmaşa, siyasi kafa karışıklığı, siyasi belirsizlik olarak nitelemek kesinlikle abartı olmayacaktır.

Yönetimdeki yetkililerin, birisinin söylediğini diğerinin yalanlaması yanında, en üst düzey sorumluların, dün dediğinin bugün tam tersini savunur oluşu ayrı bir güvensizliği belirleyici kılmaktadır.

Bugün yönetimi elinde tutan siyasi erk’in kafa karışıklığını, artık vatandaşımızın devletin aczi yeti konumunda ele alması çözülmeyi beraberinde getirir olmuştur. İnsanımızın yorgun, moralsiz ve milli tepkilerini yaşayamaz hale gelişinin temelindeki çöküş, bu belirsizliklerin sonucunda vücut bulmuştur.

Toplum artık her türlü yıkım ve tükeniş girişimlerine açık hale gelir duruma itilmektedir.

  İşte tam bu garabet zemininde, Sayın Bahçelinin ısrarla belirttiği siyasi kararlılık ve terörün nihai hedefi üzerine tespiti, bugün ülkemizin geleceğini belirleyecek hayati iki temel konunun ilanı anlamını taşımaktadır.
 
Bugün Türkiye, siyasi kararlılığını kazandığı an terörü sonlandıracak her türlü imkan ve kabiliyete sahip olduğunun farkına varmalıdır.
 
Türkiye’mizin devlet ve milletiyle silkinme ve dirilme iradesi, buhususların kimlik bulmasına bağlıdır.
 
Türkiye’nin tüm katmanlarıyla, Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bu ısrarlı uyarısını dikkate almak, anlamak gereği hayati önem taşımaktadır.

Bu aynı zamanda Türkiye’mizi de anlamak anlamı taşımaktadır.
 
Kardeşliğimizin, birlik ve beraberliğimizin, bölünmez bütünlüğümüzün, akan kanın durdurulmasının çözümü burada yatmaktadır.

***

MHP Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Ogan’ın;  Türkiye ile ABD operasyonel mekanizma toplantısı yaptı. Amaç Suriye’ye girmek! Bir  defa da PKK terörünü engellemek için toplansalar!” ifadesinin bu siyasi kararlılık için bir milat olması milletçe hasretimizdir!..
Türkiye bu güç ve kudrete sahiptir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!