“Çözüm süreci” adı altında içeride PKK terörü, “Eset” saplantısı yüzünden de Suriye’de IŞİD tehdidi görmezlikten gelindi. Stratejik körlük Süleyman Şah Türbesini sandukaya indirgedi. Bölgeden Türk varlığı taşındı!
Türkiye’de on üç yıldır iktidar AKP olmasına rağmen ülkenin gündemini belirleyen, olayları manipüle eden Kandil ile İmralı oldu. “Çözüm Süreci” ile Kandil/İmralı ikilisi adeta ülkeyi rehin aldı.
Terör örgütü mensupları bir yandan AKP’nin bakanlarıyla görüşürken diğer yandan Türkiye’ye tehdit üstüne tehdit yağdırdılar. Ellerinden tuttukları silahı demoklesin kılıcı gibi TC Devletinin başında sallandırarak bölgeye karakol, yol, baraj yapma diye dayattılar. AKP sineye çekti ve sustu.
AKP iktidarı ‘süreç bozulmasın, anneler ağlamasın’ sloganlarıyla ülkenin güvenliğini rehin alan PKK’ya resmen göz yumdu. Kentlerdeki terörist örgütlenmeleri görmezlikten geldi. PKK/KCK “Öz savunma birlikleri” örgütleyip yollar keserken, mahkemeler kurup yargılama yaparken, kentlere silah depolarken, mahallelerin altına tüneller açıp iç savaş hazırlıkları yaparken AKP ve yandaş ekip halka “çözüm” masalları anlatmakla meşguldü.
Yedi Haziran seçimleri öncesi Murat Karayılan şunları söylemişti: ‘Herkesi HDP bayrağı altında birleşmeye çağırıyorum’. Dahası Karayılan Yüksekova’ya yapılan havaalanıyla ilgili olarak “Biz 2013 Newrozu’nda havaalanının yapılmasına izin verdik. Bizim iznimizle yapıldı, engel olmadık. İznimiz olmadan kimsenin orada havaalanı yapamayacağı bilinir”.
Seçimlere müdahaleden havaalanı yapılmasına kadar her konuya müdahil olan bir terör örgütü söz konusudur. AKP bu terör örgütüyle doğrudan ya da dolaylı olarak görüşme yapmış, mutabakatlara varmıştır. İmralı’daki ele başı hakkında methiyeler düzenlemiştir.
HDP’nin barajı geçmesiyle de PKK ve bilumum terörist şebekeleri moral şahlanışı içine girmiştir. Bu durumu terör örgütü, şiddeti yaygınlaştırma, kitleselleştirme ve mobilize etme yeteneğinin artması olarak görmektedir.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere karşı askeri hazırlık yapması üzerine terör örgütü PKK harekete geçmiştir. Suruç katliamının öncesinde bu bağlamda KCK, “ateşkesin sona erdiğini” açıklıyor. PKK’nın üst düzey terör kurmayları ‘Kürt halkına silahlanma çağrısı’ yapıyor.
Yollar kesilmeye, insanlar öldürülmeye ve başta TIR’lar olmak üzere araçlar yakılmaya başlıyor. Ibret vericidir ama HDP’ye birileri oy veriyor birileri de TIR’ları yakıyor.
HDP’nin eş başkanı Yüksekdağ, “Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz”, diyor.
Suruç katliamı sonrasında ise diğer eş başkan Demirtaş, ”En önemli konu, artık halkımız kendi güvenliğini almak durumundadır. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar. Halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir”.
Devlet diye bir otorite tanımayan, başına buyruk, terör örgütüyle bire bir aynı argümanları kullanan bir HDP var. İradesini milletten değil İmralı’dan alan, sırtını önce millete sonra da yasa ve anayasaya değil terör örgütüne dayayan, halkı silahlanmaya ve sokakları Kobaniye çevirmeye çağıran bir HDP!
Bu HDP ile AKP ‘çözüm süreci’ ortağı, Dolmabahçe mutabakatlarının sırdaşı ve akil adamlar koalisyonunun ortaklarıdır.
Arınç açıklıyor: “Çözüm sürecinin devam etmesi, HDP’nin örgütle iş birliğini kestiğine dair beyanda bulunması ile mümkündür”.
AKP ve Arınç “çözüm süreci”ni başlatırken, İmralı’ya HDP’li heyetlerini yolcularken, Dolmabahçe’de mutabakat masasına otururken HDP’nin örgütle işbirliğini kesme şartını ileri sürmemişti.
Türkiye süreç sayesinde çözüm çözüm çözülürken AKP yetkililerinin birden bire aklına HDP’nin terör örgütüyle işbirliği içinde olması gelmiş.
Devlet Bahçeli’nin HDP’yi muhatap almadığına yönelik sözlerini eleştiren AKP’nin bugün geldiği yer ironiktir. Sahi Devlet Bahçeli ne demişti?
