Dersim Kerbela mı?

Ahmet DAVUTOĞLU, geçmişte yaşanmış Dersim ayaklanması olayını bugüne taşımakla ve KERBELA olayı ile özdeşleştirmekle devlet adamı olmadığının-olamayacağının işaretini verdi.
 
Öncelikle belirtmeliyiz ki, İnsanlık tarihinin kaydettiği en büyük facia olarak tarihe geçen KERBELA olayını, Anadolu’da baş veren bir eşkıya hareketi ile eşdeğer görmek Peygambere ve EHLİ BEYTE saygısızlıktır.
 
Gelelim olayın diğer yönüne. Sayın DAVUTOĞLU Osmanlı hayranlığı ile bilinir. Hatta yeni Osmanlıcılık fikrinin teorisyenidir. Devletimizin geçmişte yaptığı hataları bugün hatırlatma gereği duyuyorsa bunu neden ATATÜRK döneminden başlatıyor? Peki, Osmanlıda bizim devletimiz değil miydi? Mesela Yavuz Sultan SELİM’in Türkmen boylarına yaptıklarını da gündeme taşıma ve o dönem yaşanmış olaylardan dolayı da özür dilemeyi düşünür mü?
 
Daha işin başında olan Sayın DAVUTOĞLU bu konulara dikkat etmelidir. Yönettiği devlet 10 yıllık,100 yıllık değil,5000 yıllık geçmişi olan bir milletin devletidir. Bu devletin tarihi macerasında binlerce sosyal ve siyasal olay vardır. Bunları bugün gündeme taşıyarak, ülkeyi meşgul etmek ciddi bir devlet adamına yakışmaz.
 
 Bizim tarihimizde Başbakanın örnek alması gereken yüzlerce “devlet adamı” vasfına sahip yönetici vardır.
 
Dersim İsyanının çıktığı 1937’de Başbakan İsmet İnönü’dür. O Yıl çıkan çatışmalarda toplam 237 kişi hayatını kaybetmiştir.
 
1937 Yılının Eylül ayında İnönü İstifa eder ve başbakanlığa Celal BAYAR getirilir.  BAYAR döneminde yani 1938 yılında ise çatışmalarda hayatını kaybedenler ve sürgüne gönderilenlerin sayısı 13 binin üzerindedir.
 
Çok partili hayata geçtiğimizde İsmet Paşa ve Celal BAYAR amansız rakiptirler. Meclis tutanaklarını inceleyiniz. Dersim olayları başta olmak üzere devlet kararlarını istismar ederek birbirlerini suçlayan bu olayları siyasi malzeme yapan bir tek açıklamalarını bulamazsanız.
 
İsmet paşa “benim dönemimde daha az insan hayatını kaybetti. Diyerek Celal Bayar’ı sıkıştırabilirdi. Ancak o zaman o “İsmet Paşa” olmazdı.
 
Devletin kendi varlığını korumak amacıyla yaptığı tasarrufları her ikisi de siyasi kavganın dışında tutmuşlardır. Fakat siyaseten vuruşmaktan da geri durmamışlardır.
 
Başka örnekler verelim. Mesela merhum Necmettin ERBAKAN. Milli görüş okulunun lideri.
 
ERBAKAN, İnandığı yolda korkusuzca yürüdü. BATI’ya sığınmadı, aksine yerden yere vurdu. Sisteme itirazlarını hep yüksek sesle dillendirdi. Cumhuriyetin birçok uygulamasına da muhalif olduğu bilinir. Ancak devletimizin itibarı ve istikbali söz konusu olduğunda ERBAKAN Milli duruşunu asla bozmadı.
ERBAKAN hoca, onca yıllık siyasi hayatında ne  “Dersim” olayı, ne de milli mücadele dönemiyle ilgili bir tek olumsuz söz etmemiştir. Çünkü milliciydi.
 
Sayın DAVUTOĞLU iyi bir akademisyen, iyi bir bakan hatta başbakan da olabilir. Ne yazık ki iyi bir DEVLET ADAMI olamayacağı çabuk anlaşıldı.
 
Dün bir televizyonda kendi yandaşlarından birisi “Dersim Kerbelaysa, ROBOSKİ (Uludere) de Kerbela’dır. O zaman günümüzün Yezidi kimdir?” Diye soruyordu. Bunun cevabını vermekte herhalde bize değil, Sayın DAVUTOĞLU’na düşer. Zira tartışmayı başlatan kendisidir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!