Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Kahrammaraş’ta şubat ayında meydana gelen yıkıcı depremlerden sonra tüm Türkiye bir kez daha deprem gerçeğini hatırladı. Depremi tahmin etmeye çalışan kahinler, gökyüzündeki işaretler, denizlerin gelgit yapması derken birçok kişi depremi öncesinden bilebilmek için tahminler yürütmeye, felaketin önüne geçebilmek için yeni yöntemler bulmaya çalıştı. “Depremi önceden bilmek mümkün mü?” tartışmalarının alevlendiği şu son günlerde ABD merkezli dünyaca ünlü bilim dergisi Science’da yayımlanan bir makale ise birçok kişiyi heyecanlandırdı. Medyaya ‘Depremi iki saat öncesinden bilen sistem’ olarak yansıyan bu makaleye göre, 7 ve üzeri şiddette gerçekleşen büyük depremler öncesinde fay hattında meydana gelen ve fark edilmesi son derece zor kırılmalar tespit edilebilecek. Peki uzmanlar ne diyor? Konuyu Prof. Dr. Osman Bektaş ve Doç. Dr. Bülent Özmen ile mercek altına aldık.
‘GELECEĞE IŞIK TUTUYOR’
Mevcut izleme sistemleri henüz bu sinyalleri gerçek zamanlı olarak belirleyemiyor olsa da bilim insanları son keşfin, deprem bölgelerinde yaşayan kimselerin deprem öncesinde güvenli alanlara tahliye edilebileceği bir geleceğe ışık tuttuğunu ileri sürüyor.
Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden sismolog Richard Allen, keşif hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade etti:
“Bir fay kırılmasının başlangıcını önceden bilme düşüncesi oldukça büyük bir şey. İştah kabartıcı bir şey.”
48 SAAT ÖNCESİNE KADAR YAŞANANLARI DA GÖSTERİYOR
Peki depremleri önceden bildiği belirten bu sistem nasıl çalışıyor? Quentin Bletery ve araştırma ortağı Jean-Mathieu Nocquet, bir dizi büyük depremde elde edilmiş verileri bir araya getirdikleri takdirde erken bir kayma belirtisi tespit edip edemeyeceklerini merak etti.
Araştırmada son 20 yılda meydana gelen, şiddeti 7 ve üzeri olan 90 depremden elde edilmiş verileri kullanıldı. Çalışmada deprem bölgeleri yakınlarında bulunan ve arazinin hareketini birkaç milimetrelik hata payıyla her beş dakikada bir ölçen GPS istasyonlarından ulaşılan kayıtlara da yer verildi. Böylelikle ana kırılmaların 48 saat öncesine kadar yaşananları gösteren 3 bin üzerinde zaman dizisi ortaya çıktı.
‘DEPREMLERİN TAHMİN EDİLEBİLİR OLDUĞUNU GÖSTERİYOR’
Bilim insanları, depremin hemen öncesindeki 2 saatte ana kırılma meydana gelmeden fayların kaymaya başladığını gösteren bir hareket artışı bulduklarını kaydetti. Çalışmayı yapan bilim insanları, bu durum karşısında şu yorumda bulundu:
“Bu bize depremlerin doğası gereği tahmin edilebilir olduğunu gösteriyor. Ancak bunu söyleyebilmek için çok daha fazla veriye ihtiyacımız var.”
Çalışmaya katkısı bulunan bilim insanları, verilerin mükemmel olamadığını kabul etse de bulguların ilgi çekici ve etkileyici olduğunu kabul etmekle beraber çokça sorgulanacağına da dikkat çekti.
Peki bir deprem ülkesi olan Türkiye’de de geniş yankı bulan bu çalışma için uzmanlar neler söylüyor?
‘DEPREMLERİ TESPİT EDEBİLMEK PEK MÜMKÜN DEĞİL’
Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, Science dergisinin yaptığı çalışmada ‘Depremi 2 saat öncesinden biliyoruz’ açıklamasının yer almadığını ancak medyada kendine bu şekilde yer bulduğunu belirtti. Doç. Dr. Özmen, şunları söyledi:
“Ümit ışığı doğduğu yönünde yayının bir görüşü var. Burada da çalışmasında dünyada meydana gelen 7’den büyük depremlerle ilgili Nevada Üniversitesi’nin elinde GPS kayıtları varmış, bu kayıtların hepsini incelemişler ve gerçek GPS ölçümleriyle deprem olduğu anda yer kabuğunda ne tür hareketler olacağıyla ilgili de öngörülerde bulunup ikisini kıyaslamaya çalışmışlar. 7 büyüklüğünde depremler meydana gelmeden önce 90 depremi incelemişler ve yaklaşık 2 saat öncesinde ikisi arasında bir uyum olduğunu gözlemlemişler. Bu uyumdan yola çıkarak da bunların iki saat öncesinden tahmin edilebileceği üzerine bir ümit ışığı doğduğunu söylemişler.”
Ancak Doç. Dr. Bülent Özmen’e göre depremleri tespit edebilmek pek mümkün değil. “Dünyada meydana gelen depremlere baktığımız anda her biri birbirinden farklı şekilde davranış gösteriyor. Birbiriyle benzerliğini çok bulamıyor ve göremiyoruz” diyen Doç. Dr. Özmen, depremlerin daha önceden bilinmesiyle ilgili bu çalışmaya benzer araştırmalar yapıldığını ve henüz olumlu bir sonuca varılmadığını dile getirdi.
‘TEKNOLOJİ GELİŞTİ, ALETLERİN HASSASİYETİ GELİŞTİ’
Detaylı bir şekilde hem verilere hem de bilim insanlarının kullanacağı yöntemlere bakarak depremin ne zaman olacağının bilinemeyeceğini söyleyen bilimsel çalışmalar olduğunu öne süren Doç. Dr. Bülent Özmen, şöyle devam etti:
“Depremlerin davranış özelliklerinden yola çıktığımız zamanda kısa vadede bırakın iki saati 5-10 dakika önceden bilinmesinin zor olduğunu çok fazla sayıda çalışma bize gösteriyor. Bu çalışmaya da kuşkuyla yaklaşıp ‘bir ümit ışığı doğdu’ diye bakalım. Yayına bakıp ‘Depremi iki saat önceden bildik’ demenin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Bunun vurgulanmasında fayda var. Çünkü biraz kamuoyunda böyle bir algı yerleşti.”
Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş ise çalışmanın fay hareketlerini ölçen cihazların gelişmesine bağlı olduğuna dikkat çekti.
Science dergisinde yayımlanan çalışmaların benzerlerinin zaman içerisinde yapıldığını ancak teknolojik aletlerin gelişmesiyle birlikte fay hareketlerinin daha hassas bir şekilde ölçülebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bektaş, “Daha önceki aletlerin hassasiyeti bu kadar iyi değildi. Yer hareketlerini ölçen aletlerin hassasiyeti geliştikçe depremin önceden belirlenmesi de gayet doğal” yorumunda bulundu.
‘HER FAY HAREKETİ DEPREMİ GÖSTERMEZ’
Bazı depremlerin hiç belirti vermeden de gelişebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Osman Bektaş, şu ifadeleri kullandı:
“Zaman içerisinde bu yöntemin ne kadar geçerli olacağı belirlenecek. Kesin bir şey söylemek doğru değil. Kırılma olayını etkileyen parametreler çok daha fazla ve bunların ne zaman olacağı bilinmiyor. Dolayısıyla depremin ne zaman, nerede olacağı, hangi büyüklükte olacağı konusu hâlâ bir muamma. ‘Şurda şu büyüklükte deprem olacak’ demek için henüz erken veyahut bilim buna henüz cevap veremiyor. Sadece deprem olayı bir kırılmadır ve bu kırılmalar mikro ölçekte başlar. Daha önceki aletler bu olayı algılamıyordu ancak yeni teknoloji bu değişimi daha hassas bir şekilde ölçüyor.”
Sözlerine “Her fay hareketi bir depremi göstermez. Fay hatlarında hem kırık dediğimiz hem de sürüklenme dediğimiz hareketler vardır. Ancak bu ufak sürüklenme hareketleri depremi işaret etmez” diye devam eden Prof. Dr. Osman Bektaş, uydudan ve GPS’le yapılan ölçümlerde her hareketin bir depreme karşılık gelmediği konusuna dikkat çekerek sözlerini noktaladı.