“Denize Döktük, Dağa Gömeriz!”

İzmir’de Lozan Meydanına indiğimizde, imbatın biraz sertçe okşayışı ile kendimize geldik. Ne yol yorgunluğu, ne de gece hiç uyumamanın verdiği mahmurluktan eser kalmadı. Hemen Gündoğdu meydanına doğru yürümeye başladık. Henüz toplantının başlamasına beş saat var ama orada dostlarla buluşacağız. Aydın’dan Gültekin Öztürk, Yalova’dan Kürşat Tecel, Ankara’dan, bu kez ayrı zaman ve araçlarla İzmir’e gittiğimiz A. Ender Gökdemir orada olacaklar. Bütün dostlarımıza toplantı alanına hâkim “kafe” lerden birini adres göstermiştik. Onlar da oraya gelecekler.

Gündoğdu Meydanı’na vardığımızda arkadaşlardan henüz gelen olmamıştı. Ancak, meydan şimdiden dolmaya başlamıştı. Birer çay içtikten sonra yol arkadaşlarımı (Ayten Altaylı, Meral Uslu, Perihan Özer, S. Gökçen Gürsoy ve Yılmaz Başaran) orada bırakarak fotoğraf çekmek için alana girdim. “Kafe”lerin bulunduğu bölge tel örgülerle tecrit edilmiş, girişte polis araması var, alan girişi de henüz çok erken olmasına rağmen kontrol altında. Polislerle selamlaşıp ayaküstü kısa bir sohbetin ardından birkaç resim çekip geri döndüm. Ender Gökdemir gelmiş, merhabalaştıktan sonra biraz ilerideki “kafe”ye gitmek istediğini, orada misafirleri olduğunu, onları da alıp geleceğini söyledi. O ayrılır ayrılmaz sevgili Gültekin Öztürk ve eşi göründüler. Gültekin, nefes almakta hayli zorlanıyor; hastaneden, bağlı olduğu cihazdan ayrılıp gelmiş. Onlarla selamlaşırken alanda açılan pankartı gördüm, birlikte yolculuk ettiğimiz “Taş Medreseli Ülkücüler” pankart açmış, altında toplanıyorlar. Biraz ben de “Taş Medrese” havası teneffüs etmiş olduğumdan duramadım, dostlarımdan izin isteyerek tekrar alana döndüm.

Toplantıya daha dört saat var ama alanın yarısı dolmuş. Resim çekerken Ümit Deniz Kulluk ve Mehmet Karanfil’le karşılaşıyoruz. Ender’in alana gelmesi mümkün değil, onları alarak geri dönüyorum. Alana üçüncü girişimde dost bir yüzle, Mehmet Ali Adak’la karşılaşıyor, kucaklaşıyoruz. Birkaç fotoğraf çekerek geri dönüyorum. Şengül Ertoy “geldiniz mi?” diye arıyor ve az sonra aramıza katılıyor. Kürşat Tecel ve Mualla Yasdıman bu arada geldi. Biraz sohbetten sonra Kürşat, İstanbul’dan gelecek arkadaşlarını karşılamak üzere ayrıldı. Artık toplantı alanı tamamen dolmak üzere, Nevzat Kavun, “Pasaport’a kadar dolarsa bir buçuk milyon olur” diye fikir yürütüyor. Dost meclisi de gittikçe kalabalıklaşıyor. Kürşad Şendal ve eşinden sonra Mustafa Aslan Beğ, fuarda imza gününü bırakıp yazar arkadaşlarıyla gelip aramıza katılıyor. Mustafa Önder’le haberleşip Güzelbahçe’ye gitmem gerek. Bugün aramızda olmayan, henüz bir hafta önce Rahmet-i Rahman’a uğurladığımız sevgili Komutan Mehmet Üste’nin ailesine ulaşmam lazım. Değerli dostumuz Tülay Hanım ile Ceren ve Ufuk’u görmeliyim. Olmuyor..

Nihayet vakit geldi. Devlet Beğ, büyük bir sevgi seli arasında kürsüde. Kalabalığı selamladıktan sonra:

“Bayrak İzmir’den doğruluyor, bayrak İzmir’de destan yazıyor, bayrak Ege’nin semalarında parlıyor.
Soruyorum sizlere ve yeri göğü inletecek cevabınızı bekliyorum:
√  Bayraklar nerede? (Burada)
√  Milliyetçi-vatanseverler nerede? (Burada)
√  Dosta güven veren, ihanete şamar indiren kutlu yürekler nerede? (Burada)
√  Türk milleti nerede? (Burada)
√  Türkiye nerede? (Burada)
81 vilayetimizin tüm cömertliği, Türk milletinin tüm zenginliği inci gibi buraya dizilmiştir.
Musul, Kerkük, Ulan Batur, Bakü, Üsküp, Priştine, Ohri, Saraybosna, Kırcaali, Gümülcine ve bütün Türk yurtları bizle beraberdir.
Ve Türkiye bugün İzmir’den ses vermektedir.” Diyor. “Bugün Alsancak Gündoğdu Meydanı’nda gün doğuyor, güneş açıyor.
Bugün Alsancak Ay ile Hilal’in vuslatına sahne oluyor.
Bugün Alsancak kırmızıyla beyazın düğüne ev sahipliği yapıyor.
Bugün Alsancak Türk milletine yol ve destek veriyor.” Diyor.

Toplantı alanını dolduran milyonlar tek yürek, tek nefes olmuş, heyecan dorukta.
Bu arada Kordon’a yaklaşan bir teknedeki pankart alana daha da heyecan veriyor, “Denize döktük, dağa gömeriz!” Öyle ya, burası önce Hasan Tahsin’in ardından Mustafa Kemal Atatürk ve Milislerinin Yunan’ı denize döktüğü yer..

Devlet Beğ, kendisini dinleyenlerin kesafetinden memnun,
 “Bayraklar dalgalanıyor, millet şahlanıyor, vatan yükseliyor.
İzmir bugün bir başka bakıyor.
İzmir şimdi bir başka güzellik saçıyor.
Çok yaşa İzmir, çok yaşa İzmirli kardeşim, bin yaşa Türk milleti.
Var ol Türkiye, daim ol Türk vatanı.“ diyor.

Gökyüzü görünmüyor, Alsancak semaları sadece kırmızı ve beyaz renklerle donanmış, her yer Türk’ün şanlı bayrağı ile donanmış.

İzmir’i bilen arkadaşlar, bir taraftan Kordon Boyu’nun Konak’a kadar dolmuş olduğunu, diğer yandan Kordon’a paralel caddelerin de tıklım tıklım dolu olduğunu belirtiyor, Nevzat, aradığı İzmir’e gelememiş arkadaşlarına “İki milyonu geçtik” diyor; Bursa’dan beni arayanlar “Bursa’yı beşe katladınız” diyorlar.

Devlet Beğ, devam ediyor konuşmasına. Önemli mesajları var; hem siyasi iktidara hem Ülkücülere hem de dünyaya çok önemli mesajlar veriyor:

Bayrağa sesleniyor;
“Dün Orta Asya’dan itibaren düştün önümüze, her anda düştün gönlümüze, her yüzyılda yükseldin ellerimizde.
Dün Sultan Alparslan’ın eliyle son yurdumuzun gönderine çekildin, bugün de bizimlesin.
Dün Ulubatlı Hasan’ın fedakârlığıyla küffarın burcuna dikildin, bugün de bizimle yüceleceksin.
Dün Çanakkale ve milli mücadele şehitleriyle vatanımızın üzerine serildin, bugün de bizimle yükseklerdeki yerini muhafaza edeceksin.
Dün Viyana önlerine kadar rehberlik yaptın, Gelibolu’dan Ankara’ya üzgün üzgün baktın, Kocatepe’den İzmir’e sel gibi aktın, bugün de bizimle geleceğe kurşun gibi varacaksın.
Yemen’de sığınak, Kafkaslar’da iddia oldun.
Balkanlar’da Evlad-ı Fatihan’ın varlık ve birlik yolunda nişanesi, Afrika’da itibarımızın payesi oldun.
Bu yüzdendir ki, sana selam vermeden geçen her canlıyı hasım bildik.
Seni çiğnemeye kalkışan her bedbahta nefret duyduk.
Sen ki bayrağım, İslam’ın sancağı, Türklü’ğün müjdesi oldun.
Mazlumlara ümit verdin, zorbaları kahrettin.
Sevdanla yaktın, hasretinle kavurdun, varlığınla göğsümüzü kabarttın.
Yokluğunla deliye çevirdin, solgun zamanlarında ciğerimizi dağladın.
Bil ki bayrağım; senin altında doğduk, senin etrafında toplandık, seninle soluklandık ve senin atında da öleceğiz.
Dün Yüzbaşı Şerafettin Bey göğsündeki yarasına aldırmadan seni Konak Hükümet Meydanı’na asmıştı, biz de bugün seni dilediğin yere, istediğin noktaya ve hak ettiğin zirvelere and olsun ki asacağız.
√  Seni değersizleştirmeye ve yırtmaya çalışan AKP takviyeli bölücülere and olsun ki fırsat tanımayacağız.
√  Seni lekelemeye kalkışan, yargılamaya niyetlenen Haçlı bakiyelerini and olsun ki şaşkına çevireceğiz.
√  Seni indirmeyi aklından geçiren kalleşlere and olsun ki izin vermeyeceğiz.
Çünkü bayrak bağımsızlığımızın sembolüdür.”

Ülkücülere dönüyor;
Bayrak;
√  Şehidimizin son yolculuğundaki örtüsüdür.
√  Kız kardeşimizin gelinliği, mavi göklerin kızıl ve beyaz süsüdür.
√  Gölgesi hepimizin üstündedir ve hepimize yetecektir.
√  Hatırası ve emaneti hepimizledir.
Bayrağı korumak, kollamak ve dalgalandırmak her birimizin mukayesesi olmayacak vazifesidir.”
“Kökenimiz ne olursa olsun, doğduğumuz ve doyduğumuz yer neresi olursa olsun Türk milletinin eşit ve saygın birer ferdi olmayı diledik, istedik ve sonunda da muradımıza vasıl olduk.
√  Daha düne kadar ne 36’ya bölündük, ne etnik tahriklere kapıldık.
√  Ne soy hesabı yaptık, ne ırk sayımına soyunduk.
√  Ne komşumuzun kökünü araştırdık, ne iş yaparken, ne de yuva kurarken bunu hesaba kattık.
AKP karanlığı, eşbaşkanlık zorbalığı gelesiye, ne milliyetçiliğin ayaklar altına alındığını duyduk ne de şeytanın bile aklına gelmeyecek edepsizlikleri yaşadık.
Türk milleti dedik, bin yıllık kaynaşma ve kucaklaşmayla anlam ve bütünlük kazandık.
Medeniyet sofrasına hep beraber oturduk, insanlık çeşmesinden birlikte içtik, dil ve diyanet yardımıyla bir bütün haline geldik.
Türk milleti böyle oluştu, çökertilmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyet’i bu şekilde hayat ve vasat buldu.”
Tarihi hatırlatıyor, tarihten ders almayanlara;
“Türk tarihinin her safhasında milletimizin zafer kılıcı, şeref tacı, gurur ve ihtişam doruğu olmuş büyüklerimizin hepsinden Cenab-ı Allah razı olsun.
Şimdi onlara karşı vefamızı göstermenin, onlara sadakatimizi ispatlamanın bir kez daha yeri ve zamanı gelmiştir.
İnanıyorum ki, bugün hepsi buradadır.
Biliyorum ki, bugün hepsi dualarıyla bizimledir.
Şimdi sizlere tek tek sormak ve dile getireceğim elleri öpülesi kahramanların nerede olduğunu yüksek sesle haykırmanızı istiyorum:
√  Bir çakıl taşının dahi pazarlığını yapmayan Büyük Türk Hakanı Mete Han nerede? (Burada)
√  Avrupa’yı tir tir titreten Büyük Türk Hükümdarı Atilla nerede? (Burada)
√  Orhun Irmağı’nın mesajları, Issık Gölü’nün anıları, Ergenekon’un Destanı nerede? (Burada)
√  “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım” diyen Bilge Kağan nerede? (Burada)
√  Söğüt’ten yola çıkan 400 çadırlık Türkmen varlığının kılavuzları elleri öpülesi Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi nerede? (Burada)
√  Kosova’daki Murat, Niğbolu’daki Yıldırım, İstanbul’da çağ açıp çağ kapatan Fatih nerede? (Burada)
√  Mohaç’taki Kanuni, Preveze’deki Barbaros, Kocatepe’deki Mustafa Kemal nerede? (Burada)
√  Çanakkale’deki, Sarıkamış’taki, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki, şehitlerimiz nerede? (Burada)
√  İzmir’in işgaline dayanamayarak ilk kurşunu sıkan, ilk vuruşu yapan Hasan Tahsin nerede? (Burada)
√  Millet ve vatan emanetlerini koruyacak kudret nerede, kuvvet nerede? (Burada)
Elbette burada, bu meydanda, Gündoğdudadır.”

Ülkücülere seslenirken iktidarı ikaz ediyor;
“Bu milli iradeden korkmalı ve ayağını denk, aklını da başına almalıdır.
İşbirlikçiler, hainler, yersiz ve yurtsuzlar bu sesten irkilmelidir.
PKK elçileri, yarım aydınlar, terör işportacıları, kan baronları, silah meraklıları, ölüm tacirleri, çözüm ve barış fitnesini ağızlarına dolayan ahlaksızlar bu sesten kendilerine lazım gelen payı çıkarmalıdır.
63 aklı karışık bu sesten ürkmelidir.
Bu 63’lükler nifak dağıtımından, PKK sözcülüğünden acilen vazgeçmelidir.
Aziz dava arkadaşlarıma ve milliyetçi-vatanseverlere çapulcular diyen ve asıl çapulcularla, asıl alçaklarla, asıl kokuşmuş kim varsa kader ortaklığı, fikir birliği yapan Başbakan Erdoğan bu sese dikkat etmelidir.
Zira bu ses kendisinin, himaye ettiği teröristlerin, ruhunu teslim ettiği İmralı canisinin kâbusudur.
Bayrağı lekelemeye çalışan şerefsizler, milleti bölmeye çabalayan utanmazlar, vatanı ayırmaya yeltenen aşağılık yüzler bu sesle yerin dibine batmalıdır ve inşallah da batacaktır.
Allah’a şükürler olsun ki,
Sizin sesiniz; bereketin, birliğin, duanın, doğruluğun, direncin dirliğin ve dik duruşun sesidir.
Sizin sesiniz; kardeşliğin, muhabbetin, milli vicdanın, milli ruhun, milli kimliğin bastırılamayacak sesidir.
Sizin sesiniz; Çukurova’nın, Teke Yöresi’nin, Karadeniz yaylarının ve Anadolu bozkırlarının ümididir.
Sizin sesiniz; Yörüklerin, Efelerin, Zeybeklerin, Seğmenlerin, Dadaşların ve Gakkoşlar’ın lisanıdır.
Sizin sesiniz; Dedem Korkut’un, Şeyh Edebali’nin, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Mevlana’nın, Hacı Bektaş-i Veli’nin, Yunus’un ve Pir Sultan’ın nihai sözüdür.
Sizin sesiniz; Cumhuriyet’in kuruluşundan 90 yıl sonra yeni bir “Çılgın Türkler” kuşağının meydan okuyuşudur.
 Gündoğdudan yükselen bu ses, son vatanımızda sevgiyle yoğrulmuş, şefkatle büyütülmüş, merhametle beslenmiş, saygıyla olgunlaştırılmış ve asla bozulmayacak olan bin yıllık hukukun müşterek kalp atışı, müşterek beyanıdır.
Ve kötülerin kulağını sağır eden sesiniz mensubiyetiyle övündüğümüz büyük Türk milletinin çağları aşarak gelen ve yine bu yolla yarınlara gidecek olan mübarek sesidir.”

Terör örgütünün siyasi iktidardan destek aldığını, Kürtleri temsil edemeyeceğini ifade ediyor. İktidarı da uyararak;

“Türk milletini bölmeye, vatanımızın bir bölümünü keserek bağımsız Kürdistan kurmak için yıllarca kin kusan bunlardır.
Ve Başbakan bunlarla birliktedir.
Başkan olabilmek için İmralı canisinin girdabına düşmüştür.
Yeni Anayasa’yı PKK’yla yapabilecek kadar milletimizin karşı cephesine geçmiştir.
AKP hükümeti PKK ile emel birliği içindedir.
63 akıl fukarası AKP-PKK sözcülüğüne hevesle girişmiş ve görevlendirilmiştir.
Başbakan ve İmralı canisinin içinde bulunduğu şirk ve günah cephesine göre;
√  Türklük, bölücü ve ırkçıdır.
√  Türk olmak ayıp ve sakıncalıdır.
√  Bayrak tahriktir.
√  Türk milliyetçiliği ayaklar altında ve çiğnenmesi gereken bir sapmadır.
√  Milli bayramların inkârı sivilleşmedir.
√  Ne Mutlu Türküm diyene seslenişi şeytanın icadıdır.
√  Türk milleti bölünürse demokratikleşecek ve refaha ulaşacaktır.
√  Türkiye Cumhuriyeti ibaresi her yerden sökülürse sorunlar bitecektir.
Şimdi de PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması talep edilmektedir.
Tam bir kararlılıkla söylemek isterim ki, PKK etnik temelli bölücü ve kanlı bir terör örgütüdür.
PKK, Kürt kökenli kardeşlerimin asla temsilcisi değildir.
İmralı canisi Kürt kökenli vatandaşlarımın lideri değildir, olamayacaktır.
Terör örgütü için tek çıkış silahlarıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmak ve bağımsız yargının önünde 29 yıldır işledikleri terör suçlarının hesabını bir bir vermektir. Kanlı örgüt için bundan başka bir seçenek yoktur.”

Ülkücülerden söz alıyor;
“Aziz kardeşlerim, şimdi size soruyorum ve öyle bir cevap bekliyorum ki yer-gök zangır zangır titremelidir:
√  Türk olmaktan utanıyor musunuz? (Hayır)
√  Türklüğü ırkçılıkla bir görenleri hoş görecek misiniz? (Hayır)
√  Türk milletine aidiyetten Başbakan istedi diye cayacak mısınız? (Hayır)
√  Türkiye’yi PKK’ya satma ve devretme hazırlığı yapan haramzadeleri affedecek misiniz? (Hayır)
O halde, Türk milletinin mahremine kast edenleri, kutsallarımıza yan gözle bakan namertleri unutacak mısınız? (Hayır)
Bu hayırlar Başbakan’ın, İmralı canisinin ve küresel efendilerinin emellerini Ege’nin dibine gönderecektir.
Bu hayırlar Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye Türk milletini yaşatacak ve kardeşliğinin garantisi olacaktır.
Bu hayırlar Türklüğe BOP kumaşından biçilen kefeni yırtıp atacaktır.
Başbakan ve PKK’lı karındaşları bilsin ki;
√  Bölünmeye, yıkıma, dağılmaya ve ufalanmaya direneceğiz.
√  Bölücülüğe, hainliğe ve yabancı hayranlarına dik duracağız.
√  Teröristlerin masum gösterilmesine, İmralı canisinin affına, militanların bir şey olmamış gibi siyasete taşınmasına sonuna kadar dimdik şekilde tavır göstereceğiz.
Soruyorum sizlere;
√  Benimle Türk milletini sahiplenmeye var mısınız? (Evet)
√  Benimle bayrağı dalgalandırmaya hazır mısınız? (Evet)
Bu evetler, Türk milletinin kendi kaderine sahip çıkacağının delilidir.
Bu evetler, Türk milletinin varlık ve birlik yolundaki yegâne tercihidir.
Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun, sağ olun, var olun.”

Ve en önemli mesaj;
“Son defa soruyorum sizlere ve cevabınızın Ankara’ya, İmralı’ya, Kandil’e, Vashington’a, Erbil’e kadar ulaşmasını istiyorum:
√  Tıpkı 90 yıl öncesinde olduğu gibi, vatanımızın birliğini korumaya kararlı mısınız? (Evet)
√  Teslimiyetçilere, teröristlere, BOP’çulara, çözümcülere, süreççilere, ihanet odaklarına dur demeye yeminli misiniz? (Evet)
Türk milleti budur, Türkiye yalnız ve çaresiz değildir.
Bir kez daha vurgulamak isterim ki, Türk milleti tektir, Türk bayrağı tektir, Türk vatanı tektir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tektir ve Türkçe tek yaşayacaktır.
Size güveniyorum, sizlere inanıyorum.
Yine şevkle, Ne Mutlu Türküm demeyi sürdüreceğiz.
Yine arzuyla, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyerek meydanları dolduracağız.”

Öyle anlaşılıyor ki, Devlet Beğ’in mesajı yerini bulmuştur. Zira iktidar partisinin tüm yetkilileri, ağuz birliği ile Devlet Beğ’e saldırmaya başlamış, "Akil"lerin başlaruna bir iş gelirse sorumlusunun Devlet Bahçeli olacağını ilan etmişlerdir. Allah aşkına, bu "akil"ler, piyasaya çıkyıkları günden bugüne nerede rahat konuşabildiler? Türk milletinin bu "akil"=yiyicilere tepkisi yeni mi?
Başbakan dün rahatsızlandığı için bayram kutlamalarına katılamamış. Normaldir, kaç günden beri uyuyamıyor acaba?

Devlet Beğ, konuşmasını “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözleriyle noktalıyor. Gündoğdu Meydanını dolduran yüz binler Beğlerinin ayrılmasından meyus gibi, alandan ayrılmak istemiyor kimse.

Biz de istemeye istemeye dostlarla, arkadaşlarla, ülküdaşlarımızla vedalaşıyoruz. Geldiğimiz otobüsle dönmezsek İzmirli oluruz, Alim Allah!..

İzmir’e oğlumla birlikte gidip dönmemi sağlayan Taş Medreselilere, MHP Etimesgut İlçe Başkanı Ali Metin’e, İlçe Yönetiminden Mahmut Şahan ve Emin Çolak Beğlere, Sevgili Şahin Güler’e ve Şenel Yalçın Beğ’e; yol arkadaşlarımın tamamına, hassaten okul arkadaşım, Ülküdaşım Ayten Altaylı’ya, Meral Uslu’ya, Perihan Özer’e, Figen Bozkurt ve kızına, İlke Atakan’a, Yılmaz Başaran’a sonsuz teşekkür ediyorum.

İzmir’de bizi yalnız bırakmayan sevgili Şengül Ertoy’a, Murat Ali Doğan’a, Dikili MHP İlçe teşkilatına, Esin Tatlı Türkmen ve eşine, Konak İlçe teşkilatına, Ümit Deniz Kulluk’a, Mehmet Karanfil’e ve dost insan Nevzat Kavun’a da, ben ve arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Aramızda olamayan Mehmet Ertoy ve Mehmet Üste’ye Allah’tan rahmet diliyorum.

Dün idrak ettiğimiz “Milli Hakimiyet” bayramını kutluyorum.
 
NOT: DTCF Birlik mensuplarının 4-5 Mayıs’ta bir araya gelmeleri kesinleşmiştir ve önem arz etmektedir. DTCF Mensubu arkadaşlarımızın gereken özeni göstermelerini istirham ediyorum.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!