Denemeye değmez mi?

Çağdaş dünyada karizmatik ya da eskilerin deyimiyle nev-i şahsına münhasır türden insanlar giderek daha çok siyaset ve yönetim dışı kalmaktadır. Bu durum toplum hayatına kitleyi, sıradanı, standardı ve vasatı daha çok egemen kılmaktadır. Demokrasinin “bir adam bir oy” kuralı sayı karşısında niteliğin ikinci plana atılmasına neden olmuştur. Yönetimlerin güçleri ve meşruiyetleri aldıkları oya bağlı olması, yönetimlere aldıkları oy kadar konuşma ya da yönetme hakkı tanınması kantitenin kalite karşısında üstün duruma geçirmektedir. En az kusurlu bir rejim olması dolaysıyla demokrasinin bu sakıncası “kadı kızının” kusuru olarak nitelendirilip sineye çekilmektedir.

 

Gerçekte demokratik toplumlar kurtarıcıya ve kahramanlık yapmaya ihtiyaç  duymayacak kadar ilerlemiş olan toplumlardır. Toplumların ileri, gelişmiş, modern ve kendine yeterli hale gelmelerinde üstün nitelikli ve karizmatik kişiliklerin çok önemli rolleri olmuştur. Bugün ve gelecekte de toplumlar şu veya bu hiyerarşik düzeyde belirli bir kaliteye ve karizmaya her zaman ihtiyaç duyacaklardır.

 

Son zamanlarda “kurtarıcılardan kurtulmak” sözü sıkça telaffuz edilmekte ve adeta kahramanların olmadığı bir dünya kutsanmaktadır. Elbette kurtarılacak bir şeyin olmadığı yerde kurtarıcıya, kahramanlığa ihtiyaç olmayan yerde de kahramana ihtiyaç duyulmaz. Bilinç, kültür, ilerleme ve gelişmişlik sorunlarını halletmiş toplumların “kurtar bizi baba” diye slogan atmaları için herhangi bir neden yoktur.

 

Bireydeki artı nitelikler toplumların kazancıdır. Toplumları temsil edenlerde bulunan üstün özellikler onlara sorunlarını  aşamada katkı sağlar. Tersi de doğrudur. Bu durum iç  ve dış politikada da geçerlidir. Başarıyı yalnızca kendi fizik ve zihni eylemlerinden bekleyen, kendine güvenen ve karizmatik birey temsil ettiği toplumun çıkarlarından asla taviz vermez. Onur ve erdem sahibi insanlar teslimiyetçiliği, tavizciliği ve başkalarından dilenmeyi siyaset olarak niteleyemezler.

 

Toplumlar ciddiyetsiz tavırlıların, laubali karakterlilerin ve argo konuşanların ardına takıldıklarında fiziksel ve ruhsal yoksulluğun merkezine doğru yol almış olurlar. Toplumların önlerine ahlaken, fikren ve fiziksel yönden en iyi durumda olanları geçirmesi toplumun kurtuluşu bakımından bir gereklilik değil, şarttır.

 

Başarı  için yöneticilerin fiziki/zihni özelliklerinden ziyade stratejik istikametlerinin ve uyguladıkları yöntemlerin doğru olması  gerekir.

 

Yöneticiler fiziki ve zihni yetersizliklerini bir takım meziyet ve yöntemleri kullanarak aşabilirler.

 

Yetenek ve istikamet sorunu olmayan yönetimlerin aşağıdaki yöntem ve ilkelerle yeteneklerini zenginleştirdiklerinde başarı için daha fazla bir şeye ihtiyaç duymayacaklardır.

 

Yeteneklere ilave edilmesiyle kesine yakın başarı üretebilecek meziyet ve yöntemleri aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz: 

—Şerefe kıyma yerine rahata kıymayı tercih etmek,

 

—Rahatsız eden olayları halının altına süpürmek yerine üstüne üstüne gitmek,

 

—Rakiplerini karalamak yerine onları anlamaya çalışmak. Onlarla mücadele için özel ordular kurmak yerine onları ya yanlarına çekmek ya da tarafsız bırakmak,

 

—Mücadeleyi içe değil dışa; astlara karşı değil üstlere karşı yapmak,

 

—Düşüncenin bir tercih değil, bir başlangıç olduğuna inanmak,

 

—Olaylara mikroskopla değil teleskopla bakmak,

 

—Hayallerinin hatıralar tarafından yönetilmesine izin vermemek,

 

—Kendilerinden daha yetenekli kişilerle çalışma başarısını göstermek.

 

Ne dersiniz! Denemeye değmez mi?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!