Demir parmaklıklar ardında bir silüet görüyorum. Her gün her gece bunu görüyorum. Dört duvar arasına sıkışmış dimdik duran bir adam görüyorum. Arada mektup yollar bizlere, selam gönderir Türk Milletine…
“Tanıyorum.” desem, pek çıkaramadım.
“Yolda, sokakta gördüm.” desem, yalan olur.
Peki, ben bu adamı nerede gördüm?
İlkokuldan bu yana hoşuma giden, ilgimi çeken gazete haberlerini keser bir dosyaya koyardım. Şöyle bir karıştırdım gazete küpürlerimi.
Tarih: 16 Şubat 1999
Bu tarihe ait birçok gazete yazısı kesmişim, fotoğraf saklamışım. Bir inceledim.
Baktım ki o gün, o tarih Türk Milleti için kutlu günlerden biri. Vatan hani Apo’nun yakalandığı tarih. Bordo Berelilerin Apo’yu ülkemize getirdiği tarih.
Ve bu Bordo Berelilerin başındaki komutan ise demir parmaklıklar ardındaki adam!
Nerden nereye demeyin!
Dünya hali hiç demeyin.
Vatan hainini yakalayıp gelmiş kahramana verilen ödül bu mu?
Sanırsınız bir vatan haini de o!
Baş üstünde tutmamız gerekirken demir parmaklıklar ardına atmak niye!
Hükümlüymüş!
Varsın hükümlü olsun, bir komutanı sen nasıl dört duvara layık görürsün!
O adam ki vatan topraklarını karış karış sulamış, kâh askeriyle kâh gözyaşlarıyla…
Bilir misiniz bir komutanın emri altında bulunan nice ana evladını korumanın yükümlülüğünü?
Bilir misiniz vatan toprağını canı pahasına korumanın kutsallığını?
Bilir misiniz aileden ayrı geçen günlerin acısını?
Bilir misiniz Apo denen bebek katilini yakalamanın mutluluğunu?
Bilir misiniz?
Milletim ona güvenmiş, oy vermiş. Mecliste beni temsil et, demiş.
Meclis yerine kodeste görmek de neyin nesi?
Neymiş?
Başbakan geldiğinde yerinden kalkmamış.
Yok öle hüküm giydirmek, kumpasa getirmek. Elbet adalet yerini bulacak. Lakin önce işin aslını millet bilecek.
“Çanakkale törenlerinin yapılacağı gün sayın vali beni aradı. “Komutanım Başbakanımızın Özel Kalem Müdürü aradı programında bir gecikme olacakmış, törenlerin başlamasını iki saat erteleyebilir miyiz diye sordu” dedi. Bende kendisine “Sayın Valim resmi yazıları Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve makamınıza yazılı olarak tebliğ ettim. Törenleri erteleme şansımız yok. TSK geleneğinde ivedi durumlar dışında böyle bir şey yapılamaz. Üstlerime hesap vermek zorundayım. Ancak isterseniz Sayın Başbakan’ın talebidir diyerek törenleri iki saat erteleyebilirim. İsterseniz bunu yeni bir yazıyla üstlerime bildireyim” dedim. Sayın Vali “Komutanım o zaman bir Başbakanlıkla yeniden bir telefon görüşmesi yapıp size döneyim” dedi. On beş dakika sonra Vali Bey beni yeni arayarak “Komutanım törenler tam saatinde başlayacak” dedi.
Sayın Başbakan’ın normal tören saatinde gelmesiyle birlikte tören başladı. Ben de, bugün bakan ve Başbakan’ın en yakınında olan birçok isimle birlikte Başbakan’ı ayakta karşıladım. Hatta Sayın Başbakan elimi sıkıp “Nasılsınız Paşam, afiyettesiniz inşallah” diye hatırımı bile sordu. Buna isimlerini vermeyeceğim bugün Başbakan’ın yanı başında oturan o isimler şahittir. Vicdanları varsa konuşsunlar.
Başbakan yerine oturduktan sonra ben de protokoldeki yerimi aldım. Daha sonra konuşmasını yapmak üzere Başbakan kürsüye çıktı. Konuşmasının sonunda da Türk Silahlı Kuvvetleri dışında, park bahçelerdeki bekçiden tutun, hemen herkese teşekkür etti. Askeri terbiyem gereği kurumuma yapılmış bir haksızlığa TSK adına tavır koyup Başbakan’ın konuşması bitip yerine dönerken ayağa kalkmadım. Bu duruşu mensubu olduğum kurum adına sergiledim. Bugün olsa yine aynısı yapardım.”
Paşamın Metin Özkan’a söylediklerini aynen aktardım sizlere.
Paşamın hapiste olmasına gerçekten üzülüyorum. Fakat içimi asıl yakan mesele vatanıma kurşun sıkanların birer birer çıkıp benim meclisimde at koşturmaları. Benim paşamsa vatanına kurşun sıkanları teker teker yakalamaya çalışıyordu. Anladım ki tek suçu buydu.
Şimdi gelinen noktayı dile getirmek istiyorum sizlere ve en acısı da bu bence.
1999’da yaşanan sevincimizi kursağımızda bırakmak istiyorlar. Paşamızın özgürlüğüne karşılık vatan hainin de özgürlüğünü istiyorlar.
Hey gidi hey!
Kan kusarız, paşamızı bu oyuna alet ettirmeyiz. Paşamız apoletindeki yıldızları teslim etmiş olabilir; lakin şol gökleri dolduranın yıldızı ve namlusundaki mermiler hepinize yeter.
Vatan hainleriyle hırsızların bir arada olduğu bu dünyada Büyük Türk Milletini koru Ya Rabbi’m!
Allah yâr ve yardımcımız olsun!