Sayın Cumhurbaşkanı ataması yapılan 1379 hâkim ve savcıya seslenerek dedi ki:
► İçinizde çok para kazanmak isteyen varsa yanlış mesleği seçtiğini bilmelidir.
► Adalet mülkün temelidir, sözü daima rehberiniz olmalıdır.
► Vicdanı olmayan hâkim ve savcılar elinde en mükemmel kanunlar bile bir zulüm aracına dönüşebilir.
► İnsanların adalete güvenmediği toplumda ne huzur korunabilir ne de devlet düzeni sağlanabilir.
Kim katılmaz ki bu sözlere?
Kim mutlanmaz ki bu sözlerin insanı çeken güzelliğinden?
Hangi toplum istemez ki adalet kurumunun anlatılanlar gibi oluşmasını?
Bu sözlere tüm varlığımızla katılıyoruz elbet.
Ama…
***
Donuk bakışlarımızın önüne 2016 yılı Şubat ayının sonları geliyor!..
Üzerinden dört yıldan uzun bir zaman geçmiş.
Zaman örtüsü olayları örtmüş.
Örtünün altında tutuklu gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı titreşip duruyor…
Baktıkça olanlara, anımsadıkça geçmişi…
O alacalı günlerin buğulu görüntüsünden kendimizi alamıyoruz.
***
O günler Sayın Cumhurbaşkanımızın Anayasa Mahkemesinin gazetecilerle ilgili kararına karşı söyledikleri gündeme oturmuştu. Diyordu ki.
► Bu bir berat kararı değil, tahliye kararı.
► Aslında kararı veren mahkeme kendi kararında direnebilirdi.
► Eğer kararında direnmiş olsaydı. Anayasa Mahkemesinin verdiği karar boşa çıkacaktı…
► Bu kararların ifade özgürlüğüyle yakından uzaktan alakası yoktur.
► Anayasa Mahkemesinin kararını kabul etmek durumunda değilim. Ve verdiği kararı da uymuyorum, saygı da duymuyorum.
***
Şaşkınlık dört bir yanımızda kol gezmişti.
Anlayamadığımız tuhaf bir duygu içimize sinmişti.
“Nasıl olur? Acaba bu sözler Cumhurbaşkanlığı makamını dolduran yetkiliden mi çıktı?”
***
Bu sözlerden birkaç gün sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan:
“AYM’nin verdiği kararlar herkesi ve tüm kurumları bağlar” diye açıklama yaptı.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 153. maddesi der ki:
Madde 153-Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
***
Sayın Cumhurbaşkanı daha sonra gittiği yerde halka hitap ederken demişti ki:
“Kendi ülkesinin ve milletinin çıkarlarına saygı duymayan bir kuruma ne dedim? Ben de bu karara saygı duymuyorum, dedim. Anayasa Mahkemesi kendi varlığını ve meşruiyetini tartışmaya açacak bu tür yollara temenni ederim ki bir daha tevessül etmesin.”
***
Sayın Cumhurbaşkanının 2016 yılında söyledikleri kişisel görüşüdür. Ne olursa olsun sonuçta bir görüştür. Görüşlere saygı duyulabilir. Ancak yapılan açıklamaların Anayasa Mahkemesinin hukuksal yapısına ve görüntüsüne uygun olması gerekmez miydi?
Üstelik o kararı alan Anayasa Mahkemesi üyeleri bu ülkenin en üst düzeydeki hukukçuları arasından seçilmişti. Ve iktidarın bu seçimde çoğunluğu sağlayacak bir ağırlığı vardı.
***
Düşünen insanın düşüncelerinde her zaman değişim olabilecektir.
Sayın Cumhurbaşkanı da 2016 yılında Anayasa Mahkemesi ve kararı hakkındaki o günkü görüşlerinden bugünkü görüşlerine gelmiş olabilir.
Bu ülkemiz adına bir kazançtır.