Bugün (yani dün) 29 Ekim. Cumhuriyetin kuruluş yıldönümü. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu olsun.
Bayram dolayısıyla başta Devlet erkanı ve siyasi parti genel başkanları olmak üzere birçok kişi mesaj yayınladı, Cumhuriyetin öneminden, faziletinden söz etti.
Bu yazıda Cumhuriyet’in öneminden, faziletinden söz etmeyeceğim. Çünkü, Cumhuriyet zaten çok önemlidir ve fazilet rejimidir. Vatansever vatandaşlarımız bunların farkındadır diye düşünüyorum. Yazımda “Cumhuriyet’in korunması nasıl mümkün olabilir?” sorusunu cevaplamaya çalışacağım.
Cumhuriyetimiz bugün ağır tehdit altındadır. Ülkemiz ve milletimiz çok dar bir boğazdan geçmektedir. Düşmanlarımız, içimizdeki işbirlikçileri ve ajanları yardımıyla Cumhuriyet’imizi yıkmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Cumhuriyet’imizi korumak ancak milli değerleri korumakla mümkün olabilir.
Peki, nedir bu milli değerler?
Milli değerlerimizin başında vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birliği, Devlet’imizin tekliği gelmektedir. Atatürk’ümüz ise başlı başına bir milli değerimizdir. Diğer milli değerlerimiz ise şanlı bayrağımız, güzel Türkçemiz, Türk Kimliğimiz ve milli kültürümüzdür. Bu saydıklarımıza daha ilaveler yapabiliriz. Çok önemli olanları saymakla yetindim.
Sadece Cumhuriyet’imiz saldırı altında olmayıp, yukarıda saydığımız milli değerlerimizin tamamı ağır tehdit altındadır. Düşmanlarımız, doğrudan Türk Milleti’nin varlığına, bağımsızlığına savaş açtıklarından milli değerlerimizi korumadan Cumhuriyet’i korumak hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.
Düşmanlarımız, milli değerlerimizi yıkmak, yok etmek için neler yapmakta, bu değerlerimize nasıl saldırmaktadırlar? Bu sorunun cevabı çok uzun olmakla birlikte kısaca özetlemeye çalışacağım:
Düşmanlarımız ülke bütünlüğümüzü ve Devlet’imizin tekliğini bozmak için 30 yılı aşkın bir süredir bölücü terör örgütü PKK’ya silah, cephane vererek, uyuşturucu kaçakçılığı yapmasına göz yumarak, maddi ve siyasi destek sağlayarak, velhasıl her yolu kullanarak yardım etmektedirler. En baş düşmanımız süper gücün Devlet’imizi ele geçirmek için 40 yılı aşkın bir süredir bugün FETÖ denilen dini cemaat vasıtasıyla sinsi sinsi çalıştığı, FETÖ ajanlarının Devlet’imizin en mahrem yerlerine kadar sızdıkları açığa çıkmış durumdadır.
Düşmanlarımız, içerideki işbirlikçileri ve ajanlarının da katkısıyla Türk-Kürt, alevi-sünni, laik-antilaik gibi ayrımlar ve cepheleşmelerle milletimizin birliğini bozmaya çalışmaktadırlar.
Düşmanlarımız, gene içerideki işbirlikçileri ve ajanlarının da katkısıyla bazen gizli, bazen de açık Atatürk’ümüzün muhterem annesi Zübeyde Hanım’a, Atatürk’ün kendisine şerefsizce türlü iftiralar atarak bu milli değerimizi yıpratmak ve milletimizin gözünden düşürmeye çalışmaktadırlar.
Bazı dini mahfiller düşmanlarımızın kışkırtması ile asıl bayrağın peygamberin yeşil sancağı olduğunu, her milletin ayrı bayrağı olamayacağını iddia ederek özellikle dindar vatandaşlarımızdaki bayrak sevgisini yok etmeye çalışmaktadırlar.
Güzel Türkçemiz eskiden Arapça ve Farsça’nın tasallutu altındayken, günümüzde İngilizce’nin tasallutu altındadır. Ancak, Arapça’nın tasallutu da halen devam etmektedir. İngilizce’nin tasallutu kendisini aydın zanneden batı hayranı züppeler vasıtasıyla, Arapça’nın tasallutu ise kendisini Müslüman zanneden Arap hayranları vasıtasıyla olmaktadır.
Türk Kimliğimiz ise gene batı hayranı ve Arap hayranı kişiler tarafından milletimizi reddederek ülkemiz halkının birçok etnik gruptan oluştuğunu iddia etmeleri ve bu yolda etkili propagandalar yapmaları nedeniyle ağır saldırı altındadır.
Milli kültürümüz ise seviyesi oldukça düşük magazin programları, televizyon dizileri, gazete ve dergi yayınlarıyla ağır saldırı altındadır.
Milli değerlerimize yapılan ağır saldırıları kısaca özetlemeye çalıştım. Gelecek yazımda milli değerlerimizi nasıl koruyabiliriz? Bu soruya cevap vermeye çalışacağım.