Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu”nda konuştu. Erdoğan; ” Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler var” dedi.
Erdoğan, “Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır. Anadolu’yu ve Kudüs’ü ele geçirme hülyasıyla gerçekleştirilen ve uzunca bir süre devam eden Haçlı Seferleri yol açtığı yıkımlarla dünya tarihinin seyrini değiştirmiştir. Osmanlı’nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları şu şekilde:
“Batı, Türkler’in şahsında somutlaştırdığı Doğulu toplumlarına karşı kibrini ve kinini “oryantalizm” kavramı adı altında daima korumuştur. Bunun son örneklerinden biri de Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail bayrağını çekmeyi ortaya koyuyorsa bunun nerelere vardığını çok rahat anlamak mümkündür.”
ABD yönetiminin 11 Eylül’den sonra başlattığı Müslümanları şeytanlaştırma stratejisini İslam düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlem görmüştür. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle karşı karşıya kalan Batı ülkeleri kendi kamuoylarını faşist söylemler oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Kutsal kitabımıza, dini tercihleri ifade eden sembollere yönelik saldırılar bizzat devletler tarafından himaye edilmektedir. İstatistikler sorunun ulaştığı vahim boyutları göstermektedir. Batı’da son 5 yılda yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranı yüzde 700 artmıştır. STK’lara 15 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesi bildirilmiştir.
Özgürlüklerin ortadan kalktığı yerde refahın da uzun süre olamayacağı gerçeğine sırtını dönenler kendi gerçeklerine düşmanlık etmektedirler. Tarih boyunca İspanya’dan Almanya’ya kadar Yahudi düşmanlığının mahcubiyeti ile Batı ülkeleri şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir.
Dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam’ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız. Ezana, camiye, başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır.
İsrail’in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişlerine terör yaftası yapıştıran medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. 28 yıl önce PKK tarafından Bingöl – Elazığ yolunda alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum. Bize düşe görev gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyorsa ortadaki öncelikle çözülmesi gereken birlik, dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır.