Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Tek bir açılış töreniyle şehrimize güncel bedeliyle toplam tutarı 8 milyar 143 milyon liraya ulaşan 89 ayrı yatırımı bugün Antalya’mıza kazandırmanın gururunu yaşadık. Antalya’mızdaki toplu açılış töreninde bugün katılımın resmi rakamlarını istedim ve resmi makamlar 90 bin olduğunu söyledi.
Geçen ay çok ciddi sel ve taşkın felaketine maruz kalan Kumluca ilçemizi ziyaretimizde 1 ay gibi kısa bir süre içerisinde devletimizin desteğiyle bu yaraların nasıl sarıldığını görmenin bahtiyarlığı içinde oldu. Manavgat ilçemizde yangın felaketi sonrasında inşasına başladığımız özellikle köy konutlarının anahtar tesliminde vatandaşlarımızın sevincine ortak olduk. Orada da yangının izlerinin büyük ölçüde silindiğini, yanan yerlerdeki ekim, dikim, ağaçlandırma ve gençleştirme çalışmalarının devam ettiğini memnuniyetle müşahede ettik.
Ülkemizin karşı karşıya kaldığı her musibet sonrası türlü yalan ve iftiralarla gündemi zehirleyen muhterislere rağmen Türkiye artık bu tür sıkıntıların üstünden hamd olsun alnının akıyla gelmesini başarabiliyor.
Kumluca şimdi yeni bir görünüme sahip oluyor. Bunları birlikte yapıyoruz. Bundan sonra da yine birlikte yapmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki uzun bir yol var. İşimiz çok. Dünya, Türkiye’ye bakıyor. Rusya- Ukrayna savaşında, dünya herhangi bir müdahalede bulunabildi mi? Hayır. Hepsi silah tüccarlarına yardım ediyor. Biz de acaba dünya barışını nasıl sağlayabiliriz? Bunun gayreti içerisindeyiz. Aynı günde Sayın Putin ile görüşüyoruz. Zelenski ile görüşüyoruz. Nasıl barıştırırız? diye bunun gayreti içerisinde oluyoruz. Biz bu samimiyetimizi ortaya koyarak, yola devam ediyoruz. Biz biliyoruz ki, dünya ancak barış üzerinde yükselir.
Sayın Putin, bana diyor ki, ‘Ben bilabedel tahılı vereyim. Siz de bunu fakir Afrika ülkelerine ulaştırın.’ Biz de ‘Tamam, sizden biz bilabedel bunu alalım. Biz de bunu fabrikalarımda una çevirelim. Fakir, fukara, garip gureba Afrika ülkelerine gönderelim.’ diyoruz. Mutabık kaldık. Ama gel gör ki öyle eller var ki bakıyorsun yüzde 44’ünü, 46’sını Avrupa’ya gönderiyor. Fakat biz kararlıyız. Tahıl koridorundan fakir, fukara, garip gureba Afrika ülkelerine yoğun bir şekilde bu ürünleri göndermeye gayret edeceğiz.
Anamız da orası, babamız da orası, evlatlarımız da orası. Oralardan netice alacağız. Çünkü gözyaşlarını dindirmek bizim birinci derecede görevimiz. Madem biz bu makamdayız, bu makamda bulunduğumuz sürede Akif’in ifadesi ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.’ İşte şimdi Kumluca’da, Manavgat’ta, Muğla’da, son dönemdeki olaylarda oradaki ağlayan anneler, o dertliler, mesela bugün bir tanesi şunu da söyledi: ‘Ben böyle bir şeyi umut etmiyordum ama siz beni hakikaten yanıltınız. Süratle yaptınız ve bize teslim ettiniz.’ Bundan sonraki süreçleri de yakından takip ederek, kalan çalışmaların bir an evvel tamamlanmasını sağlayacağız.
Bugünkü buluşmamızı demokrasi tarihimiz açısından son derece önemli bir yerde gerçekleştiriyoruz. 5 Ocak 1956’da Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes tarafından temelleri atılan eski bir dokuma fabrikası. Bu tesis ülkemizin içine girdiği kalkınma hamlesinin en mümtaz örneklerinden birisidir. Antalya İplik ve Pamuklu Dokuma Fabrikası olarak yıllarca ekonomimize ciddi katkılar sağlamış, binlerce kardeşimizin istihdam kapısı olmuş ancak rahmetli Menderes’in, temelini attığı bu fabrikayı açmaya maalesef ömrü kifayet etmemiştir.
Fabrika Adnan Menderes’in idam edilmesinden tam 13 gün sonra 1 Ekim 1961 tarihinde üretime başlamıştır. Dolayısıyla burası sadece merhum Menderes’in vizyonu değil. Ekranları başında bizleri izleyen milletim, CHP’ye gönül veren milletim, 27 Mayıs zihniyetinin ve Yassı Ada zulmünün de bir nişanesi olarak bunu görsün. Türkiye’nin 70 sene önce başladığı kalkınma yolculuğunun önünün nasıl ve kimler tarafından kesildiğini gösteren sembol bir mekandayız.
Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutlayacağımız 2023’te ülkemiz aynı zamanda demokrasi tarihinin en kritik seçimlerinden birini yapacaktır. Belki tarihini biraz öne alacağımız seçimlerle ilgili hazırlıklarımızı zaten uzun bir süredir yürütüyorduk. Birileri kendi iç kavgalarıyla zaman harcarken biz ülkemize ve milletimize bundan sonra vereceğimiz hizmetleri en ince detayına kadar çalıştık. Türkiye’yi ve Türk milletini birilerinin ayak oyunlarına, ihtiraslarına, yüksek gerilim hattına mahkum etmemekte kararlıyız. Türk bayrağından nefret eden, Türk kavramından nefret edenlerle mücadelemizin süreceği bir seçimi yaşayacağımızı şimdiden söylüyorum.”