Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Sultanbeyli, ilk yapılaşma dönemlerinde hepimizin bildiği sebeplerle sağlıksız şehirleşmenin sembollerinden biri haline gelmişti. Büyükşehir belediye başkanlığımızla başlayan, başbakanlığımız ve cumhurbaşkanlığımızla devam eden süreçte Sultanbeyli’nin sorunlarını çözdük, altyapısını tamamladık. Elbette hala düzeltilmesi gereken görüntülere rastlıyoruz. Buna rağmen artık Sultanbeyli, 350 bini aşan nüfusuyla İstanbul’un en cazip ilçelerinden biri olarak öne çıkıyor.
30 yaşından önce 25’e, sonra 18’e seçme seçilme yaşını getiren kim, biz. Gençlere ya parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız diyen kimdi? Bu CHP. Biz dedik ki Fatih 18 yaşında bir çağ kapadı, bir çağ açtı. Onun torunları olarak bizim gençliğimiz de evvelallah parlamentoda yerini aldı.
İlçemizi bugün her iki tarafta da iki büyük esere kavuşturuyoruz. Bugün açılışını yaptığımız eserler, konumları ve itibarı ile ihtimamı hak eden yerlerdir. Aydos Kalesi, 11. yüzyıla kadar uzanan geçmişi ve Abdurrahman Gazi’nin kahramanı olduğu fetih hikayesiyle milletimizin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. Kalede 13 yıldır adeta iğneyle kuyu kazar gibi sürdürülen çalışmaların ve belediyemizin yaptığı yatırımların neticesinde ortaya böyle bir eser çıktı. Sultan Korusu da yaklaşık 127 bin metrekare bir alanda kütüphanesinden sosyal, kültürel, sportif tesislerine, yürüme ve bisiklet yollarından otoparkına kadar ilçemize yakışır bir mesire yeri oldu. Açılışını yapmak üzere bir araya geldiğimiz Aydos Kalesi’nin ve Sultan Korusu’nun ilçemize, şehrimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Maziden atiye kurduğu güçlü köprüyle büyüyen, gelişen Sultanbeyli’ye bu güzel eserleri kazandıran belediyemizi, belediye başkanımızı ve ekibini tebrik ediyorum.
İstanbul, asla ihmale gelmeyen bir şehirdir. İstanbul, itina eser, fedakarlık ister, gayret ister, hepsinden öte kendisine tutkuyla bağlanılmasını ister. Burası, öyle bir yerdir ki bu şehre aşkla hizmet edenin aşamayacağı hiçbir engel, üstesinden gelemeyeceği hiçbir sıkıntı olmaz. Biz siyasete başladığımız ilk yıllardan, belediye başkanlığımız dönemine, sonrasında sorumluluk üstlendiğimiz her yerde bu anlayışla hareket ettik. Bakanlıklarımızla, kurumlarımızla bu şehri hak ettiği yatırımlara kavuşturmak için gece gündüz çalıştık. Hangi işin hangi kurumun sorumluluğunda olduğuna bakmadan İstanbul’un her meselesinin çözümüne dört elle sarıldık. Şayet kendi halinde devam etse ulaşımıyla, suyuyla, çöpüyle, kanalizasyonuyla, arıtmasıyla, elektriğiyle, doğal gazıyla velhasıl tüm altyapısıyla çöküp kalkacak, ayakta duracak mecali olmazdı. Ama İstanbul’u biz yeniden ayağa kaldırdık.
Biz gelmeden önce İstanbul’da çöp, çukur, çamur vardı. CHP bu demek. Şimdi boğazın her iki yakasında yaptığımız devasa yatırımları, ya hu denizin altından geçirdiğimiz Marmaray ve Avrasya Tüneli’yle biz bu ülkede tarih yazdık, tarih. Fatih, karadan kadırgaları yürüttü, onun torunları olarak biz de Marmaray’ın altından raylı sistemi yürüttük. Bay Bay Kemal, var mı böyle bir eseriniz? Yanındakiler, var mı böyle bir eseriniz? Büyükşehirler var elinizde bu büyük şehirlerde ne yaptınız ya söyleyin? Şunu yaptık deyin. Hiç… İstanbul susuz muydu? İstanbul’a suyu 110 kilometreden biz getirmedik mi? Biz laf üretmedik, iş ürettik iş.
Şehrin ihtiyaçlarını karşılayacak imkanları yüzlerce kilometre öteden alıp buralara taşıdık. İşte Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yaptık. Şimdi düşünün nerelerden nerelere geldik. İlçelerde de belediye başkanlarımızın verdikleri mücadelenin, gösterdikleri gayretin yakın şahidiyiz. Elbette bir şehrin önce bünyesindeki kanserli hücrelerden arındırmak, ardından ekonomik ve sosyal potansiyelini harekete geçirmek, aynı zamanda da tarihi ve insani güzelliklerini ortaya çıkarmak, bunların hiçbiri kolay kolay olmuyor. Üstelik tüm bu çalışmaları, yaptıklarımızı engellemek, hatta tersine çevirmek için buldukları hiçbir fırsatı kaçırmayan bir güruha rağmen yürütüyorsanız işiniz daha zor.
Ülkenin ve İstanbul’un enerjisini tüketerek, vaktini ve imkanlarını heba ederek, yıllarını çalanlar hiç boş durmadı, durmuyor. Kendi köhne düzenlerini sürdürmek için vesayetten darbeye, terör örgütlerinden emperyalistlere kadar herkese göz kırpanlar hep olduğu gibi yine karşımızda kol kola girdiler. Avrupa’nın aferin demesine bunlar muhtaç. Biz ise işte karşımdaki milletimin aferin demesine ihtiyacımız var. Bunlar herkese eyvallah ederler. Bir tek değerleriyle, inancıyla, tarihiyle, kültürüyle, ihtiyaçlarıyla, beklentileriyle bu millete dönüp bakmazlar. Biz de hayatımızın her safhasında olduğu gibi bugün de sadece Allah’a güveniyor, sadece milletimizden destek bekliyoruz.
Tek parti özentisi faşist zihniyetin rahmetli Menderes’in, yarın Aydın’dayım, Menderes’in oradayım yarın, ‘yeter söz milletindir’ diyerek milletimiz adına sergilediği meydan okumayı aradan geçen üç çeyrek asra rağmen hala hazmedemediğini görüyoruz. Esasen bizim de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan başlayarak milletimizle birlikte bunlara karşı girdiğimiz her seçim, kazandığımız her başarı yeni bir meydan okumaydı. Ülkemizin 14 Mayıs’ta gideceği seçimlerde küresel güçleri arkasına alarak yeniden tek parti faşizmini hortlatmak isteyen zihniyete karşı yeni bir meydan okumaya hazırlanıyoruz.
Bu şehri hak ettiği yatırımlara kavuşturmak için gece gündüz çalıştık. İstanbul’un her meselesine dört elle sarıldık. İstanbul’u biz yeniden ayağa kaldırdık. Biz gelmeden önce ne vardı İstanbul’da? Çöp, çukur, çamur vardı, CHP bu demek. Bay Kemal’e 14 Mayıs’ta ders vermeye hazır mısınız? Ben size inanıyorum. Boğazın her iki yakasında yaptığımız devasa yatırımları, denizin altından geçirdiğimiz Marmaray ve Avrasya Tüneli ile biz bu ülkede tarih yazık tarih. Fatih karadan kadırgaları yürüttü onun torunları olarak biz de denizin altından raylı sistemi yürüttük.
Bay bay Kemal var mı böyle bir eseriniz? İstanbul susuz muydu? İstanbul’a suyu 110 kilometreden biz getirmedik mi? Bu bölgeler susuz değil miydi? Sakarya’dan bir getirmedik mi? Biz laf üretmedik, iş ürettik iş. Şehrin ihtiyaçlarını karşılayacak imkanları yüzlerce kilometreden buraya taşıdık. Şimdi düşünün nerelerden nerelere geldik. Belediye başkanlarımızın mücadelelerinin yakın şahidiyiz.
Herkese göz kırpanlar hep olduğu gibi yine karşımızda kol kola geziyorlar. Ne diyor Batı ne diyecekmiş. Avrupa’nın aferin demesine bunlar muhtaç. Bizim ise milletimizin aferin demesine ihtiyacımız var. Biz sadece Allah’a güveniyor sadece milletimizden destek bekliyoruz.
Ülkemizin 14 Mayıs’ta gideceği seçimlerde küresel güçleri arkasına alan zihniyete karşı meydan okumaya hazırlanıyoruz. Bunlara karşı girdiğimiz her seçim kazandığımız her başarı yeni bir meydan okumaydı. Şimdi de yeni bir meydan okumaya hazırlanıyoruz. 14 Mayıs’ta tek parti zihniyetinin son çırpınışlarını sandığa gömeceğiz. 14 Mayıs’ta bay bay Kemal diyeceğinize hiç şüphem yok.”