Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bugün Cumhuriyet tarihinin en gurur verici eserlerinden Yusufeli Barajı’nın yanı sıra bu eserin mütemmim cüzleri olarak gördüğümüz bağlantı yolları ve tünelleriyle yeni yerleşim bölgesinin açılış töreni vesilesiyle sizlerle birlikteyiz. Barajımızın, yollarımızın, tünellerimizin ve yerleşim yerlerimizin ülkemize, milletimize ve Yusufelili kardeşlerime hayırlı olmasını diliyorum.
Yusufelili kardeşlerimiz, bu eserin ülkemize kazandırılması için doğdukları, büyüdükleri evlerini, işyerlerini, geçmişlerini geride bıraktı. Her ne kadar kendilerine daha modern evler, işyerleri, yepyeni bir ilçe inşa etmiş olsak da bunların hiçbirinin Yusufelili kardeşlerimizin yaptıkları fedakarlığın karşılığı olmayacağını biliyoruz.
Yeni Yusufeli, 2 bin 698 konut, 507 köy evi, 296 işyeri, 37 dükkanlı bir sanayi sitesi, 25 yataklı hastane, anasınıfından lisesine kadar 9 okul, yurt, spor salonu, 7 köy, ayrıca tüm kamu ve hizmet binalarıyla sıfırdan kuruldu. Her türlü altyapısı ve üst yapısıyla oldukça ferah bir şekilde tasarlanan yeni Yusufeli, eskisinin iki katı büyüklükte bir alana sahiptir. İlçenin ulaşım ihtiyacı için bünyesindeki 39 tüneli ve 21 köprüsüyle 110 kilometre yeni yol yapılmıştır.
Bundan 20 yıl önce Türkiye’nin toplam tünel uzunluğu 50 kilometreyken biz sadece Yusufeli’nde köy yollarındakilerle birlikte 62 kilometre tünel inşa ettik. Yusufeli için yaptığımız yollarla Kafkaslar ve Karadeniz bölgesinin kuzey- güney aksındaki trafiğindeki güvenliğini ve konforunu artırdık. Dikilen 20 bin ağacı, 75 binin üzerinde fidanı ve serilen 40 bin metrekareyi geçen çimleriyle yemyeşil bir Yusufeli ortaya çıktı.
Baraj Gölü içinde kalan 800 bin metreküp verimli toprak da yeni yerleşim yerine taşınarak, ilçenin hiçbir imkanı heba edilmemiştir. Elbette böylesine devasa bir projede bazı eksiklikler olabilir. Bunların da süratle giderileceğinden şüpheniz bulunmasın. Yusufeli Barajı ve hidroelektrik santrali, 100 katlı bir gökdelene denk olan 275 metre yüksekliğiyle ülkemizde ilk, dünyada da kendi sınıfında 5. sırada yer almaktadır. Kurulu gücü, 558 megavat olan bu barajda üretilecek yıllık 1 milyar 900 milyon kilowatt saatenerji, ekonomimize senelik 5 milyar liralık katma değer temin edecektir. Allah göstermesin, bir enerji sıkıntısı olsa sadece burası 1,5 yıl enerjiyi temin eder.
Su depolama kapasitesi 2,3 milyar metreküp olan Yusufeli Barajı’nın enerji üretim kapasitesi 2,5 milyon konutun veya 750 bin TOGG otomobilinin enerji ihtiyacını tek başına karşılayacak düzeydedir. Türkiye’nin en çetin coğrafyasından barajı, santrali, yeni yerleşimi ve yollarıyla birlikte 34 milyar liralık bir maliyetle böyle bir yatırımla Türkiye Yüzyılına yakışır bir eseri, milli bütçeden karşılayarak Artvinimize kazandırdık.
Bunca yatırımı, emeği, çabayı niye gösterdik? Biz sizi seviyoruz. Biz bu milleti seviyoruz. Bizim bu millete aşkımız var. Biz bu vatan için varız, bu millet için varız. Türkiye sevdalısı olarak, bu yolda yürüdük, yürüyoruz. Sadece altyapıyla kalmadık, demokrasimizi, hak ve özgürlüklerimizi geliştirmek için de destansı bir mücadele yürüttük. Halbuki biz de daha önceki 80 yılda hep yapılageldiği gibi günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı sadece siyasi polemiklerle, çekişmelerle, lafla geçirip hiç riske girmeden hayatımızı sürdürebilirdik.
Ziyaret ettiğimiz ülkelerde bize ülkemize bu başarıyı nasıl yakaladığı soruluyor. Her ne kadar muhataplarımıza diplomatik cevaplar veriyor olsak da bu başarıyı; milletimizle bir olmamıza, iri olmamıza, diri olmamıza, kardeş olmamıza hep birlikte Türkiye olmamıza borçlu olduğumuzu biz biliyoruz.
TOGG’u teknoloji ve markalaşma alanında Yusufeli Barajı’nı da altyapı konusunda Türkiye Yüzyılına girişinin sembol projeleri olarak görüyorum. Bu kutlu mücadeleyi verirken, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasının engelleme çabaları da her gün yeni tezahürleriyle kesintisiz sürüyor.
Önceki hafta İstanbul’da yaşanan bombalı saldırıyı da mertçe karşımıza çıkmaya yüreği yetmeyenlerin alçakça giriştikleri bir eylem olarak görüyorum. Aralarında çocukların da bulunduğu 6 masumun hayatına mal olan bu alçak saldırıya cevabımızı Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü hedeflerini yerle yeksan ederek verdik. Kendileri en güvenli hissettiği yerlerde başına yağan bombaları hazmedemeyen terör örgütü bu defa da sınır bölgelerimizdeki sınır bölgelerimizdeki sivil yapıları ve insanları hedef almıştır. Bu vesileyle Karkamış’ta hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
İnşallah bu kardeşlerimizin dökülen tek damla kanı dahi boşa gitmeyecektir. Ülkemiz sınırlarına ve vatandaşlarına yönelik saldırıların kaynakları bellidir. Bu bölgedeki teröristlerin her birinin kimliğini, yerini, sicilini biliyoruz. Bu teröristleri kimlerin himaye ettiğini, silahlandırdığını, cesaretlendirdiğini de biliyoruz. Sabrımız, bir hukuk devleti olarak diplomasiye, anlaşmalara, ülke olarak bize verilen sözlere sonlara kadar riayet etme hassasiyetimizdir. Biz Suriye sınırlarımızın güvenliğe kavuşturulması hususunda verdiğimiz her söze, yaptığımız her anlaşmaya riayet ederek, üzerimize düşenleri ziyadesiyle yerine getirdik.
Artık bu saatten sonra bizim için tek bir ölçü vardır. Tek bir sınır vardır. O da kendi ülkemizin, kendi vatandaşlarımızın güvenliğidir. Bu güvenlik nereden başlayacaksa oraya kadar gitmek en meşru hakkımızdır.”