Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, yeni anayasa teklifiyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. İlk üç maddenin esaslarının asla tartışılmayacağını belirten Uçum, “Laiklik de tartışılamaz çünkü o da cumhuriyetin esaslarından. Böyle bir gündem yok. Laiklik cumhuriyetin yüz yıla yaklaşan bir kazanımıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, gündemde yer alan konularla ilgili olarak Posta gazetesi yazarı Murat Çelik’e açıklamalarda bulundu.
Anayasa değişikliği gündeminin hiç ortadan kalkmadığını, bazen geri plana düştüğünü belirten Uçum, “Zaten yeni, sivil, demokratik anayasa, tüm partilerin, her seçim döneminde gündeme getirdiği bir konu. 82 Anayasası’nın yenilenmesi, 87’den itibaren gündemde” dedi.
“Anayasa değişikliğinde, zorunlu referandum için en az 360, ihtiyari referandum için de en az 400 vekilin oyuna ihtiyaç var. Yeni anayasanın taşıyıcılığını tek başına Cumhur İttifakı yapacaksa, bu Meclis aritmetiğiyle 360’a ulaşması zor” ifadesini kullanan Uçum, “Bugünkü siyasi ayrışma ve gergin ortama bakınca, uzlaşı mümkün mü sizce?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Türkiye’deki siyasi ve toplumsal aktörler, ulusun tüm bileşenleri bu imkanı değerlendirirse, ortak anayasal yaklaşım gelişebilir. ‘Türkiye’ye birlikte sahip çıkmak’ fikri üzerinden çerçeve oluşturmak mümkün. Ama içerik konusunda, siyasi anlamda, ‘Bu Meclis aritmetiğinde uzlaşma zor gözüküyor teşhisi’ bugün için doğru. 2023’e kadarki süreçte farklı Meclis aritmetikleri ortaya çıkması, farklı birliktelikler gerçekleşebilmesi ihtimal dahilinde.”
‘Cumhur İttifakı’nın genişletilmesi çabası sadece anayasa üzerinden ele alınan bir konu değil’
Uçum’un “Cumhurbaşkanı’nın Saadet Partisi hamlesi buna mı yönelik” sorusuna ise yanıtı “Cumhur İttifakı’nın genişletilmesi çabası sadece anayasa üzerinden ele alınan bir konu değil. 2023’te Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri var. Cumhur İttifakı ülkesel ihtiyaçtan doğdu, partiler pazarlığına dayanmıyor, ülkesel çıkarları gözetiyor. Bu çerçeveyi kabul eden herkesin içinde yer bulması mümkün” oldu.
Çelik’in sohbetin devamında yönelttiği sorulardan ve aldığı yanıtlardan bazıları şöyle:
– Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı’nı bırakıp cumhurbaşkanı olarak göreve devam etmesi gündemde mi?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti açısından böyle bir gündem olduğunu düşünmüyorum. Bir cumhurbaşkanının içinden çıktığı partinin genel başkanı olması zorunluluk değil. Anayasal bir siyasi katılım imkanı. Genel başkanlık konusunu belirleyecek olan hukuk değil toplumsal eğilim ve siyasi dinamikler. Dolayısıyla, bir sistem meselesi olmadığı için bu konunun Anayasa gündeminde yeri yok. “Başkanlık hükümet sistemi devam etsin, cumhurbaşkanı partili olmasın, yasak getirelim” denirse, bu hem sistemin doğasına aykırı, hem de antidemokratik bir yaklaşım.
‘MGK VE YÖK ESKİDİ’
– Yeni anayasa ile hayatımızda neler değişecek?
Darbe ürünü 82 Anayasası eskimiş bir Anayasa. Sistemsel değişiklik sonrası birçok tutarsızlık içeriyor. Anayasa’da YÖK, MGK, RTÜK gibi birçok kurum var. Artık yeni sisteme geçtik, bu kurumlar anayasada bu haliyle olmalı mı? Yasamanın kanun ya da yürütmenin düzenleme alanına mı bırakılmalı?
– Bu kurum ve kurullar yeni anayasada yer almayacak mı yani?
Mesela MGK ve YÖK tartışılabilir. Anayasal yapılar olmalarına ihtiyaç var mı?
– Anayasal olmaları neyi değiştiriyor?
Anayasal olduğunda bunlar birer kurumsal egemenlik araçları olarak algılanıyor. Sanki demokratik iradeyle eşitmiş gibi kabul ediliyor. Anayasal sistemde devletin asıl erklerini, yani yürütmeyi, Meclis’i ve yargıyı düzenlersiniz. Diğer kurumsal düzenlemelerde dikkatli olmak gerek.
Asıl önemlisi anayasa tartışmasında bu yüzyılı kapsayacak şekilde hak ve özgürlük yaklaşımını ele almaktır ve e-devletten e-demokrasiye geçişi yani dijital demokrasi perspektifini ortaya koyabilmektir.
‘AYM DE TARTIŞILMALI’
– Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) benzeri, daha sembolik olması gibi bir düşünce var mı?
AYM son yıllarda gerçek anlamda anayasa yargısı yapacak pozisyona yaklaşmış olsa da halen hem yapısal hem de görevleri itibariyle gözden geçirilmesi gereken konular olabilir.
– Yeni anayasa gündeminde tartışmaya kapalı olan başlıklar neler?
İlk üç maddenin esasları asla tartışılmaz. Hükümet sisteminin de gündeme gelmesi söz konusu olamaz. Ulusun kazanımlarıyla ve halkın demokratik birikimleriyle oluşmuş taban üzerine yapılacak bir tartışma. O tabanın üzerinde ise her şey tartışılabilir.
‘LAİKLİK CUMHURİYETİN YÜZ YILA YAKLAŞAN BİR KAZANIMIDIR’
– Peki laiklik? Yeni anayasaya ‘Devletin dini İslamdır’ ibaresinin koyulmasını savunanlar var
Laiklik de tartışılamaz çünkü o da cumhuriyetin esaslarından. Böyle bir gündem yok. Laiklik cumhuriyetin yüz yıla yaklaşan bir kazanımıdır.
– Cumhurbaşkanının görev süresi ya da seçilme prosedürünü etkileyecek değişiklikler söz konusu olacak mı?
Hayır. Zaten ihtiyaç da yok. Sayın Cumhurbaşkanı yeni sistemin birinci dönemindedir ve bu konuda tereddüt yok. Ancak 2028’de Meclis seçimlerin yenilenmesi kararı alırsa, Cumhurbaşkanı’nın üçüncü dönem aday olması tartışılabilir.
‘HDP’NİN KAPATILMASI TARTIŞMASI’
– HDP’nin kapatılması konusunda hangi noktadayız?
Anayasal şartlar oluşmuşsa bir parti kapatılabilir. Hukuk sistemimizde bu var. HDP’nin kapatılması tartışması, hukuki meseleden çok terör vesayetinin tasfiyesi tartışması. Türkiye terör vesayeti altında siyaset yapılmasına katlanamaz. Terör vesayeti altında yapılan siyaset demokratik siyaset olamaz. Dolayısıyla önümüzdeki konu, demokrasi içerisinde ele alınabilecek değil, demokrasiyi tehdit eden bir sorun. Demokrasiyi tehdit eden durumlarda da sistemin, hukuk devletinin önlem alması kaçınılmaz.
– İki sıfatlı cumhurbaşkanı üzerinden bir ‘parti devleti’ eleştirisi yöneltiliyor. Cevabınız nedir?
Yersiz bir eleştiri çünkü başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde böyledir. Geçmişte Türkiye’de seçilmiş iradeyle devlet içindeki bazı kurumlar arasında ayrım vardı. Yani vesayetçi bir demokratik sistem vardı. Geçmişte iki egemenlik vardı. Kurumsal ve milli…
Kurumsal egemenlikle milli egemenlik yapılarının çatışması vardı. Bugün ise bu vesayetçi sistem büyük ölçüde tasfiye edildiği için, demokratik irade devletin işleyişini belirleyen iradeye dönüştü. Demokratik iradenin partilerle ilişkisi demokratik sistemin gereği. Buna parti devleti şeklinde asılsız bir isnatla karşı çıkmak yine kurumsal egemenlik arayışı. Milli egemenliği sınırlama çabası.
– Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı sıfatlarını bir arada kullanmak siyasette haksız rekabete yol açmıyor mu?
Seçilmiş, hükümet olmuş, devleti yöneten irade hem bu kimliğini hem de siyasi kimliğini bir arada kullanır. Parlamenter hükümet sisteminde de bu var. Bu demokratik avantaj. Yarın başkası seçildiğinde o da bu avantajı kullanacaktır.