Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aslan YAMAN yazdı:
Mecliste temsil edilen siyasal partilerce aday gösterilmeyen 11 Cumhurbaşkanı adayı YSK’ya yaptıkları başvurular kabul edilerek Cumhurbaşkanı aday adayı olarak vatandaşlardan 100.000 imza alarak Cumhurbaşkanı adayı olabilmek üzere herkesi kendileri için imza vermeye çağırdılar. 2018 yılında yapılan seçimlerde, Meclisteki Partiler tarafından aday gösterilen Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Selahattin Demirtaş’ın yanında vatandaş imzaları ile aday olan Meral Akşener, Doğu Perinçek ve Temel Karamollaoğlu da aday olunca, 6 adaylı bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yapmıştık. Bunu demokrasimizin temsil yeteneği açısından olumlu saymak mümkünken, başta mühürsüz oyların yasaya aykırı olarak geçerli kabul edilmesi yanında, seçimde yapılan hilelerle Cumhurbaşkanlığı seçiminin üstüne çok ağır gölgeler düşmüştü.
Bu gölgelerle birlikte; 2018 seçimlerinde iki sürpriz sonuç ortaya çıkmıştı. CHP’nin aldığı oyları 8 puan yukarı taşıyarak % 30,64 oy alan Muharrem İnce ile 100.000 imza ile aday olan Doğu Perinçek’in 98.955 imzada kalıp bir önceki aşamada aldığı oyları bile toplayamamış olmasıdır. % 7,29 oyla aynı gün yapılan seçimlerde partisinden nerede ise 2,5 puan daha az oy alan Meral Akşener’in elde ettiği sonuçları da büyük bir sürpriz olarak nitelendirmek mümkündür.
2018 Cumhurbaşkanı aday adaylığı sürecinde dikkat çekici gelişmeler de olmamış değildir. Örneğin Meral Akşener’in sürecin başlamasından itibaren 2 saat içinde 250 binden fazla imza ile aday olması o dönem yaşanan siyasal süreçler ve toplumun siyasal çözüm arayışları açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
Seçimde elde ettiği başarı ile herkesin Cumhurbaşkanı olmak yerine, biraz da en önemli rakibi Muharrem İnce’nin “adam kazandı” demeçleri ile meşruiyet kazanmasını içine sindiremeyen Tayyip Erdoğan, 2018 seçiminin ertesi gününden itibaren toplumda var olan kutuplaşmayı mahmuzladıkça fay hatları derinleşirken Tayyip Erdoğan nefreti toplumun geniş kesimlerini sarıp sarmalamıştır. Diğer tarafta ise; akıl dışı bir sadakat ve bağlılık oluştururken Tayyip Erdoğan’a atfedilen kutsiyet öyle yerlere varmıştır ki, Peygamber, Allah mukayeseleri havada uçuşurken bu benzetmelere hiç kimse siz aklınızı mı kaçırdınız demediği gibi seçmen sevgisine yorularak hoşnutlukla bile karşılanmıştır.
Bu seçimlerin üstünden nerede ise 5 yıl geçti ve siyaset sahnesinde kartlar yeniden karıldı ve yaşlanan siyasal figürler yerine genç ve iyi eğitimli bir nesil geliyor gibi görünüyor. AKP’de de, MHP’de de, CHP’de de durum aynı. Yurtdışı seyahatlerinde herkesin konuştuğunu sadece dinlemekle yetinen, oradan buradan tercüman toplayan bir Cumhurbaşkanı yerine Örneğin Dr. Oğan’ın birkaç dile müzakere edebilecek kadar hakim olması bambaşka bir çerçeve oluşturuyor. Aynı şekilde Ümit Özdağ da entelektüel birikimi ve sahip olduğu siyasal müktesebat ile geleceğin siyasetçisi tipinin çok iyi bir örneği.
Ancak ne olduysa siyasal hayatımızda yine bir sorun var. Çünkü, aradan geçen süreçte iktidarın toplumda yorgunluğa rağmen imza toplamak üzere vatandaşı davet eden Cumhurbaşkanı aday adaylarına karşılık veren vatandaş sayısı ilk gün 80.000’i geçememiştir.
Diğer yandan aday adaylığı süreci vekâlet savaşlarına dönmüş gibi de. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre alacakları oy oranları birbirine çok yakın görünen ittifaklar, rakip ittifaktan kopan adayları desteklemek konusunda oldukça cömert davranıyorlar. Örneğin hükümet etmeye sımsıkı sarılan Cumhurbaşkanının AKP’nin tüm teşkilatlarına yazılı talimat vererek Cumhurbaşkanı adayı yapmak için Muharrem İnce’yi desteklediğini bilmeyen, duymayan yok gibi. Aynı şekilde Cumhur İttifakı ile yaptığı pazarlıklardan sonra, ittifaka girmeyen-kabul edilmeyen Fatih Erbakan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına CHP ve Millet ittifakı bileşenleri büyük destek veriyorlar. Seçmen nezdinde bir karşılığı olup olmadığı belli olmayan bu iki aday ilk günün sonunda birbirlerine çok yakın imza alarak başa baş giderken 14 Mayıs’ta yapılması kararlaştırılan seçimlere kadar fikir değiştirip mevcut ittifaklardan birine katılmazlarsa aldıkları bu hormonlu oylardan çok ama çok pişman olacaklar. Seçim bu adaylar için zor olacak.
Vatandaşın Cumhurbaşkanlığı aday adaylığı sürecine bu kadar ilgisiz olmasını çeşitli açılardan değerlendirmek de mümkündür. Her toplumda bir partinin hükümet etme süresi uzadıkça bıkkınlık ve nefret geniş bir zemin kazanırken vatandaşlar nefret ettiği iktidardan kurtulma fırsatlarına sımsıkı sarılırlar. 2023 aday adaylığı sürecinin ilk gününde verilen toplam imza sayısı artacak olmakla birlikte ilk gün imza vermeye giden sayıdaki azlığının nedenleri içinde kuşkusuz ilçe seçim kurulu ile ilçeler arasındaki mesafelerin uzaklığı çok etkili olmuştur. Örneğin, benim imza verdiğim ilçe seçim kurulu ile, yaşadığım ilçe arasında tam 40 km mesafe var. Hafta içinde imza verme sürecinin başlatılması da bu sayının düşük kalmasında etkili olmuştur muhakkak. Ama belki de daha derinde olan bazı nedenlerin üzerinde de düşünmek lazım.
Örneğin, kurulan ittifakların her geçen gün genişleme eğiliminde olması toplumun iki eksen üzerinde konsolide olduğu anlamına gelir mi? sorusu mutlaka tartışılmalıdır. Bir başka soru da ülkedeki siyaset kurumu ile vatandaş arasında derin bir uçurum oluşarak, siyasetten beklenti yok olmuş ve bu nedenle vatandaş siyasal katılma kanallarına duyarsız kalmış mıdır? Hatta bu konudaki umutsuzluk, zaman zaman o kadar derinleşmektedir ki, kim nasıl oy verirse versin aynı sonuçların ilan edileceği ve oy iradesinin önemini yitirdiğine bile inanılmaktadır.
Bu seçim süreci siyasal partiler açısından yalnızca kendilerine oy verilmesini içerecek faaliyetler dizisi olarak yaşanmayacak gibi. Siyasal partilerin her biri seçimin önemi ve seçmen iradesinin her şeyden önce olduğunu anlatmak, daha da önemlisi bu konuda seçmeni ikna etme görevi düşecek Yani bu seçime girecek adaylar için işler her seçimde olduğundan daha da zor görünüyor.