Cengiz Çandar, Taraf gazetesinde Neşe Düzel’le yaptığı röportajda “çözüm süreci” adı altında yürütülen İmralı görüşmelerinin Türkiye’yi nereye sürüklediğini, açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu görüşmelerin faillerinin, tanıklarının, müdafilerinin ya da sorumlularının nasıl bir Türkiye umduklarının ipuçlarını da bu söylenenlerden çıkarmak mümkündür Çandar’a göre Öcalan’ın kafasında “demokratik cumhuriyet” inşası ile Türkiye’nin yeniden yapılanması var. “Bunun için de yeni bir demokratik cumhuriyetin inşası için anayasadan başlayarak atılması gereken yasal adımlar var… Evet bir gün PKK lağvedilecek, silahlı mücadele bitecek fakat Türkiye de bu arada öyle değişecek ki adeta yeniden kurulacak… Öcalan, Hakan Fidan’la ve onun üzerinden Başbakan’dan aldığı bir sinyalle, ’Türkiye’nin yeniden yapılanmasına varacak bu iş’ diye stratejik karar almış.”
Sızan tutanaklar, İmralı’daki görüşmelerin Türk milletine karşı “barış süreci” adı altında müşterek bir oyun oynandığını göstermektedir. Anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın Başkanlığı’nı Öcalan’ın kabul ettiği de Çandar’ın tespitlerinde var: O bu tespitini Öcalan’ın şu sözlerine dayandırıyor: “…Öcalan İmralı görüşmesinde ‘Anayasa Değişikliğiyle Erdoğan’ın başkanlığını kabul edebiliriz’ diyor. Erdoğan’la vardığı zımni mutabakata dayanarak bunu söylüyor.” Demek ki Erdoğan ile Öcalan arasında zımni de olsa bir mutabakat var. Çandar, Erdoğan (Hakan Fidan) ve Öcalan’ın ülkenin geleceği konusunda bir mutabakata vardıklarını da ileri sürerek şunları söylüyor: “Fidan ile Öcalan arasında, muhtemelen Başbakan’ın bilgisi dahilinde, gelecek tasavvuruyla ilgili uzlaşılmış bir anlaşma var… Erdoğan çok güçlü bir adam. Öcalan da kendi kitlesi üzerinde çok güçlü biri… Kürtlerin özel bir statüye kavuşacağı ve iktidarı paylaşacakları yeni bir Türkiye’nin kurulması… Ama şu anda bunu söylemek çok sakıncalı oluyor…Öcalan, ‘gün gelecek biz Türkiye’de iktidar ortağı olacağız’ diyor.”
Çandar’a göre “…Sonuçta adını ne koyarsanız koyun, Türkiye adem-i merkeziyetçi bir ülke olacak. Federasyon, özerklik, ya da Osmanlı dönemindeki gibi bir yapılanma. Osmanlı’da Kürtler iç işlerinde tamamen serbesttiler. Bölgenin adı Kürdistan’dı… Türkiye’nin siyasal yapısının PKK’nın siyaset yapabileceği şekilde esnemesi ve bunun yasal ve anayasal güvenceye alınması gerekiyor… Türkiye PKK’yı ortadan kaldıracaksa, onu Türkiye’nin sistemine yerleştirmek zorunda. Bunun için de Anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştirmek zorunda. Türkiye en sonunda Öcalan’ı hapisten çıkaracak ve siyasi aktör haline gelmesini kabul edecek… Ya siyasallaşmış bir PKK… Öcalan özgür bir siyasi şahsiyet olacak. Ya da bugünkü durum kanlı bir şekilde devam edecek.”
Çandar’ın yalnızca yukarıya aldığımız söylemleri bile Türkiye’yi nelerin beklediğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Erdoğan, Öcalan’la İmralı’da terör sürecini sona erdirmeyi değil, fiilen Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısını, varlığını ve geleceğini tartıştırıyor. Türkiye çözülme, çökme ve sökme süreci yaşıyor. Böylece Türkiye’nin götürülmek istendiği yer açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır: İlk aşamada iki milletli, iki dilli, özerk yapılı bir anayasal sistem arzulanıyor. Şartlar olgunlaştığında ise ortada engel olarak bir tek referandum formalitesi kalıyor!